Yiğitlerimiz kaleyi almış, Murat ve birkaç Alpi ile çarın
odasının kapısına iki tekme vurarak açmıştı. Çar, karşısında dağlar gibi
yiğitleri görünce korku içinde.
-İmkânsız! Bu olamaz sizler buraya kadar nasıl
gelebilirsiniz?
Murat kükreyerek.
-İmkânsız dediğin şeyleri yaratan Rabbimi Allah’ın
yaratmasıyla “ol” diyerek oldurtmasıyla ey zalim kefere.
-Ne yani bu kadar basit ve kolay mı?
-Evet.
Çar şaşkındı.
-Öyle ise bana o dediğiniz, Rabbinizi anlatın ben dinleyeyim.
Murat ve Alpler şaşkındı, birbirlerine baktılar. Çar.
-Bu, bu kadar basit olamaz! İçinde anlamadığım manalar var,
bana anlatın ne olur duymak inanmak istiyorum. Yıllardır, içimdeki boşluğu
zulümle doldurdum, şu anda sözleriniz karşısında yıkıldım parçalandım ne olur
bana o güzel Rabbinizi anlatın.
Birbirlerine baktılar. Çar yalan söylemiyordu gözlerinde
yaşlar akıyordu. Ölümden kurtulmak içinde söylemiyordu. Birbirlerine
gülümsediler. Murat’ın işaretiyle yerde iki büklüm diz çökmüş ağlayan Çarın
kollarına girerek kaldırmasın işaret edince, çarı yerden kaldırarak tahtına
oturttular. Çarın gözlerinde hayal kırıklığı vardı, gerçekten pişmandı.
İmkânsızı imkân eden, “ol” deyince yaratan Rabbim Allah sözü kalbinden vurmuş
sarsılmıştı bu eşsiz güç kudret sahibi Allah ismini duyunca. Hep birlikte
kelimeyi şehadeti getirerek çarın Müslüman olmasını birbirlerine sarılarak
kutladılar.
Mehmet Aluç