Kirpiklerin As Beni- Röportaj-Âdem
Efiloğlu.
"Kirpiklerine As Beni -
Kavuşamayanların Hikâyesi Kitap Açıklaması
Aklıma düşüyorsun
sevgili, neden diye sormuyorum, aslında aklıma düşüşünü çok seviyorum.
Bu kadim şehri seninle geziyorum. Bu hazin coğrafyanın tarihine ışık olan
gözlerinin gezdiği yerlerdeyim, sen yoksun…
Her sokak kokuna aşina, her cadde topuklarından izler taşıyor. Gölgemden daha
yakındın bana. “Nereye gidersen git bu şehir arkandan gelecektir” demiş ya
şair.
Ah sevgili! Bu şehri bıraktın… Beni bıraktın... Peki, neden yüreğimde kendini
de bıraktın?
Bilesin, kendime bile yokluğunda yabancıyım...
Yokluğun faili meçhul bir cinayet gibi düşüyor yüreğime.
Bu çığlık kimin, kim bu içimdeki hıçkırıklara boğulan yetim, öksüz, sahipsiz
bedbin, kim...
Bilseydin sahipsizliğimi, kimsesizliğimi, tüm benliğimle sana nasıl
sığındığımı, ağlardın için için…
Aklımı inzivaya çekiyor gerçekler, raylara düşüyor gölgem, sen yoksan
yabancıyım bu şehre, sahibini bilemediğim çığlıklarla baş başa.
Yokluğunun derin sızısı vuruyor bağrıma... Acı dinmiyor, hatta dinmek nedir,
onu bile bilmiyor…
Uzaksın, uzaktasın ve uzaklığın her defasında içimde fitili ateşlenmiş dinamit
gibi...
Uzaksın, uzaktasın mesafelerin kifayetsizliğine yenildik.
Ey benim ruhumun kanayan yarası;
Ne çok güneş sarmışız yaralara. Ne çok güneşi sevmişiz beklerken. Akşamın
sinesine saklanıyorum, kimse görmesin gözlerimi diye, kimse bilmesin ağladığımı
diye kuytu bir köşede elleri titreye titreye yazıyorum sana. Sevgilim beni
böyle ağlatmadı hiç kimse…
(Tanıtım Bülteninden)"
-Bugün sitemizin güzide kurucusu ve
yazar şair kardeşim Âdem Beyin kitabı ”Kirpiklerine As Beni” Romanı hakkında
biraz sohbet ederek sizlerin gönül kapısını çalarak biraz muhabbet edeceğiz.
Âdem Bey hoş geldiniz. Bize kitabınız hakkında neler söylemek istersiniz?
-Kirpiklerine as beni gerçek bir hikâyeden
uyarlanmış bir romandır. İzmirli bir bayan polis ile Diyarbakırlı bir ağa
oğlunun hikâyesini anlatmakta. Kitap hem manevi iklimlerin coğrafyasında
gezinmekte hem de beşeri aşk münasebetlerini sorgulamaktadır. Bunların yanında
tarihin şehir Diyarbakır’ın eşsiz kültüründe sizi bir gezintiye çıkarmakta.
-Kirpiklerine as beni derken, nasıl
asılırdı?
-Evet, bu sorunun cevabı aslında
kitabın içinde. Yazar da aylarca nasıl olduğunu düşünmüştü yazarken. Sevdanın
diğer ucunda ki roman kahramanının kirpikleri işte asılınacak kadar güzeldi
demek ki.
-Günahsız sözcüklerle gel bana
derken bunu geniş bir şekilde açıklar mısınız?
-Söz söyleyene ağırdır. Sözü doğru
söylerseniz günahsız iletişimde bulunursunuz. Ama içinde yalan varsa, riya
varsa, aldatma varsa işte bunların her biri günah içerir. Bu yüzden içinde
günah olmayan sözleri istemiş yazar.
-Romanı yazarken neler hissettiniz?
Hangi duyguların eşliğinde yazdınız?
-Aslında günümüz aşklarının da hiç
bilinmediği kadar eşsiz hikâyeleri olduğunu görmek mutlu etti beni. Elbette
eskilerde aşkı dillendirmek çok ama çok zordu ve dillendirenler efsane
oluyordu. Fakat şimdilerde duyulmuyor bile. Bölüm bölüm ağladığım bile olmuştur
bu gerçek hikâyenin içinde. Haliyle hissetmeden yazamayız değil mi?
-Roman yazmanın en önemli
kuralların birisi empati yapmaktır, her roman kahramanının rolüne bürünüyorsun
yazdıkça. Beni en çok Sabri’nin Ayşegül’ü mezarlıkta Işılla ziyareti çok
etkilemişti. Vay be dediğim bir sahneydi gerçekten de.
-Hani yoksun ya hani
Doğduğum şehir virane
Yalnızlığım seni sayıklamakta
Nefesim bereketine muhtaç
Nüfus kütüğümde hala kayıp yazıyor
Bu muhteşem şiiri yazarken
romanınızın içinde hissettiğiniz o aşkı bize az anlatır mısınız?
-Evet, yokluklar zordur ve
yokluklar fazlasıyla yorar insanı. Bu yoklu nereye gitsen yokluktur.
Kalabalıklar bir şey ifade etmez, kalabalıklar anlatamaz sizi ve anlayamaz.
Ömrünüzü aşkına sürüdüğünüz birisi yok ise de zaten kaybolmuşsunuzdur onca
kalabalığın içinde. Yoklukla yaşamak zordur ve onu taşımak kavuşamayacağını
bile bile daha da bir zor. Hem Aydın hem Sabri bey bununla yaşamak
zorundaydılar ve belki de birbirlerini çok iyi anlamaları da bu yüzden.
-Bunca aşk dolu satırları mısraları
yazmak nasıl bir duygu? Aşkı biliriz lakin sizdeki aşkın tezahürü olan
mısraları okuyunca aşkın insanı saran başka bir haline şahit oluyoruz. Mesela”
yollarım hep dar vadilere sıkışan suçlu gibiyim” “bu güneş seni görmeden önce
gördüğüm güneş değil” “Aklıma düşüşünü seviyorum” Duygularınız anlatır mısınız?
Romanınıza yansıyan aşkın başka bir boyutunda okurken ben gezindim, hayran
kaldım. Romanı yazarken yaşadığınız süreci de az bize özetler misiniz Âdem
Beyefendi kardeşim?
-Evet, en başta da dediğim gibi
roman hem beşeri hem ilahi aşkın sorgulaması. Aşk bulana eşsizdir. Onu ele
avuca sığdıramaz. Yazara kalan ise bu eşsiz aşkı kelimelerin sonsuzluğunda
sunmak oldu. Öyle ki her role soyunurken günlerce etkisinde kaldım diyebilirim.
Yazarın görevi aldığı mesajı etkili bir biçimde okuyucuya sunmaktır. Öyküyü
akıcı kılan ise hikâyenin güzelliği. Nice yüreğe dokunsun diyorum bu yüzden. Teşekkür
ederim.
-Bende kardeşim Âdem Beyefendiye
teşekkürler ederim böylesine güzel bir romanı yazarak bizi aşk iklimin de
manevi hava içinde gezmemize vesile olduğu için. Bize insan aşkla farklı
olabilir diyen Âdem beyin aşkla yazdığı ”Kirpiklerine As Beni” romanını okumanızı
tavsiye ederin. Aşksız yaşanalar ve aşkla yaşananların farkını ortaya
çıkaran aşkın engin denizlerinde beraber yüzdük. Âdem kardeşim bu eserinde duygu
ve düşüncelerini daha rahat ifade ediyor. Selamlarımla.
Mehmet Aluç