18 Ekim 2013
Recebin şoförlüğünü yaptığı araçla Ali Yıldırım
Holding bahçesine girdi. Ali Abdullah her zaman yaptığı gibi Holding
girişindeki merdivenlerin başında çalışanlarıyla ayak divanı yapıyordu. Yanında
Orhan Metin vardı. Ali merdivenlere doğru yürürken alışkanlık eseri sağ tarafta
yolun karşısındaki apartmanlara baktı. Tüm dikkatini toplayarak tekrar baktı.
Hızla Ali Abdullah’a doğru koştu. Ali Abdullah’ı kolundan tuttuğu gibi ilerdeki
kameriyeye doğru sürükledi. Ali Abdullah ve Orhan Metin bir süre şaşkınlıktan
kurtulamadılar.
-Sen ne yaptığını
sanıyorsun Ali? Kendine gel.
-Ali! Ali! Çizmeyi aşmaya
başladın!
-Abdullah Bey lütfen
açıklayacağım. Oturun lütfen.
Olanlardan sonra çalışanlar şaşkınlık içinde,
homurdanarak binaya giriş yapmışlardı. Ali aracın başında şaşkın şaşkın
kendilerini izleyen Receb’i aradı.
-Alo Recep. Sigara içiyor
musun? Tamam tamam. Şimdi dediklerimi yapmanı istiyorum. Sigaranı yakmak için
biraz önce Abdullah Bey’in bulunduğu basamağa gel. Tamam. Sırtını binaya ver. Saat
12-12 10 yönünde yolun karşısındaki apartman 5 veya 6.kat salon penceresi. Ne
gördün? Tamam gel.
Ali Abdullah ve Orhan Metin şaşkınlıkla olanları izliyorlardı. Recep elindeki sigarayı söndürüp merdiven kenarındaki çöp kovasına atıp yaklaştı.
-Ne gördün Recep?
-Apartmanın salon
penceresinde merdivene çevrili bir silah var Ali Bey. Beni fark edince
pencereyi kapattılar.
-Tamam Recep sen hemen
yanına birkaç adam al. Apartmana git. Dairenin pencereleri uzun süredir
kapalıydı. Ev sahiplerini araştır. Kiralayacağız diye yoklama yap. Acele et.
Bizi fark ettiler. Gerekirse silahlı müdahalede bulunun.
Recep başını sallayıp merdiven yanındaki korumalara
yöneldi. Yanında iki kişiyle araca binip uzaklaştı.
Ali Abdullah olan biteni tam olarak kavrayamamıştı.
-Neler olduğunu anlatacak
mısın Ali?
-İşe girdiğim günden bu
yana bina bahçesine girerken alışkanlık eseri tam karşıdaki apartmanları
kontrol ediyorum Abdullah Bey. Özellikle apartmanlardan biri biraz önce
bulunduğunuz merdiveni net olarak görüyor. Merdivende duran kişi tam olarak
keskin nişancı hedefi.
-Saçmalama Ali. Karşı apartmanlar ve burası.
-Keskin nişancı
silahlarının menzili 3500 metreye kadar çıkar Orhan Bey.
-Abartmıyor musun Ali?
-Umarım dediğiniz gibidir
Abdullah Bey. Recep’ten haber gelsin de umarım ben yanılmış olayım. Ama bugün
yanılsam da bu ciddi bir tehdit. Güvenlik müdürünüz olarak rutinlerinizi
değiştirmenizi istiyorum.
-Ne rutini Ali? Benim
rutinim yoktur.
-Bilakis Abdullah Bey.
Hayatınızı tehlikeye atacak tehlikeli rutinleriniz var. İzniniz olursa
anlatayım.
-Anlat Ali seni
dinliyorum.
-Sabah aynı saatlerde
evden çıkıp aracınıza biniyorsunuz. 8-8,15 arası. İşe her zaman aynı
güzergahtan geliyorsunuz. Hasan Bey aracı fazla hızlı kullanmıyor. 8,35-8,40
gibi bina önüne geliyorsunuz. Giriş merdiveninin birinci bazen ikinci
basamağında aile fertleriniz ve çalışanlarınızla ayaküstü konuşuyorsunuz.
Odanıza çıkıyorsunuz. 9u on geçe odanızın penceresini açıyorsunuz. İş
çıkışınızda benzer şekilde oluyor. Bunlar hayatınıza mal olabilecek tehlikeli
rutinler Abdullah Bey.
Telefonu çalan Ali telefonu açtı, sesi hoparlöre
verdi.
-Söyle Recep.
-Ali Bey malum ev iki
aydır satılıkmış. Ev sahipleri emekli. İki gün önce kiralanmış. Az önce de evi
tutanlar ayrılmışlar. Ne yapayım?
-Ev sahiplerinin ve
kiralayanların isimlerini öğren herhangi bir kamera kaydı bulabilirsen al, gel
Recep. Merak edenlere aynı kattaki daireleri kiralama veya satın almak fikrimiz
olduğunu söylersin.
-Eee Ali? Ne yapacaksın
şimdi?
-Ev sahibi ve kiracıları
ayrıntılı olarak araştıracağız Orhan Bey.
Bir şey çıkmaz muhtemelen ama biz önlemimizi alalım.
-Onu sormuyorum Ali.
Bunlar zaten yapman gerekenler.
-İlk olarak Abdullah
Bey’in odasının değiştirilmesini öneriyorum. İkinci olarak tehlikeyi rutinler
değişmeli. Evden çıkış, işe geliş, merdiven sohbetleri, pencere açma gibi.
