“Kimse, korktuğu adamı sevmez.” Aristo
“Öğretmen, korkulan kişi değil sevilen
ve sayılan insan olmalıdır. Unutulmamalıdır ki korku kaçırır, sevgi
yaklaştırır. Kaçan öğrenci değil, yaklaşan öğrenci öğrenir. Öğretmen sevilen
kişi olduğu kadar öğrencilerine öğrenmeyi de sevdirmelidir. Öğretmen sevgisi,
öğrenci sevgisi ve öğrenme sevgisi başarının dinamizmidir.” Fahri
Kayadibi
“Ben gelmedim da'vi için benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.” Yunus Emre
Eğitim, sevgiyi merkezine alınca, insanları sevgi ve
algılarının boyutları hakkında da eğitip bilinçlendirmelidir. Böyle bir eğitim,
küreselleşen dünyanın barış, huzur, güven, dayanışma ve kardeşlik içerisinde
birlikte yaşamasına vesile olacaktır.
İnsani şartların sağlanması ve ruh sağlığının korunup
gelişmesi, sadece sevgi, huzur, güven dolu bir ortamda mümkündür.
Özellikle de gitgide küçülen günümüz dünyasında,
eğitimde bilinçli bir sevginin yeşermesi ve çoğalıp yayılması bireylerin mutluluğu
için elzemdir.
Eğitimin bölgesel ve evrensel boyuttaki yerini,
rolünü ve önemini gerçek anlamda alabilmesi, bütün insanlığın ihtiyacı olan
sevgiyi, asıl merkezine almasıyla mümkündür. Aksi halde eğitim de hâkim
güçlerin, sistemlerin maşası olmaktan ileri gidemez. Eğitimin asıl hedefi
dünyada barışı, insanlığı, dayanışmayı ve huzuru hâkim kılmaktır.
İnsan; bilinç, sevgi, inanç, güven, düşünce, algı ve
anlamadan yoksun olsa, kendisini insan olarak idrak edemez. İnsan, varlığının
sevgi içerisinde olduğunu, yani sevdiğini ve sevildiğini fark etmelidir. Bu
sayede sevginin eşsiz, benzersiz ve yeri doldurulamaz olduğunu anlama fırsatı
bulur.
Okuldaki sevgi ortamı çocuğu okula bağlayan ve
başarısını güdüleyen en büyük etkendir. Okulunu seven çocuk kendisine öğretilmek
istenen konuları severek öğrenir. Okul sevgisiyle öğrenme sevgisi paralellik
gösterir.
Okul ortamından nefret eden
çocuk öğrenmekten de nefret eder. Başarısız olur. Sınıfta derse ilgi göstermez.
Ödevlerini yapmaz veya isteksiz yapar. Sınıf arkadaşlarıyla geçimsizdir. Okul
ve öğretmen disiplinini kabul etmek istemez.
Bunun için dağınık ve tertipsizdir. Ders esnasında kalem yontma veya
kemirme, çeşitli eşyalarla oynama, arkadaşlarıyla konuşma veya onları rahatsız
etmeyle zamanını öldürür. Dikkatini toplayarak kendisini dersine veremez.
Huysuz ve tedirgindir. Devamsızlığı fazla yapar. Bazen okuldan kaçar. Ailesi
okula gitmesi için zorladığında eve de gelmek istemez. Sevgi, çocuğu okula
bağlar, sevgisizlik ise okuldan kaçırır.
Öğretmenin öğrencisine karşı
gösterdiği sevgi ve ilgi öğrenciyi kendisine bağlar. Bu sevgi ve ilgi,
öğrenciyi öğrenmede devamlı alıcı durumunda tutar. Öğretmen öğrencisini
sevdiğini davranışlarıyla göstermelidir. Onlara karşı soğuk ve somurtkan
olmamalıdır. İsimlerini öğrenmeli ve onlara isimleriyle hitap etmelidir. Soru
sorduklarında terslemeden ve güler yüzle cevaplamalıdır.
Dengeli bir ilgi ve
sevgi için öğretmen öğrencisini iyi tanımalıdır. Öğrencisini yeterince
tanıyamayan öğretmen, ona gereğince faydalı olamaz. Çocuğa sevgi göstermek esas
olmakla birlikte, bazı bilginler öğretmenin mutedil bir yapıda olmasını tavsiye
ederek şöyle demişlerdir:
"Çünkü öğretmen çok yumuşak olursa, otorite
kurup disiplin sağlayamaz. Buna karşı çok sert olursa, çocuklar korkar, soru
soramaz, dersten soğur, neticede eğitim ve öğretimden nefret ederler." Her zaman sert ve asık suratlı
olmak nefrete, mesafesiz yaklaşımlar da laubaliliğe sebep olabilir. Diğer
taraftan sevgi, şefkat ve sempatinin öğrenci üzerinde disiplin sağlamada başarı
oranının %94 olduğu tespit edilmiştir.
Öğretmen
öğrencilerini kendi çocuğu yerine koymalıdır. Onlara baba sevgisi ve şefkati
göstermelidir. Okul idarecilerinin ve öğretmenlerin özellikle öğretim yılı
başında öğrencilere karşı sergiledikleri tutumlar önemlidir. Daha okula yeni
gelen bu öğrencilere sert, hırçın, öfkeli ve somurtkan davranmak, öğrenciyi
okuldan soğutarak başarısız bir duruma itebilir. Sevgi, şefkat ve sempati ile
karşılanan öğrenciler ise kendilerini okullarından bir parçaymış gibi
hissederler. Okul yöneticilerini ve öğretmenlerini severler. Eğitim yılı
boyunca severek öğrenirler. Başarıya doymazlar.
Her çocuğun kendini duygusal ve
sosyal açıdan güvenli hissedebileceği, korkularını ve güvensizliğini
yenebileceği, öğretmeninin ve arkadaşlarının ona gülmeyeceği bir ortama
ihtiyacı vardır. Ancak bundan sonra çocuk korkularını ve güvensizliğini yenmeye
ve okulda başarılı olmaya başlayabilir.
Öğretmen öğrencisini sevgiyle
motive etmelidir. Çocuğun başarısızlıklarından çok başarılı yönlerini ön plana
çıkarmalı ve her olumlu başarısını överek veya ödüllendirerek onu onara etmelidir. Sevgi ortamında böyle bir davranış
öğrenciyi daha başarılı yapacaktır.
Öğretmen, korkulan kişi değil
sevilen ve sayılan insan olmalıdır. Unutulmamalıdır ki korku kaçırır, sevgi
yaklaştırır. Kaçan öğrenci değil, yaklaşan öğrenci öğrenir. Öğretmen sevilen
kişi olduğu kadar öğrencilerine öğrenmeyi de sevdirmelidir. Öğretmen sevgisi,
öğrenci sevgisi ve öğrenme sevgisi başarının dinamizmidir.
Sevgiyle
kalın
Seyfettin Karamızrak