Hangi düştür hangi düş mevsimden
çaldığın?
Bir rica üzerine sevmedim seni
Sen ki iklimleri getirisi
Bazen rüzgâr bazen yıldız
Bazen sarkacı kalbin
Aşkı layığıyla yaşamanın ertesi.
Muktedir olan sadece Mevla’m
Tanıksız sevmedim seni…
Ulu bir rütbeydi aşk
Sözcüklerin atlas yorganı başımı
yasladığım
Hem tembihliydim büyüklerimden
Aşksa işin aslı ve sarnıcı o bitimsiz
yalnızlığın
Dökülen gözlerimden
Dökümlü eteklerinde gök kubbenin
Bazen safsatalar sunan iblisin
şerrinden
Sadece sana sığındığım
Varsın olsun makberin çağrısı
Duyduğum en ulu fısıltı.
Aşktı ikazı evrenin
İbrazı yüreğin elbet Rabbime
yürüdüğüm
Yalnızlığın cefası değildi
sürdürdüğüm
Ne de sonsuzluğun başlangıcı
Bir rüzgârla sürtüştüğüm gecenin
yarısı
Nazenindim elden ne gelir?
Bir yıldızım mehtaba vurulduğum.
Düşlerdi hare’m
Aşktı ve Rabbim tek hanem
Sevecen iklimden sektiğim bir bir
Kanatlarında ölü güvercinin:
Hani, dirilir
Diye beklediğim bir dilek bir ömür ki
Kibirli yaftalardan uzaklaştığım
Nazlı yârin çağrısıyla
Şeytanı taşladığım her ezan vakti
Sahibimdi elbet Yaratan
Sorguladığım sadece kendim
Bazen esen meltem bazense bozguna
uğradığım
Mevsimin ipek teninde saklı sır dolu
bitimsiz elem.
Efkârın türlüsüydü yüreği kuşatan.
Ecdadım ve tüm sevdiklerim
Tekbir sesleri ile büyüdüm ben
Tekabül ettiğimse İlahi Aşkın huzura
çağrısı
Dökülen yıldız tozları
Ben ki seyyah bir gezgin
Yâd ettiğim mazimden kalan silik üç
beş anı
Hancıyı sevdim en çok ben
Bilsem de yolcu olduğumu
Yolumu saklı tuttum yüreğimde
Yekpare duygular değildi içimde devinen
Yeknesak değil ömrüm ve hayallerim
Yan çizen kimse uymadım
Uyandım her çağrısında ibadetin
Uygun olan neyse saklı tuttum
kıblemde
Bazen sökün eden hüzün
Peşinde olduğum huzur ve hazandı
teşrif eden
Ne zamanki içime kaçsam