Hasan Bey yerine reflexleri daha hızlı bir şoför ve yeni korumalar.
Ali Abdullah lafa karıştı.
-Hasan’ı değiştirmem. 30
yıllık ahbaplığım var.
-Diğerlerini ben
hallederim Ali dedi Orhan Metin. Ağabeyimin odasını bu gün değiştiririz. Bize ne zaman
söyleyecektin?
Ali soruyu kavrayamadığı için cevap veremedi.
-Neyi Orhan Bey?
-Dün gece neredeydin Ali?
-Caner Çaylı beni
öldürmek için ofisine çağırdı. Sonra vazgeçti. Evimdeydim Abdullah Bey.
-Evinde televizyon yok
mu? Haber dinlemez misin?
-Televizyona bakmam,
internete takılmam, haber dinlemem Orhan Bey. Neden sordunuz?
Orhan Metin telefonunu Ali’ye uzattı.” Ünlü işadamı
Caner Çaylı’nın kızı Çaylı Holding Genel Müdür yardımcısı Hatice Çaylı ile
Karaşahin Güvenlik Genel Müdürü Ali Yıldırım sürpriz şekilde nişanlandı. Çaylı
Holding basın bürosundan gece yarısı yapılan açıklamada nişan merasiminin aile
arasında yapıldığı belirtildi.”
Ali Abdullah ve Orhan Metin dikkatle Ali’yi seyrediyorlardı.
Ali sakinliğini bozmadı. Telefonu Orhan Metin’e uzattı.
-Nişan benden habersiz
oldu demeyeceksin değil mi Ali?
-İnanmayacaksınız ama
öyle diyeceğim Abdullah Bey. Benim bundan haberim yok.
-O zaman hayatın
tehlikede demektir Ali. Caner seni korumak için böyle bir şey yapmış olmalı. Bu
sıralar birini öldürdün mü?
-Soner’le beni işkenceye
alan itirafçıyı.
-İtirafçı sıradan bir
itirafçı değilmiş demek ki Ali. Dikkatli ol hayatımızı tehlikeye atma.
-Kendi başına iş yaparsan
olacağı budur Ali. Çık çıkabilirsen.
-Hallederim Orhan Bey.
Ali titreyen telefonunu kontrol etti. Caner Çaylı arıyordu. İki adım
uzaklaşıp telefonu açtı.
-Aleyküm Selam Caner Bey.
Evet birazdan geleceğim. Görüşürüz.
-Kayın baban mı
çağırıyor?
-Evet Orhan Bey. Başka
bir emriniz var mı Abdullah Bey? Caner Çaylı işi verirken her gün kontrol
etmemi istemişti.
-Sen işine bak Ali. Orhan
burayı halleder. Değil mi Orhan?
-Hallederiz ağabey. Mutlu
haberlerini bekliyoruz Ali.
Ali cevap vermeden araca binip uzaklaştı. Araba
sürerken sabah olanları hatırladı. Her günkü gibi sabah 7,30 da Recep’le
birlikte sitenin önüne gelip Helin’i aradığında beklemediği bir tepkiyle
karşılaşmıştı. Helin telefonunu şirret bir tavırla açmış ve yüzünü görmek
istemediğini söyleyince şaşırmıştı. Sebebini şimdi anlıyordu.
Ali Çaylı Otel’e giderken Helin salonda geceliğiyle
tabletinden magazin haberlerini yeniden okuyordu. Sabah telefonuna gelen
mesajla Ali’nin Hatice Çaylı ile nişanlandığını okuyunca sinirlenmiş sonrasında
uykusu kaçmıştı. Öfkeyle tableti yan koltuğa fırlattı. Bu sırada telefonu
çaldı. Kardeşi Nuri arıyordu.
-Helin günaydın.
-Günaydın Nuri. Bu gün ajansa
gelmeyi düşünmüyorum Nuri.
-Onun için aramadım
Helin. Selenay Baybora seninle görüşmek istiyormuş. Israrla telefonunu istiyor.
-Kim dedin?
-Selenay Baybora Helin.
Baybora Holding’ten Selenay Baybora. Çocuklar bana bağladılar. Çok ısrar etti.
-Tamam telefonumu verin
Nuri, kasap et derdinde bakalım derdi neymiş?
Helin mutfağa geçti. Dolaptaki sürahiden kendine
portakal ve limon karışımı içecek aldı. Tekrar salona geçerken telefonu çaldı.
-Alo
-Helin Karaşahin’i
aramıştım.
-Helin Karaşahin benim,
kimsiniz?
-Ben Selenay Baybora
Helin. Seninle bu gün görüşmemiz lazım.
-Konu nedir?
-Önemli Helin. Yüz yüze
görüşmemiz lazım. Çok önemli.
-Bugün görüşmemiz şart mı
Selenay?
-Çok önemli dedim ya
Helin. Adresi gönderiyorum. İki saat sonra.
Helin yüzünü buruşturdu.
-Tamam Selenay orada
olurum.
Caner Çaylı ve kızı Hatice Ali'yi beklerken yemek salonuna birlikte girip
bir masaya oturdular. Garsonlar hemen servis açtılar.
-Baba bana bunu açıklayacak
mısın? Sabahtan bu yana telefonum susmadı. Kimseye cevap veremiyorum.
-Açıklayacak bir şey yok
kızım. Dün gece konuştuk ya.
