Bunca İnsan Ölürken Allah Neredeydi?--3. Bölüm --

İnsanoğlu aklıyla ve ve bilimle her sorunun cevabını verebileceğini düşünür çoğu kez.
Evet, bilim ve aklı elbette hiç bir zaman umursamamazlık edemeyiz. Elbette pek çok sorunumuzun ve sorumuzun cevabı akıldadır, bilimdedir, fendedir. Ama bazen de çok affedersiniz kıçımızı yırtsak da bilim ve fenle, akılla cevap veremediğimiz soru ve sorunlarla karşılaşırız.
Hemen bir örnek vereyim:
Kıbrıs Barış Harekatının olduğu günlerde bir efsane bütün Türkiyeyi dolandı.
Efsaneye göre Hatay ilinin Dörtyol İlçesinde yaşayan ve kendisine '' Yılancı Hacı '' denen Macit adındaki bir şahıs, Kıbrıs'ın dağlarında ovalarıda görev yapacak askerlerimizi yılan ve akrep sokmasına karşı okuyup üflüyor ve gerçekten de askerimizi akrep yılan sokmuyordu.
Böyle bir şeyin akılla, mantıkla, bilim ve fenle kabul edilebilmesi mümkün değildi ve hepimizin çok iyi bildiği Uğur Dündar da inanmamıştı böyle bir şeye.
Aldı ekibini, doğruca Hatay/ Dörtyol'a gitti ve Yılancı Hacı'yı buldu.
Yılancı Hacı, milyonlarca tv seyircisinin gözleri önünde Uğur Dündar'ın bileğinden aşağısını yani elini okudu ve cebindeki bir kibrit kutusu içinden çıkardığı zehirli akrebi oraya koydu lakin akrep o kısımdan kaçmak için yer arıyordu adeta. Yılancı Hacı da '' Seni bu kısımdan sokması mümkün değil.'' diyordu.
Derken daha sonra akrebi aldı ve bileğinin üst kısmına, kolunda bir yere yere koydu; koyması ile birlikte akrep soktu Uğur Dündar'ı
Yılancı Hacı '' Ağrı kolunun yukarısına doğru çıkıyor değil mi?'' diye soruyor, Uğur Dündar da '' Evet'' diye cevap veriyordu.
Yılancı Hacı parmağını Uğur Dündar'ın kolunda bir noktaya bastırıp '' Buradan yukarı çıkmayacak ağrı'' dedi, gerçekten de ağrı o noktada durdu. ( Ağrının durduğunu bizzat Uğur Dündar söyledi. )
Sonra Yılancı Hacı parmağını aşağı doğru indirmeye başladı ve nihayet akrebin zehiri milyonlarca seyredenin gözü önünde tam da akrebin soktuğu yerden çıktı.
Sonra?
Sonra bir başka akrep Uğur Dündar'ı sokmadı.
Milyonlarca insanın seyrettiği bu olayın mantıklı ve bilimle izah edilebilecek bir tarafı yoktu. Nitekim Uğur Dündar da bilimle, fenle, mantıkla izah edebilmek için çok uğraştı ama başaramadı.
Evet, bazı şeylerin bilimle, fenle, akılla, mantıkla izahı yoktur ama gelin görün ki daha sonsuzluğun ne olduğunu, rüya dediğimiz şeyin ne olduğunu, ruhun mahiyetini kavrayamamış ve açıklayamamış olan insanoğlu '' Allah niçin kötülüklere dur demez?'' Ya da ''Allah neden dünyadaki kötülüklere göz yumar ?'' Sorusunun cevabını bilimle, akılla, mantıkla vermeye çalışır.
Oysa Allah bize çok açık bir şekilde bizzat kendi kelamı olan Kur'an-ı Kerim'de, bazı kötülüklere( Daha doğrusu bize kötülük gibi görünen şeylere) niçin dur demediğini çok güzel izah etmiştir. Nasıl mı? Gelin Kehf Suresinin 66. Ayetinden başlayarak 82. Ayeti sonuna kadar mealini okuyalım.[ Köşeli parantez içindekiler benim yorumumdur. ]
KUR'AN-I KERİM KEHF SURESİ 66-82. AYETLER.
66. Mûsâ ona( Hızır Aleyhisselama ) : “Allah’ın sana öğrettiği bu hayırlı ilim ve hikmetten bana da öğretmen için seninle birlikte gelebilir miyim?” diye sordu
67. Hızır şöyle cevap verdi: “İyi de, sen benimle beraber bulunmaya asla katlanamazsın!”
68. “Hem içyüzünü tam olarak kavrayamadığın ve zâhiren yanlış gibi görünen şeylere nasıl sabredebilirsin ki?”
