Bunca İnsan Ölürken Allah Neredeydi?--1. Bölüm--

Evet, Bolu/Kartalkaya'da, bir otelde çıkan yangında yetmiş sekiz insanımızın yanarak ya da dumandan boğularak ölmesi üzerine sosyal medyada yazımızın başlığındaki soru çok sorulmaya başlandı. Zaten memlekette ne zaman bir felaket olsa ( Mesela 6 Şubat Depremi gibi ) Bu soru mutlaka gündeme gelir.
Soruyu biraz daha açalım.
Diyor ki vatandaş '' Madem Allah, sonsuz merhamet sahibidir; madem Allah'ın sıfatlarından biri de '' Vedud'' yani '' Çok Seven'' dir ve o Allah sonsuz kudret sahibidir o halde Bolu Kartalkaya'da yetmiş sekiz kişinin cayır cayır yanmasına niçin müdahale etmedi? On bir ilimizi adeta haritadan silen depreme neden dur demedi.?
Madem ki her şeye kudreti yetiyor ve madem ki sonsuz merhamet sahibidir neden dünyada olan kötülükleri durdurmuyor? Mesela Afrika'da insanlar açlıktan ölürken, aç çocukların ölülerini akbabalar parçalarken insanları çok sevdiği söylenen Allah, akbabaları bile kovmuyor ki çocukların cesetlerini yemesinler hiç olmazsa.
Evet, bu soruyu soranların oldukça büyük bir bölümü Allah'a inanmayan ateistlerdir.
Onlara göre :
1- Allah, aslında kötü bir varlıktır. Kötü olduğu için de dünyadaki kötülüklere müdahale etmez.
2- Kötü olduğu gibi kudret sahibi filan da değildir, eğer kudret sahibi olsaydı en azından bir çocuğu parçalayan akbabayı kovalardı. Ona bile gücü yetmeyen bir varlıktır Allah.
3- İnsanların başlarına gelen kötülükler Allah'ın umurunda bile değildir. Allah'ın insanları sevdiği tamamen palavradır.
Şimdi gelelim bu verilerden hareketle vardıkları sonuca:
SONUÇ: O halde Allah yoktur.
Evet, sonuç olarak Allah'ın yok olduğuna inanırlar.
Daha sonra ise beyni olmayan bir amipin bile yapamayacağı bir saçmalık yaparak olmayan(!) Allah'a hesap sorarlar '' Yer yüzünde bunca kötülük varken sen nerelerdeydin?'' Diye.
Allah için ''Yok '' böyle bir varlık diyen de kendileri, '' Niçin kötülüklere engel olmuyorsun?'' Diye hâşâ hesap soran da kendileri.
Evet, bu kafası karışık vatandaşları bir tarafa bırakalım. Onların en Allah'a inanmayanları bile bir deprem anında ''Allah'ım sen yardım et'' diye dua ettikten sonra ''Hani Allah'a inanmıyordun? Deprem anında niçin O'na yalvardın ?'' Diye soranlara ''Ne yapayım? O an için O'ndan başka sarılabileceğim hiç bir şey yoktu.'' Diye cevap verirler.
Ancak?
Ancak Allah'a inanan insanlar da bu soruyu soruyorlar. Hatta o kadar ki Allah'a inancı konusunda hiç kimsenin en küçük kuşku duymadığı Mehmet Akif bile, üstelik bir şiirinde adeta isyan ediyor ve
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
Yandık diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Diye başladığı şiirini,
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!
Mısraları ile noktalıyor.
Yani en inanan insanın bile kafasına takılan sorudur '' Allah niçin dünyadaki kötülüklere göz yumuyor?'' sorusu. Ayrıca bu günün ve bu coğrafyanın sorusu da değildir. Binlerce senedir, pek çok coğrafyada sorulmuş, cevap aranmış ve tartışılmış bir sorudur. Kısacası ben böyle bir ya da bir kaç makaleyle sorunu halledeceğim iddiasında değilim. Sadece soruyla ilgili kendi düşüncelerimi ortaya koyuyorum.