-Bunu mu konuştuk baba
Allah aşkına? Sabah kalkıyorum, gece öldürmek istediğin adamla nişanlandığımı
ilan etmişsin. Evde olsaydın annem kesin sana saldırırdı. Küplere bindi. Ağrı
kesici, sakinleştirici ne bulursa içti. Kadının kalbine indireceksin bu
gidişle.
-Sorun annen mi Hatice?
Benden sakladıklarından sonra benim yüreğime inmediğine şükretsin. İntikam
almak için Ali’ye ihtiyacım var. Korumam altına aldım.
-Beni de isteğim dışı
buna alet ettin baba.
-Bunu asparagas haber
diye düşün kızım. Az zaman sonra ayrıldılar haberi çıkacak merak etme.
-Mesele o değil baba.
Tanımadığım biriyle bir iki yemek yerim o kadar. Ali bunun sadece bir oyun
olduğunu anlayabilir. Anlatırım. Ama aklım ve mantığım bizi ateşe attığını
söylüyor. Annem, ben ve sen. Ateşle oynuyorsun baba. İntikam almaya
niyetlendiğin adamlar sıradan insanlar değiller biliyorsun.
-Ben sıradan mıyım kızım?
-Senin sıradan olmadığını
biliyorum baba. Gayet iyi biliyorum. Rutin hayatımı birkaç günde allak bullak
ettin baba.
Bu sırada Ali yemek salonuna girdi. Masaya yaklaştı. Caner ve Hatice’yle tokalaştı. Oturdu. Caner
garsona işaret etti.
-Evladım Ali Bey’e servis
açın. Hoş geldin Ali.
-Hoş bulduk Caner Bey.
Hatice Hanım…
-Hanım?
Ali sessiz kaldı.
-Sana bir soru soracağım
Ali. Bana dürüst ol. İstihbarat için mi çalışıyorsun?
Ali gülümsedi.
-Niye güldün Ali?
-Öz geçmişimdeki
boşluklardan dolayı Orhan Bey de sizin gibi düşünüyor Caner Bey. Orhan Bey’e
söylediğimi size de tekrarlamak isterim; Sizin için çalışıyorum Caner Bey.
Uzman çavuş olduğum zamanlarda istihbarat için operasyonlara çıktım ama artık
sivilim.
-Evvelsi gün neler oldu?
Ali bir an düşündü.
-Holding güvenliğini
teslim aldık Caner Bey. Bilgisayar kasaları, monitörler, kameralar
değiştirildi. Hatice Hanım’ın isteğiyle ofis katında böcek araması yaptık. Eski
güvenlik şirketi kasa ve monitörlerini götürdü.
-Sonra?
-Sonra ne olmuş ki?
Haberim yok.
-Eski güvenlik şirketi
son ana kadar benim vaz geçmemi bekledi Ali. Umutları tükenince malzemelerini
yükleyip gittiler. Biraz önce güvenlik şirketinden aradılar. Bizi mahkemeye
vereceklermiş.
-Anlamadım Caner Bey.
Eski sözleşmenizde bir sıkıntı mı vardı?
-Yok sözleşmede sıkıntı
yok. Dediklerine göre trafikte bir olay olmuş. Yol verme tartışması. Kısa bir
arbede yaşanmış. Kendi binalarının önünde saldırıya uğramışlar. Hem adamları
dayak yemiş hem de araçtaki malzemeleri çalınmış.
-Bu saldırıyı sizden mi
bilmişler?
-Evet Ali tahmin ettiğin
gibi. Saldırıyı bizim organize ettiğimizi düşünmüşler.
-Tahmin ettiğim gibi.
-Tahmin derken?
-Ofis katında bulduğumuz
böceklerden sonra üst katlarda da böcek ve kamera olabileceğini Hatice Hanım’a
söylemiştim. Bu şikayetten sonra müşteri odalarında da kayıt yapıldığını
düşündüm. Şikayet etmişler mi peki?
-Bu gözdağı Ali. Şikayet
edemezler de. Haklıysan yani müşteri odalarında kayıt yapıldıysa şirket
itibarımız için çok kötü olur.
-Eski şirketi uyarmamı
ister misiniz?
Caner Çaylı sandalyesinden kalktı.
-Şimdilik beklemede kal
Ali. Bende boş sayılmam. Ben odamda olacağım. Görüşürüz.
Caner Çaylı elinde çay bardağıyla uzaklaşınca Ali Hatice'ye baktı.
-Caner Bey açıklama
yapmadığına göre siz bir açıklama yapacak mısınız Hatice Hanım?
Hatice gülümsedi.
-Hatice Hanım… Resmiyete
devam diyorsun.
-Dediğin gibi olsun Hatice.
Ne yapmaya çalışıyorsunuz?
-Benim bir şey yaptığım
yok Ali. Senin gibi bende sabah öğrendim. Babamı çok severim. Tahmin
edemeyeceğin kadar. Kız çocukların baba düşkünlüğü bilinen bir şeydir. Babamın
kafasında tam olarak anlayamadığım ama aklıma, mantığıma yatmayan bir şeyler
var. Oyun oynamayı oldum olası sevmez ama…
-Aileniz hakkında
öğrendiklerime göre çok tehlikeli bir oyun.
-Ailem hakkında ne
biliyorsun ki?