[ Evet, bugün pek çoğumuz iç yüzünü tam olarak kavrayamadığımız ve bize zahiren kötü görünen hususlar karşısında işi Allah'a isyan etmeye kadar götürüyoruz. ]
69. Mûsâ: “İnşallah benim sabırlı olduğumu göreceksin, sana hiçbir konuda karşı gelmeyeceğim” dedi
70. Hızır ise: “Eğer benimle geleceksen, o halde yapacağım şeyler hakkında, ben sana gerekli açıklamada bulununcaya kadar, bana hiçbir şey sormayacaksın!” dedi
71. Böylece birlikte yola koyuldular. Nihâyet gidip bir gemiye bindiler. Hızır bu gemiyi deliverdi. Mûsâ dayanamayıp: “İçindeki yolcuları suda boğmak için mi onu deldin? Gerçekten çok tehlikeli bir iş yaptın!” dedi.
[ Hızır Aleyhisselamın gemiyi delmesi görünüşte çok kötü bir şeydi ve Hz. Musa buna dayanamadı. Günümüz insanı gibi ''Allah nerede?'' Diye sormadı ama olaya tepki verdi.]
72. Hızır: “Sana, «Benimle beraber bulunmaya asla katlanamazsın!» uyarısında bulunmamış mıydım?” dedi
73. Mûsâ da: “Ne olur, unuttuğum bir şeyden dolayı beni sorguya çekme ve seninle arkadaşlığımda bana güçlük çıkarma!” diye özür diledi
74. Tekrar yola koyuldular. Nihâyet bir erkek çocuğa rastladılar. Hızır bu çocuğu hemen öldürüverdi. Mûsâ dayanamayıp: “Öldürdüğü bir cana karşı kısâsen olmaksızın masum ve günahsız bir cana kıydın, öyle mi? Gerçekten sen, çok fenâ bir iş yaptın!” dedi.
[ Hızır Aleyhisselam masum bir çocuğu öldürdü. Hz. Musa buna da karşı çıktı aynen bugün bazılarımızın '' Masum çocukların günahı ne?'' diye itiraz ettiği gibi o da itiraz etti. ]
75. Hızır: “Sana, «Benimle beraber bulunmaya asla sabredemezsin!» uyarısında bulunmamış mıydım?” diye çıkıştı.
76. Mûsâ: “Bunu da affet! Eğer bundan sonra sana bir şey daha soracak olursam artık benimle arkadaşlık yapma! Çünkü senden bir daha özür dileyecek hâlim kalmadı” dedi
77. Tekrar yola devam ettiler. Nihâyet bir kasabaya varıp halkından yiyecek bir şeyler istediler. Fakat hiç kimse onları ağırlamaya yanaşmadı. Derken orada yıkılmağa yüz tutmuş bir duvar gördüler; Hızır hemen duvarı düzeltiverdi. Mûsâ yine dayanamayıp: “Dileseydin, elbet buna karşılık bir ücret alırdın.” dedi.
[ Hızır Aleyhisselamın kendilerine hiç yardım etmeyen, yiyecek içecek vermeyen bir topluluğa ait duvarı düzeltmesi de Hz. Musa'nın itirazına sebep olmuştu.]
78. Hızır şöyle dedi: “İşte böylece birbirimizden ayrılma noktasına gelmiş oldukŞimdi sana bir türlü sabredemediğin o hâdiselerin iç yüzünü haber vereceğim:”
79. “Önce gemiden başlayalım. O, geçimlerini denizden sağlayan bir takım yoksul kimselere aitti. Ben ona kasten bir miktar hasar vermek istedim. Çünkü güzergâhları üzerinde her sağlam gemiyi zorla gaspeden zâlim bir kral vardı.”
80. “Öldürdüğüm çocuğa gelince, onun ana-babası mü’min insanlardı. Fakat o çocuğun ileride onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”
81. “Böylece Rablerinin kendilerine, onun yerine daha temiz, daha hayırlı, onlara karşı daha merhametli ve daha itaatkâr bir çocuk vermesini istedik.”
82. “Doğrulttuğum duvar ise o şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Altında da o çocuklara ait gömülü bir hazine bulunuyordu. Babaları da sâlih bir kişiydi. Böylece Rabbin o iki çocuğun olgunluk çağına ulaşıp kendilerine ait o hazineyi çıkarmalarını istedi.Bunların her biri Rabbinden birer rahmet tezahürüdür;Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur."
Allah daha nasıl desin ''Sizin biliminiz de, mantığınız da, aklınız da benim sırlarımı kavramaya yetmez'' diye...
*****
Zahmet edip okuyan ve yorum yazan herkese sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla
(
Bunca İnsan Ölürken Allah Neredeydi?--3. Bölüm -- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
1.02.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.