Peki bir insan, kainattaki her şeyi yarattığına, sonsuz güç ve kudret sahibi olduğuna, sevgi, şefkat ve merhametinin sonsuz olduğuna, esirgemesinin ve bağışlamasının sınırsız olduğuna, '' ol '' dediğinde her şeyi olduran olduğuna inandığı bir varlığa niçin sorar '' Ey Rabbim! Dünyadaki kötülüklere niçin dur demiyorsun?'' diye?
İnsan böyle bir soruyu sorar çünkü dünyadaki kötülükler ( mesela yetmiş sekiz insanın bir yangında yanarak ölmesi, 55.000 İnsanın bir depremde ölmesi) insanın yüreğini kanatmakta, içini yakmaktadır. Daha da özetleyecek olursak insan merhamet ve acıma duyguları olan bir varlık olduğu için böyle bir soru sorar. Şefkat ve merhamet duygularıyla mücehhez olduğu için dayanamaz kötülüklere ve sorar.
Kime sorar peki?
Kendisine merhamet, acıma, insaf, vicdan, sevgi ve benzeri duyguları verene sorar.
Peki bu soruyu sorarken '' Ey Allah'ım ! Sen bu kötülüklere göz yumarken ben, içim yanmış vaziyette feryat ediyorum. Ben senden çok daha merhametliyim, insan ve diğer canlıları senden daha çok seviyorum. Ben hiç olmazsa göz yaşı döküyorum, sen onu bile yapmıyorsun. Öylece durmuş seyrediyorsun.'' Dediğinin farkında mıdır?
Allah gerçekten de dünyadaki kötülüklere göz mü yummaktadır?
Allah eğer dünyadaki tüm kötülüklere göz yummuş olsaydı Allah'a inanan insanların da kötülüklere göz yumması gerekmez miydi?
Öyle ya eğer Allah kötülüklere göz yummuş olsaydı O'na inanan tüm insanların ( Ki hangi dinden olursa olsun Allah'a inananlar Dünya nüfusunda büyük bir çoğunluğa sahiptirler) Allah'ın yolunda gidip bir kötülük olduğunda '' Amaaan bana ne yahu? Yetmiş sekiz kişi yanarak ölmüş, dert mi bana? '' Demeleri gerekmez miydi? Evet, eğer Allah kötülüklere göz yuman bir varlık olsaydı, kötülüklere göz yummak insanlar için farz olur ve Allah'a inanan her insan kötülüklere karşı son derece vurdumduymaz olurdu öyle değil mi? Ama görüyoruz ki öyle değil.
Allah, kötülüklere izin veren, aldırış etmeyen, göz yuman bir varlık ise insanlar bir deprem anında enkaz altından insan kurtarmaya çalışarak Allah'a karşı mı geliyorlar?
Allah dünyadaki kötülüklere göz yuman bir varlıksa 2,5 yaşındaki üvey kızına tecavüz edip öldüren şerefsizi hapishanede delik deşik eden mahkum kardeşimiz Allah'ın şeriatını çiğnemiş mi oluyor?
Peki insanları kötülüklere karşı duyarlı kılan Allah'ın, bizzat kendisinin kötülüklere karşı vurdumduymaz olduğunu söylemek mantıksızlığın da ötesinde bir saçmalık değil midir?
'' Yahu iyi de Hz. İbrahim için ateşe ''Ey Ateş ! İbrahim'e serinlik ve esenlik ol !'' ( Enbiya Suresi 80. Ayet ) emri veren Allah, yetmiş sekiz kişi için de ateşe '' Sön! Yakma benim kullarımı.'' Diyemez miydi?
Diyebilirdi elbette.
Ama böyle bir durumda da Allah, bizzat kendisiyle çelişmiş olurdu. Zira O, Kur'an-ı Kerimde aynen şöyle buyuruyor ''Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile; biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak sûretiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!''( Bakara Suresi 155. Ayet )
Evet Rabbimiz bir imtihandan bahsediyor. Depremden tutun da yangına, yangından tutun da savaşlara, kıtlığa, açlığa, çocuklara yapılan tecavüzlere kadar tüm kötülükler bu sınavın soruları... Kabul, bu sınavın soruları hiç de kolay değil ama öğretmenine '' Yahu niçin sınav yapıyorsun? Ne gerek var?'' Diyemeyen ya da '' Hocam soruları sordun, şimdi de otur benim yerime cevapla'' diyemeyen bizler, Rabbimize '' Sınav soruları çok kazık ama senin için çocuk oyuncağı. O sebeple öyle bakınıp duracağına al eline kağıt kalemi sen cevapla '' Diyoruz.