-İnternette okuduklarıma
göre; Baban 40 yıldır otelcilik yapıyor. Aile mesleği. Denizli’de han, pansiyon
işleterek başlamış. Turistik ve tesettür otelleriniz, tedarik şirketiniz var. Baban Camianın en büyük finansörlerinden biri olarak biliniyor. Burak ve sen camianın
okullarında okumuşsunuz. Annenin camianın İstanbul ablası olduğunu bir yerde
okudum. Anladığım Burağın ölümünden sonra baban camiayla olan ilişkisini gözden
geçirmeye başladı. Olanlarla ilgili iki tahminim var. Birincisi baban kardeşini
benim öldürmediğime ikna oldu. Faturayı camiaya kesti. Klasik olacak ama savaş
baltasını çıkardı. Baban ateşle oynuyor Hatice. Hayatını, hepinizin hayatını
tehlikeye atacak bir oyun. Tahminime göre beni korumak için olmayan bir nişan
haberi yaptı.
-Senin hayatında tehlike
içinde olacak Ali.
-Benim hayatım her zaman
tehlike içindeydi Hatice. Problem değil. Kendini ateşe atmamanı tavsiye ederim.
-Babam için kendimi ateşe
atarım Ali. Mesele senin tavrın. Bu bir oyun. Bu oyunda yer almak istemezsen,
olur ya sevdiğin vardır. Mesela Helin. Ben babamı ikna ederim. Yeni bir
açıklama yazarız. Hackerlar siteyi hacklediler diye.
-Kimseyle duygusal bir
bağım yok Hatice. Dediğin gibi bu bir oyun.
-Madem oyun olduğunu
kabul ediyor ve oyunda bulunmak istiyorsun o zaman camiayla bir problemin var
demektir.
-Dolaylı olarak var ama
doğrudan bir problemimiz var mı göreceğiz Hatice. Yaşayıp göreceğiz.
-Bu oyunda yer almak
istiyorsun madem her oyun gibi bu oyunun da gerçekçi olması için bazı
ritüellere uymak gerekecek. Yemek ve benzeri. Sana vereceğim en önemli tavsiye
asla annemle karşılaşma olacak. Ekstra bir durum olursa haber veririm. Ben de
odama çıkıp biraz çalışayım. Yarın yine kahvaltıya gel.
Ali otelde biraz oyalandı. Güvenlik odasında çay içip
dış güvenlikteki korumalarla konuştu. Bu sırada kendisini takip eden birini
fark etti. İlginç olan takipçi kameralardan gizlenmiyordu. Aracına bindiğinde
takipçisinin el işareti yaptığını fark edip yaklaştı. Camı açtı.
-Kimsin, beni niye takip
ediyorsun?
-Adım Hulki Ali Bey.
Sizinle görüşmem lazım.
-Seni tanımıyorum Hulki.
Ne konuşacaksın?
-Saddam’ın adresine ben
gönderdim Ali Bey. Binebilir miyim?
Ali’nin başını sallaması üzerine Hulki araca bindi.
Araba hareket etti.
-Bir itirafçıya göre
fazla pervasızsın Hulki. Kameralardan sakınmıyorsun.
-Özellikle Ali Bey. Can
güvenliği malum.
-Benden ne istiyorsun
Hulki? Paraysa…
-Para değil Ali Bey. Beni
himaye etmenizi istiyorum. O yüzden kameralardan saklanmadım. Size çok faydam
dokunur.
-Ben kimseyi himaye
edecek durumda değilim Hulki. İşveren değilim.
-Karabulut böyle
düşünmüyor.
-Karabulut diye birini
tanımıyorum.
-Karabulut Bölge başkanlığında
imza yetkilidir Ali Bey. İstihbaratçı. Saddam’ın elinden sizi kurtaran. Haber
vermeseydim Saddam para için sizi ve arkadaşınızı öldürecekti. Saddam’ın
adresini size vermemi Karabulut istedi. Benim ortamımda sadakat önemlidir. Hain
olduğum düşünülürse infaz edilirim.
-Karabulut’un himayesinde
değil misin?
-Karabulut adımı her an
Bedrettin Koç’a verebilir. Dediğim gibi size çok faydam dokunacaktır. Mesela
Bijon Suphi ve Bedrettin hakkında bilgiye ihtiyacınız yok mu?
-Olabilir Hulki. Ama sana
güvenmiyorum.
-Biraz önce z Bank
iletişim merkezinden Ayhan isminde biri beni aradı. Onunla buluşacakmışsınız.
Ali cevap vermedi.
-Bu Ayhan’ın soyadı yok
mu Hulki? Türkiye’de milyonlarca Ayhan var.
-Taştekin Ali Bey. Soyadı
Taştekin. Bu bildiğim Ayhan ise Küçük Ağa olarak bilinir.
-Devam et Hulki, seni
dinliyorum. Bahsettiklerinin hiç birisini tanımıyorum ama seni dinliyorum.
-Örgüt içine özel olarak
yerleştirildim. Üstlerimin emriyle Saddam’a yaklaştım. Karabulut’un emrinde
çalıştım. Bu kadar.
-Üstlerin kim?
-Bunu söyleyemem Ali Bey.
Küçük Ağa’ya sorun.
-Başka söylemek istediğin
bir şey yoksa. Kalacak yerin var mı?
-Şimdilik var Ali Bey.
-Paran var mı?
…
-Evimi biliyorsun. Gece
gel.
Ali sinyal verip arabayı sağa çekti. Torpidodan
çıkardığı parayı uzattı. Uzaklaştı. Ali takip edilmediğine emin olana kadar
arabayla dolaştı. Buluşma noktasına üç blok ötede arabayı park etti.
Üniformasının ceketini arabaya çıkardı. Silahını torpidoya koydu. Torpidodan
çıkardığı kasketi giydi. Palaskasını çıkarıp arka koltuğa üniformanın üstüne
koydu. Arabayı kilitleyip yaya devam etti. Dikkatli bir şekilde apartmana girdi.
Birinci kattaki 2 numaralı daireyi anahtarla açıp girdi. Küçük Ağa perdeleri
kapalı salonda onu bekliyordu.
-Merhaba Ali. Hoş geldin.
İyi misin?
-İyiyim Küçük Ağa.
-Başını belaya sokmadan
rahat edemiyorsun değil mi?
-Meslek alışkanlığı
diyelim Küçük Ağa.
-Caner’i değiştirmeyi
nasıl başardın Ali?
-Ben bir şey başarmadım.
Küçük Ağa. Caner’in kafası zaten karışıkmış. Oğlunun ölümüyle kendini
sorgulamaya başlamış demek ki. Adam kültürlü biri. Zor olmamıştır. Benim oğlunu
öldürdüğüme ikna olmadı. Bana yönlendirildiğini anladı. Camiaya savaş açmaya
karar vermiş, beni hem korumaya aldı hem de de maşa olarak kullanmak istiyor.
-Bunu için mi nişan
yalanını uydurdu?
-Aklıma başka bir şey
gelmiyor. Camianın şirketini Holding’den kovdu. Bu gün de herkese kızıyla
nişanlandığımı ilan etti. Kızı da babasının dümen suyunda, oyunun içinde. Eski
şirketin arabasını patlatmışsınız. Keşke acele etmesiydiniz. Caner ilk bunu
sordu.
-Acele etmek zorundaydık
Ali. Kasalarda her türlü görüntü olabilirdi. Sızması halinde skandal olurdu.
Bundan sonrası senin için çok riskli olacak. Devamlı takip altında olacaksın.
Ciddi saldırılar olabilir.
-Farkındayım ve
bekliyorum Küçük Ağa.
-Bunu biliyorsun ama ölmeye
çalışır gibi bir halin var Ali.
-Aynen Küçük Ağa. Kendimi
öldürtmeye çalışıyorum.
Beklemediği cevap karşısında Küçük Ağa şaşırdı.
-Ha. Saçmalama Ali.
-Saçmalamıyorum Küçük
Ağa. Merak ediyorsan söyleyeyim. Ben iyi değilim Küçük Ağa. Hiç iyi değilim. Ali
Yıldırım’a çok alıştım. Zaman zaman asıl kimliğim ve Ali arasında geçiş
yapıyorum. Kim olduğumu algılamakta zorlanıyorum. Her gün yatıştırıcı
kullanmazsam uyuyamıyorum. En fazla dört saat. En son Alber’i infaz ettiğimde 6
saat uyudum. İnsanlara zarar vermekten korkmaya başladım. Giymekten şeref
duyduğum üniformamı çıkardım. Tetikçiye dönüştüm. Yeşiltepeli’ye kadar
farklıydı. Devlete ve aileme saldıranlardan intikam alıyordum. İstanbul’a
gelince her şey değişti. Kim dost kim düşman ayıramaz oldum. Korumam gerekenler
aynı zamanda düşmanım öyle değil mi? “Biri beni öldürse” diye düşündüğüm
oluyor. Neyse beni boş ver. Sonrası için düşüncen nedir?
-Camia saldıracak Ali.
Karaşahinlerle ilgili planları boşa çıkmak üzere. Caner’de savaş baltasını
çıkardı diyorsun. Ortalık kızışacak demektir. Helin’le aranda duygusal bir şey
yok değil mi?
-Yok öyle bir şey.
-Anlattıklarından sonra
sana operasyondan ayrıl demem gerekir. Şu an için bu mümkün değil biliyorsun.
İçinde bulunduğun durumda kimseyle pozitif duygusal bağ kurmamaya çalış.
Operasyondan bahsetmiyorum bile, hayatın tehlikeye girer. Hatice oyun oynamaya
devam edecek, Helin’le bir şey yok diyorsun. Bilmen gereken Helin ve Selenay
Baybora şu anda bir kafede görüşüyorlar.
-Selenay kim, hiç
duymadım.
-Baybora Holding’in
varislerinden Safiye Selenay Baybora, pek çok işle uğraşır.
-Bunu da korumamı isteme
benden Küçük Ağa.
-Böyle bir şey
istemiyorum Ali. Üç yıldır Selenay’ı da takip ediyoruz. Konsolos Muavini ve
Alber’le konuştuğunu tespit ettik. Öldürdüğünüz Burak Çaylı’yla ilişkisi vardı.
Emin değilim ama Karaşahin’lerin alternatifinin Çaylı Holding ve Burak Çaylı
olduğunu düşünüyorum. Öyleyse bu yüzden Helin’le temasa geçmiş olabilir.
-O zaman Helen İngilizler
için çalışıyor demektir.
-Aynen öyle Ali.
Ali düşünceye daldı.
Helin ticari bir taksiyle kafeye geldi. Üst kata
çıktı. Selenay kendisini bekliyordu. Helin’i görünce ayağa kalktı, Helin böyle
bir hareket beklemediği içir şaşırsa da tepki vermedi. Tokalaşıp karşılıklı
oturdular. Garsonlar aceleyle masaya servis açtı.
-Buranın dondurması
güzeldir. Yer misin?
Helin başını salladı. Selenay garsona işaret etti.
-İki karışık dondurma
istiyorum. Yanında taze sıkım portakal suyu ve limon. Merhaba Helin davetimi
kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim.
-Teşekküre gerek yok Selenay.
Buraya merakımdan geldiğimi bilmeni isterim. Açıkçası benimle görüşmek istemene
şaşırdım. Beklemiyordum. Burak…
-Niye şaşırdın Helin?
Burağın öldürülmesinden seni sorumlu falan tuttuğum yok. Burak yaptığı
hataların cezasını çekti. Üzüldüm o kadar.
-Burak senin için
değerlidir diye düşünmüştüm. Değil miydi?
-Burak’la güzel bir
ilişki yaşadığım doğrudur Helin. Her bakımdan güzel bir ilişkiydi. Burak’la
ilişkim olduğu için mi bana tavırlısın?
-Sana tavırlı falan
değilim Selenay. Yaşam tarzın hoşuma gitmiyor. Marjinal partilerin ve
genişliğin. Benim bildiğim iki yıldır Burak’la çarpık bir ilişkin var.
Başkalarının yatağından çıkan Burağı düşünmeden yatağına alıyorsun. Beni
rahatsız eden şeyler bunlar.
-Sen ilişkine sonuna
kadar sadıktın Helin. Alber sana tam sadık mıydı? Bunu hiç düşündün mü?
Helin sinirlendi yüzü asıldı.
-Bizi mi takip ediyorsun?
-Takip demeyelim Helin.
Bilgi geliyordu diyelim istersen.
-Alber’le ilişkin
olduğunu mu iddia edeceksin şimdi de?
-Alber görev adamıydı
Helin. Kimseyle duygusal bağ kurmazdı ama pek çok kişiyle fiziki ilişkiye
girdi. Neyse konumuz bu değil zaten.
-Evet konumuz bu değil
Selenay, konuya bir an önce gelsen iyi olur.
Selenay ciddileşti birden bire.
-Konu şu Helin. Dün gece
Lord Williams’ın ofisinden aradılar.
-Lord Williams?
Tanıdığımı sanmıyorum. Kim?
-Yapma Helin. 4 yıl önce
sevgilin Alber’le ofisine gittiniz. Ortaklık için konuştunuz. Sana ne vaat
ettiler bilmiyorum ama sen Ali ağabeyini Londra’ya çağırdın. Ortaklık
pazarlığını yaptınız. Anlaştınız. Önce Alber ardından sen buraya döndünüz.
Bunları unutmuş olamazsın öyle değil mi Leydi Helin?
Helin şaşırdı.
-Ne dedin sen?
-Leydi Helin. İrtibat
adın bu değil mi, Konsolos Muavini böyle dedi.
Helin cevap veremedi.
-Lord Williams’ın
danışmanı bana yeni bağlantımın sen olduğunu bir an önce temasa geçmemi
söyledi. Bu gün ve ya yarın Konsolos Muavini teyit edecektir.
-Anlaşmamız Ortaklık ile
sınırlıydı Selenay. Ortaklık kuruldu. Benim için anlaşma bitti.
-O Öyle olmuyor Helin.
Lord Williams’la anlaşma bir kere yapılır, ölünceye kadar devam eder. Aksi
halde…
-Aksi halde ne Selenay?
Beni mi öldürürler?
-Her zaman farklı
alternatifler bulunur Helin. Senin ölümün en sonraki iş bana göre. İlk hedef
ailen olacaktır. Alber raporlarında senin için aile bağlarından dolayı kontrol
sıkıntısı olabilir diye yazmış. Bu sana zarar vermek için aileni öncelikli
hedef haline getirir. Sabah olanlardan haberin yok galiba?
Şaşkınlığı Helin’in yüzüne yansıdı.
-Sabah ne olmuş haberim
yok.
-Sabah 8,50 civarında Ali
ağabeyin hedefteydi. Koruman Ali fark etmiş ağabeyini kurtarmış. Danışman
telefonda Leydi Helin’e söyle isteseydik Abdullah’ı öldürürdük. Bu ilk uyarı
dedi. Devam edeyim mi?
Helin şaşkın ve üzgün başını salladı.
-Öncesinde veya
sonrasında itibar suikastı gelir. Bütün görüşme kayıtlarınız medyaya servis
edilir. Senin yatak odası kayıtları, İlhan’ın uyuşturucu partileri. Bir sabah
işe gider bakarsın ki klasörler dolusu sözleşme iptal. Çok değil üç ay içinde
bütün mal varlığınıza haciz gelir. Devletle yaşayacağınız husumetten
bahsetmiyorum bile. Devamında sen ve ailen hain ilan edilirsiniz. Tüm bunları hatta daha fazlasını kaldırabilir
misin Helin? Örnek veriyorum ağabeylerin Alber’den bir çocuğun olduğunu
bilseler ne yaparlar sence?
Helin cevap veremedi.
-Anladığın gibi Helin. Bu
işlere hiç girmeyeceksin, bir kere bulaştın mı çıkamazsın.
-Burak’la ilişkinin
sebebi bu mu?
-Tam olarak değil Helin.
Çaylı Holding konsorsiyumun alternatiflerden birisiydi. Çaylı’ların veliahtı
olarak Burağa yaklaştım. Alber ve sen ortaya çıkınca Çaylı’lar devre dışı
kaldı. Burak ilgiye muhtaç köpek yavrusu gibiydi. Yataktan yatağa gezer
hevesini alınca geri dönerdi. Genç, enerjik ve kontrol edilebilir. Fiziki
ihtiyaçlar için ideal partner. O kadar.
-Duygusal olmadığını
anladım Selenay. Benden ne istiyorsun?
-Ben istemiyorum Helin.
Lord Williams istiyor. Ayrıntısı için Konsolos Muavini seninle temasa
geçecektir. Lord için safkan olmayanlar önemsizdir. Alber’de önemsiz biriydi.
Ama itibar için Alber’in katillerinin cezalandırılmasını istiyor. İkinci isteği
Karaşahin Holding’in istenilen kişilerle ortaklığa razı edilmesi. Yani camiayla
daha sıkı ilişki.
-Ali ağabeyim buna asla
razı olmaz.
-Farklı yollarla ikna
etmek sana kalmış Helin. Ben aileni bilmem.
-Senin pozisyonun?
-Sana bağlıyım. Ama peşin
peşin söyleyeyim öyle emir verme, yok ast üst falan öyle şeylere gelemem.
Konuşuruz ikna olursam yardımcı olurum. Bir planın var mı?
Helin birkaç saniye düşündü.
-Başlangıç olarak haftaya
bir barışma yemeğinde buluşacağız. Burak’tan dolayı aramızda oluşan buzları
eritmeye karar verdik. Ajans olarak sen ve ailenle iş yapmak istiyoruz.
Davetiye, katalog, sanatçılarının kanala röportaj vermesi gibi. Buluşmalarımız
kabul edilebilir olmalı. Bu gün ön görüşme yaptık. Karşılıklı ekonomik
alışveriş aileleri yakınlaştırır öyle değil mi?
Selenay başını sallayarak onayladı.
-Alber’in katilini
biliyor musun?
-Bunu sormanı
bekliyordum. Bilmiyorum. Gerçekten. Aslını sorarsan kimse bilmiyor. Alber
sıradan bir bürokratlıktan birden bire yükselince güç zehirlenmesi yaşadı. Çok
zıpladı. Çok karışık ilişkiler içine girdi. 2 yıldır takip altındaydı. Orhan
Metin, istihbarat, camia takip ediyordu. Ölüm emrini verecek o kadar çok kişi
var ki? Tetikçinin profesyonelliği tartışılmaz. Hiç iz bırakmamış. Ali koruman
olandan bahsediyorum. Hoş çocuk. Ondan şüphelenenler var.
-Uzman çavuş eskisinin
yapacağı işler değil bunlar Selenay. Yanılıyor muyum?
-Uzman çavuş eskisi ise
yanılmıyorsun Helin. Ya değil se? Öyle bakma, en fazla iki aydır hayatınızda
neler yaşadınız. Diyarbakır’da olanları unutma.
-Aslına bakarsan
haklısın. Gereğinden çok suskun, gereğinden çok kontrollü, gereğinden çok
becerikli. Dün Hatice Çaylı’yla nişanlanmış. Benden uzak durur bundan sonra.
-Sonrası senin bileceğin
iş Helin.
Çantasından çıkardığı kartı uzattı.
-Bu numaraya çağrı at.
Ben sana ulaşırım. Görüşürüz ortak.
Dondurmasından üst üste iki kaşık aldı. Portakal
suyunun yarısını içti. Gülerek masadan kalkıp Kafeden ayrıldı. Helin garsona
işaret etti.
-Dondurmayı alın sonra
yiyeceğim. Kahvaltı tabağınız var mı?
Bu sırada Ali ve Küçük Ağa buluştukları evde kritik
yapıyorlardı.
-Helen ve Selenay’ın ne
konuştukları hakkında bir tahminin yok mu Küçük Ağa?
-Neler konuştuklarını
bilemeyiz ama birkaç gün içinde tahmin yürütebiliriz.
-Tahmin ve bilgilerini
bana da gönderirsin. Hulki ne iş?
-Hulki?
-Saddam’ın adresini
gönderen itirafçı. Bilmiyorum deme.
-Hulki benim adamım değil
Ali. Altay’ın adamı. Karabulut için çalışıyor. Adamı öldürmedin değil mi?
-Senin soyadını ve
lakabını bilmeseydi öldürecektim Küçük Ağa. Aklında olsun, soyadını ve lakabını
bilenler benimle temasa geçsin. Fuzuli yere adam telef ettirme. Hulki bana niye
geldi merak ettiğim o?
-Korumak ve bilgi
paylaşımı için Ali. Altay’ın adamı olduğuna göre güvenebilirsin.
-Recep?
Ben Receb’e güvenmem.
Verdiği bilgiler doğru ama karanlık noktalar var. İtalya’da cezaevinden çok
kolay çıkmış gibi geldi bana. Camianın adamıysa tehlikeli olabilir. Sen
bilirsin. Nasılsa her dediğimi yapmıyorsun. Kendini öldürtme yeter.
Helin telaşla arabasından inip koşarak kameriyeye
geldi. Ali Abdullah ve Orhan Metin kameriyede çay içiyorlardı. Recep
kameriyenin etrafında geziniyordu. Helin ağabeyleriyle kucaklaşıp öpüştü.
-Ağabey, neler oldu?
Duyduklarım doğru mu?
-Sakin o Helin.
Duydukların doğru.
Eliyle karşıdaki apartmanları işaret etti.
-Ali’nin iddiasına göre
karşı binalarda bir keskin nişancı varmış. Ben ikna olmadım ama. Orhan ısrar
edince odamı değiştirmeye karar verdik. Önemli değil kafanı takma. Ali abarttı
bana göre.
-O niye burada değil? Bu
durumda koştur koştur nişanlısının yanına mı gitti?
-Koştur koştur gitmedi
Helin ben gönderdim. Hayatımızın tam ortasında bulunmasına gerek yok. Değil mi?
Bu sırada telefon çalan
Ali Abdullah binanın yan tarafına doğru konuşarak yürüdü.
--Ali nasıl anlamış?
-Buraya her gelişinde
alışkanlık eseri karşı binaları kontrol ediyormuş. Receb’in yaptığı araştırmaya
göre haklı gibi.
-Bu Ali’den ne zaman
kurtulacaksın ağabey?
-Ne kurtulması Helin?
Adam işini yapıyor. Bana göre gayet te güzel yapıyor. Senin, ağabeyimin
hayatını kurtardı diye teşekkür olarak işten mi atayım? Ha.
-Ali hayatımıza
girdiğinden beri olanlar sana da garip gelmiyor mu ağabey?
Konuşmasını bitiren Ali Abdullah yaklaştı.
-Ali’nin çalışmasından
memnunum Helin. Bilirsiniz çalıştırdığım kişilerde bazı özellikler ararım.
Suskunluk, sadakat ve uzmanlık. Ali bu özelliklere sahip. Seni takip etti diye
Burak denen zibidiye silah çekmiş, yaralanmış, araban soyuldu diye iş yeri
basmış. Diyarbakır yolcuğunda ve orada olanlardan anlatmasa haberimiz
olmayacaktı. Bunların karşılığında imalı bile konuşup bir şey istemedi. Doğru
mu?
-Doğru ağabey.
-Senin sıkıntın eskisi
gibi rahat hareket edememek. Memnun muyum? Gayet memnunum. En azından nerede
olduğunu biliyorum, kafam rahat. Ali’yle ilgili bilmediğim başka bir sorun yok
değil mi?
-Yok ağabey.
Morali bozulan Helin binaya doğru yürüdü.
-Ağabey Helin’in yanında
bir şey söylemedim ama biliyorsun. Ali’den yana içim hiç rahat değil.
-Benim içim gayet rahat
Orhan. Sen de rahat ol. Dediğin gibiyse Ali’yi yanımıza gönderenler düşmanımız
değil. O zaman ne diyoruz: Düşmanımın düşmanı dostumdur. Altın işinde bir
sıkıntımız yok değil mi?
-Altın işinden büyük para
kazanıyorum ağabey. Bildiğin gibi değil. Fevzi benim müdür. Ne nane molla
olduğunu bilmezsin sen. Adam her gün tansiyonunu şekerini ölçer. Hasta falan
değil halbuki. Geçen sene 10 gün tatile gönderdim. Güvenlik diye iki uçak
değiştirdi.7 gün zor sabretti. Düşünsene Pazar günü bile takım elbise ve
kravatla geziyor. Yanıma ilk geldiğinde altın aksesuar işine girelim diye ısrar
etti. İlk başta gönlüm olmadı ama bana müthiş para kazandırdı. Şimdi her türlü
aksesuar yapıyoruz. Kalem, kalemlik, anahtarlık, kolye, bileklik, maket tabanca
bile yaptık. Çok ta güzel satılıyor. Nişantaşı ve istiklal de çok talep var. 20
yıl içinde kalitemizi herkese kabul ettirdik. Her şeyimiz sertifikalı,
garantili.
Ali Abdullah ters ters baktı.
-Ben sana onu mu
soruyorum Orhan? Rıza’yla girdiğiniz işi soruyorum.
-Hiçbir sıkıntı yok
ağabey. Yaptığımız tamamen yasal. Payımızı aldık ortaklıktan çekildik. Gerisini
Rıza düşünsün. Olay şu ağabey: Rıza’yı eskiden tanırım. Gazinoculuk zamanımdan.
3 sene önce Rıza bana bir teklifle geldi. İran’a yaptırımları delmenin bir
yolunu bulduğunu bunun için sermayeye ihtiyacı olduğunu söyledi. İşi
ayrıntısını bilmiyorum. Biz, ben ve bir kaç arkadaş ortak olduk. Yurt dışından
getirdiğimiz altınları ücreti karşılığı Rıza’ya devrettik. Sonrası bizimle
ilgisi yok. Paramı aldım, ortaklıktan çekildim. Seni bildiğim için devam
etmedim. Eskiden olsaydı işin peşini bırakmazdım. Güzel işti yalnız. Nerden
bakarsan bak 200 milyon kazandım. Rıza başka işlere de girmiş. Ben yasal ortak
değildim zaten. İş bitince paramı aldım. Tokalaştık ayrıldık. Duyduğum işin
suyu çıktı. Amerikalılar başlarına bela olacak. İşin güzel zamanında para mı
kazandım. Allah bereket versin.
-Biliyorsun Orhan
sinekten yağı incitmeden çıkaracaksın. Recep! Git bak şunlara daha kaç saat
bekleyeceğiz burada! Karnım acıktı, yemeğe kalsana Orhan. Sana bol soğanlı
dürüm söylerim istersen.
-Olur ağabey. Kibar
yengeyi de kendine benzettin sonunda. Soğan sarımsak kokusundan senin eve
girilmez artık.
Gülüştüler. Birlikte engelli rampasından binaya girdiler.