On bir sene önce bir
özel okulda 24 Kasım Öğretmenler Günü Dolayısıyla yaptığım konuşma...
*****
Değerli Meslektaşlarım, Sevgili Öğrenciler !
Bugün 24 Kasım .
Mustafa Kemal Atatürk’e Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından Millet Mektepleri Başöğretmeni unvanının verilişinin
82. Yıldönümü. Biz Öğretmenlerin de 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak
kutladığımız bir gün
Bugün yurdumuzun tüm okullarında öğretmenin değeri, Atatürk’ün öğretmenlere ve
eğitime verdiği değer üzerine konuşmalar yapılacak, şiirler okunacak, basın ve
yayın organları da genel olarak ‘’ ellerinizden öpüyoruz öğretmenim’’ ya da ‘’
Sana karşı mahcubuz öğretmenim’’ başlıkları atacaklar.
Kutsal kitabımız Kur’anın ilk emri ‘’Oku!’’ dan, Hz. Ali’nin ‘’Bana bir harf
öğretenin kırk yıl kölesi olurum.’’ özdeyişine kadar, ‘’İlim Çinde dahi olsa
gidip alınız’’ hadisinden, Atatürk’ün ‘’ Eğitimdir ki, bir milleti ya hür,
müstakil, şanlı ve yüksek bir cemiyet halinde yaşatır, ya da bir milleti esaret
ve sefalete terk eder” özdeyişine kadar pek çok güzel şey söylenecektir bu gün.
Bütün bunlar elbette ki öğretmenleri gururlandıran hususlardır. Ama dünyanın en
iyi aşçısına sahanda yumurta nasıl yapılırın tarifini vermeye çalışmaktan da
pek farkı yoktur. O bakımdan ben bu gün değerli meslektaşlarıma hitap
etmeyeceğim. Hatta öğrencilerimin belki de büyük bir bölümüne de hitap
etmeyeceğim. Bu gün benim muhatabım ileriki hayatı için meslek olarak
öğretmenliği seçmeyi düşünenlere olacak.
Öğretmenliği meslek olarak seçmeyi düşünenler öncelikle kendilerine şu soruyu
sormalıdırlar: ‘’Ben aşık mıyım?’’
Çünkü aşık olmadan öğretmenlik yapamazsınız.
Çünkü sevda ile yola çıkmış bir aşık olmadığınız takdirde yüce dağ başında
yanan bir ışık olmazsınız.
Öğretmenlik, ona sevdalı olmanızı gerektirir her şeyden önce.
Öğretmenlik iki gün önce ‘’ Aşkım’’ deyip iki gün sonra terk edilen sevgililere benzemez.
Ona bir kez ‘’Aşkım’’ dediğiniz takdirde artık ölünceye kadar ne o sizi bırakır
ne de siz onu terk edebilirsiniz….
Öğretmenlik her türlü çileyi çekmeye hazır olmayı gerektirir.
Tüm derslikleri her türlü modern cihazlarla donatılmış, eğitim öğretim için hiç
bir noksanı olmayan okullarda da görev yapabilirsiniz, hayatınızda hiç
görmediğiniz tezek denilen yakıt ile ve yine hayatınızda sadece bazı tenekeci
dükkanlarında gördüğünüz sobaları yakarak sınıflarınızı ısıtmak zorunda da
kalabilirsiniz.
Öğrenciniz, kantinden aldığı yiyeceği bir lokma ısırdıktan sonra çöpe atan
Melis de olabilir; on dört yaşına geldiğinde başlık parası yüzünden
evlendirilecek olan Ayşe de.
Öğrenci velileriniz 15 kişilik servis aracına 16 kişi alınıyor diye isyan eden
kişiler de olabilir. Çocuklarının saatlerce kar içinde lastik ayakkabılarla
okula gidişine çaresizlik içinde boyun eğen insanlar da.
Ama hiç bir zaman siz çaresizliklere sızlanma, dertlenme, isyan etme hakkına
sahip değilsiniz. Çünkü çaresizlikleri çareye dönüştürecek olan sizlersiniz.
‘’Ben anne-babamın nazlı kızıyım, babamın aslanı, anamın biricik oğluyum öyle
kuş uçmaz kervan geçmez mezralara gidemem’’ diyorsanız öğretmenlik mesleğini
aklınıza bile getirmeyin.
’’Ben öfkeli adamım bana yanlış yapan oldumu adamı duvara yapıştırırım’’, ‘’Ben
ders anlatırken cep telefonu ile mesajlaşan birini görürsem o telefonu
kafasında kırarım’’, ‘’Öyle ağaçkakan gibi saçlarını jöle ile kabartmış, kravatı göbeğinde, gömleği dışarıda öğrenci görürsem haşlarım’’, ‘’Dersime
çalışmayanı çiğ çiğ yerim’’ diyorsanız ya
da ’’Bu paraya ancak bu kadar Adım Hıdır elimden gelen budur’’ diyorsanız sakın
ha sakın öğretmen olmayın. Öğretmenlik
sabır işidir çünkü…
Padişah Mecnuna acımış. Arayıp tarayıp Leyla’yı buldurmuş. Bakmış Leyla sıradan bir kadın. Mecnuna
sormuş’’ Leyla diye uğruna çöllere düştüğün bu mu? Bu herhangi bir özelliği ve
güzelliği olmayan sıradan bir kadın’’ Mecnun cevap vermiş ‘’
Padişahım! Siz ona kendi gözlerinizle bakıyorsunuz bir de Mecnun’un gözleriyle
baksanız...’’
Evet sevgili öğrencilerim!
Öğretmenlik mesleğine Mecnunun gözleriyle Mecnun gibi baktığınızdan emin
olduğunuz an sizin için tek meslek öğretmenliktir. Aksi takdirde rızkınızı,
nasibinizi başka kapıda arayın.
Konuşmama son verirken tüm öğretmenlerin Öğretmenler
Gününü kutluyor, başta Başöğretmen Atatürk olmak üzere ebediyete göçmüş olan
tüm öğretmenlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum….