Yasemenim;
Sensizlik bulandırırken aklımı
Kanadı kırık kuşlara dönüyorum
Dikey bir saplantı ile düşüyorum
gökyüzünden
Şakaklarımda aklaşan saçlarıma
Kırılgan cümleler eklerken
Yoruluyorum…
Yasemenim;
Hiç mi hasrete düşmedi bakışların
Gözyaşlarını tanımadı mı yanakların
Hani onca buluşmaların hatırına
Selamsız sabahlara uyanırken
Nerede kaldı ağlayışların
Elveda diyemeden gidişlerin ardında…
Yasemenim;
Onca keşmekeşin arasından
Bir sıkımlık yabancı gibi
Acının arındıramadığı sokaklarda
Hiçsizlik mi soludu dudakların
Devasa yalnızlıklar içinde
Aklın gidişlere takılırken…
Yasemenim;
Seni her gördüğümde ardından koşardım
Marmara’nın koynuna gizlerdim
kokularını
Caddeler adımlarına alışsın
Alışsın isterdim bu çırpınan yürek
Sensiz olmamaya
Artık sensizlikle alıştı yaralarını
sarmaya…
Yasemenim;
Hayat mühürlü zamanlar sundu
Kan sızan parmaklarımdan
Şiirleri sardım yaralarıma
İflah olmayan bir yaraya
İflah olmaz bir aşkı tütsüledim
Yalan yok
Sevdim dediğimde
Ölümüne sevdim…
Yasemenim;
Artık aynalara küstüm
Sesimi kısa kısa bıktım yaşamaktan
Ayrılık kokan sözlerini hatırladıkça
Yarım kalan bir öyküdür senden kalan
Onu da astım
Kalbimin duvarlarına…
Âdem Efiloğlu