‘’Sevin
ağlayabiliyorsan
Unutmanın
kardeşidir ağlamak
Uyur
uyanır yatağında duyguların
Düşüncenin
kucağında hep çocuktur
Ağlamak.’’(Ö.
Asaf)
Yadsıyamadığımsın
sen
Yanaşamadığım
da bir liman.
Ömür
törpüsü bu imkânsız aşkın
İnip
çıkılası yokuşlar bazen yorgun
Bazen
sevdaya müptela
Bir
kuşun aciz varlığı
Kuş
gibi çırpınan yüreğin ilk ve son fetvası
Aşka
hürmeten
Bir
de dikiş tutturamadığım hayatın ön sözü.
Söylemler
ne ki sessiz kaldığım
Koca
ömrün de övgüsü olsa gerek
Aşkın
müdavimi bense içinde yaşadığım
O
sırça köşk.
Müdavimi
mevsimin
Seyyah
sarkacı ölü nefsin
Alıp
da verdiğim her nefesin
Bir
de içimde ukde kalan bunca yarım hikâyenin
Türküsü
nasıl da yanıktır sesi.
Vebali
olsa ne ki bunca imkânsızlığın?
Bir
hüviyetse umut
Kenarından
yakaladığım hayat
Bandığımsa
sevgi ve rahmet
Aşka
aşikâr yolculuk
Serpildiğim
şu gök kubbe olsa gerek
Nutku
tutulan o sessizlik
İlahi
Aşkın da çağrısı, gün kaybolmazdan önce.
Sandığım
dolu hınca hınç
Sanmadıklarımsa
varsın çağırsın ismimi.
Ensemde
ağrı
Başımda
kubbe
Yerçekimini
hissetmediğim ve yürüdüğüm ufuk
Rabıtası
sözcüklerin
Seyyahı
duyguların
Müdavimi
acıların
Kerevete
çıkansa ne şiir ne şair?
Gökten
düşen üç dize okura katık
Aşkına
ve Rabbine sadık
Kandığımsa
haletiruhiyesi evrenin
Gözümü
alamadığım bir ışık
Göz
kırpan uzaklardan
Çağrısı
ölümün çok erken
Nutku
tutulan bir ömrün de çok ötesinde
Yaşadıklarıma
şahit sadece Mevla
Yandığıma
yakardığıma ses veren de.
Yüzü
suyu hürmetine bu aşkın
Kavradığımdan
öte kattığım önüme
Ah,
içimin şen sesi o ölümsüz çocuk.