Sonra?
Sonra Kaygusuz Abdallaşıyor ve Allah, herhangi bir varlıkmış gibi ona sorumluluklar yüklemeye başlıyoruz Aynen şöyle:
Kıldan bir köprü yapmışsın
Gelsin kullar geçsin deyu
Hele biz şöyle duralım
Yiğitsen sen geç e tanrı
Unuttuk diye namazı
Bizi ateşe atarsın
Kul yanması abes değil
Gel bas kızgın saca tanrı
Sonra daha da hadsizleşip şöyle diyoruz:
Senin kulların anılır
Atası anası ile
Senin anan baban yoktur
Benzersin bir piçe tanrı
Sonra?
Sonra '' Allah'ım ! Dünyadaki kötülüklere niçin dur demiyorsun?''
Şeytanın bile '' Euzubillahi minen isanı racim'' diyecek noktaya geldiği bir dünyada biz sütten çıkmış ak kaşığız(!) tüm kötülüklerin tek sorumlusu Allah(!)
*****
''Allah, dileseydi 6 Şubat Depremini durdurmaz mıydı?''
Evet, durdurabilirdi ama bir de şöyle düşünün: Yer kabuğunun plakaları her gün defalarca yer değişimi yapar. Yani her gün binlerce kez deprem olur aslında.
Peki Allah'a şükreder miyiz bizi bu her gün olan binlerce depremden koruduğu için? Hayır. Bir depremin yıkımıyla direkt karşılaşıncaya kadar deprem aklımıza bile gelmez. Ama binlerce depremden sadece biri, kırk yılda bir tam bir yıkıma sebep olunca işi Allah'ın yokluğuna kadar götüren sorgulamalara başlarız.
''Tamam da onca depreme ''Dur '' diyen Allah 6 Şubat depremine neden dur demedi?''
Deprem çok büyük bir kötülüktür değil mi?
Evet, son 6 Şubat Depremi dünyanın en büyük depremlerinden biri olarak tarihe kaydedildi. Resmi kayırlara göre 55.000 Canın toprak olduğu bir felaket için '' Yok, o kadar da büyük bir felaket değildi'' Diyemeyiz.
''Eee o zaman Allah bu felaketi durdursaydı ya?''
Allah bu felaketi durdursaydı yine apartmanını yaparken deniz kumu kullanacak, demirden çalacaktın.
Deprem izolatörü kullanmayacaktın.
Zorunlu deprem sigortası yaptırmayacaktın
Apartmanına bir sığınak yaptırmayacaktın
Hepsinden önemlisi depreme dayanıklı binalar yaptırmayacaktın
Dere yataklarına, fay hatlarının tam üstüne bina yaptırmaya devam edecektin.
Binanın zemininde bir dükkan açabilmek için binayı taşıyan kolonları kesmeye devam edecektin.
Deprem esnasında neler yapılması gerektiği ile ilgili eğitim vermeyecek ve almayacaktın.
Kaçak binan için rüşvetle ruhsat almak için uğraşmaya devam edecektin.
Hâlâ devam ediyorsun ama bu arada dersini alanlar olduğunu da unutmamak lazım.
Ayrıca biliyor musun?
Her depremden sonra depremin olduğu yerde hava tertemiz olur. Toprak bir anda eskisine oranla bin kat bereketli hale gelir. Kaplıcalar oluşur ( ki her biri şifa kaynağıdır )
Yani Rabbimiz şer gördüğümüz pek çok şeyde de bir sürü hayırlar sunuyor bizlere.
''Yahu tamam da kundaktaki bebeklerin suçu günahı ne? Onlar da ölüyor?''
Bu soruya ve benzeri bazı sorulara kendi kıt aklımca cevaplar vermeye çalışacağım
Gelecek bölümde inşallah
(
Bunca İnsan Ölürken Allah Neredeydi?--1. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
30.01.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.