Büyük bir profesörü, bir konuşma yapmak
için bir şehre davet
ederler.
Şehrin sokak ve
caddeleri profesörün resimleri
ve hangi gün
nerede konuşma yapacağının
ilanlarıyla süslenir ve nihayet beklenen
gün gelir çatar.
Profesör konuşma yapacağı sahnedeki kürsüye gelir
ama salona bakınca
sadece bir kişinin
gelmiş olduğunu görünce ikilemde kalır. Konuşmasını bu bir kişiye yapmalı mı
yoksa çekip gitmeli midir?
Konuşmayı yapsa kendi
ününe, şanına bilgisine ihanet olacaktır.
Tek bir kişiye
konuşma yapacak adam
mıdır koskoca profesör?
Ama konuşmayı yapmasa
kendisini dinlemeye gelen
adama saygısızlık yapmış
olacaktır oysa herkese
karşı çok saygılı
bir insandır.
Düşünür ve karar
verir: O tek
dinleyicisine soracaktır. O da
öyle yapar ve
sorar.
-Gördüğüm kadarıyla sizden
başka beni dinlemeye
gelen olmamış. Bu
durumda siz karar
verin: Konuşmamı yapayım mı?
Yapsam beni dinler
misiniz*
Adam cevap verir:
-Sayın hocam! Siz ne
yaparsınız bilemem ama
ben bir at
bakıcısıyım. Akşam olduğu
zaman ahıra bir
at gelse de
onu doyururum yüz
at gelse de…
Profesör mesajı almıştır.
Başlar konuşmasını yapmaya.
Ama?
Ama bakar ki
adamcağız öylece dinliyor,
bir saate bitireceği konuşmayı uzatır
da uzatır ve üç
saat konuşur.
Nihayet konuşması biter
ve kendisini dinleyen
tek kişi olan at
bakıcısına sorar:
- Nasıl,
beğendin mi konuşmayı?