‘’Senin için yazmamış olduğum bütün aşkları, yeniden, baştan, yazmayı istedim. Sana, hepsi senin olacaktı. Suçunu kimseye yükleyemem bir aşk sabahı yoluna çıkışımı. Gözyaşları ardına süzülen dünyaların kırık titrekliği ile eriyordun ışıkta. Işıklaşıyordu kapkara saçların. Başın önüne eğikti ve daha seni bilemeden, yüzünün yeniliğinde susmağa başladım. Üç defa ışıktan çalmak istedim seni, bir kolun, bir koltuğun, bir elin kavrayışında. Üçüncüde ben kasıldım. Sense denizle ışığın boğuştuğu yerdeydin.’’(B. Karasu)

 

 

Düşlerim tekil bir hırçınlıkla namert rüzgâra kafa tutuyor. Yüreğimin askısından düşmek bilmeyen aksanlı heceler var.

Titreyen geceye sokuluyorum: aklımın arpa ambarında hareketlilik mevcut. Bazen içerlediğim bazen içlendiğim bazen şenlendiğim derken içime kapandığım.

Mevsimin manivelası.

Ruhumun rüzgârlığı.

Sözcüklerse şarlatan: kavisli yolda gidip geliyorum ve tali yollara sapıyorum hep de olduğu üzere kayboluyorum.

Haydan gelen huya gidercesine gücüme giden sözcükleri uzay çöplüğüne boşaltıyorum sırf sözcükler de değil hani: sayfa sayfa yazdığım metinler ve şiirler.

Şirin gözüken gözüme bazense şerit değiştiren duygular…

Gördüğümse bir rüyadan öte.

Görünmezliğimse tecelli eden bir hayalin iz düşümü ve rugan sözcükleri geçiriyorum ayağıma bazen ayağımın altından kayan zemin ve hicreti gecenin bense yüreği siper bilmiş içtimada sürdürüyorum hayatımı.

Ben bir sivil vatandaşım lakin ömrüm askeri bir karargâhta geçmiş ve geçerken…

Kendimden geçercesine üzüldüğüm.

Kendimden kaçarcasına sessizliği direttiğim.

Bazense perhizdeki bedenimle kuş gibi şakıyıp kuş gibi uçtuğum hayal âlemi.

Gerçekler elbet izafi duyguların sonlandığı ve devreye soktuğum mantığımla tek tek vuruyorum hedefteki duyguları aslında kör noktasında hayatın susma payı bir söylemde sadece kalemimle diretiyorum içimden geçenleri.

Lal gülüşler var saklı yüreğimde.

Sevdikçe sevesim geliyor ve tanımadığım yabancılara yürekten selamımı sunuyorum karşılığını bir şekilde alıyorum evrenden ve dualarım kabul görüyor.

Alaycı insanlar var sağımda solumda bense yüreğimin çeperinde hep güzellikler ve güzel insanlar biriktirme gayreti ile…

Geçiyorum önünden bir dükkânın.

Geçiyorum kaldırımlarında geniş sokağımın.

Mahalle muhtarı kimliği ile şapka çıkarttığım insanlar ne de olsa aralıksız kayıt açıyorlar arkamdan bense kinayeleri ve zanları görmeden geçemiyorum belki de görüp geçeceğime ve işte yüreğim infilak ediyor ve kalemi kapıyorum ansızın ve ar bildiği ne var ne yok içimde sevgi bellediğim hangi katıksız duygu ise sürrealist imgeleri de susturup ayan beyan yazıyorum işte:

Aşikâr olan sevgi dolu insanlara düşkünlüğüm elbet uzağımda yakınımda en azından dualarımda saklı tuttuğum.

İblis ve zalim ve müridi kimse uzağındayım çok uzağında gel gör ki gelip buluyorlar beni.

Bir alay.

Alayına ise sitem ettiğim.

Alayı insanların alay etmeyi m/eziyet bilen üstelik kinaye yüklü gülüşlerinde bir selamın altında yatan ne çok art niyet.

Mevsimin müdaviyim ve yürek iklimimle dokuyorum ben hayatı ve d/okunuyorum usul usul.

Gücüme güç katan Yaratan ve O’nun yolunda giden nice gönül insanı peşlerinden takip ettiğim sessizce sevip de dualarıma kattığım…

Bir mizansen ise hayat.

Mimoza çiçekleriyle örülü ise hayat bahçem.

Mealimi ise sadece Rabbim iken tek bilen ve işte baş koyduğum yolda zikrim de fikrim de uyum içerisinde bir derviş gibi evreni tavaf etmemle paralel seyreden yazma isteğim devreye soktuğum hayal gücüm gerçekleri gördüğüm ve sustuğum ve umudu da elden bırakmadığım.

Az evvel bir yıldız kaydı.

Belli ki bir bebek gözlerini açtı dünyaya ve saatler evvel cenaze namazını kılınıyordu yaşlı adamın.

Kim kiminle sınanıyorsa artık ve hayatın bir okul olduğunu henüz fark ettiğim ve hayatımda bir kere bile ikmale ya da sınıfta kalmamışken ve hep de iyi bir öğrenci olmakla övünmüşken o halde yüreğin haresinde saklı haletiruhiyemle dilerim ki kurtarma sınavı hakkı da tanır bana evren en azından kurtaracağım hayatlarla ve daha da çok sevdiğim insanlar sayesinde yürekten yüreğe kurduğum köprülerden kim bilir kaç defa geçeceğim elbet O, ‘’ol’’ dedikçe vakit varken devam yola o zaman…

 


( O Ol Dedikçe Yola Devam... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 3.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu