Kartal
Binbaşının nerede olduğunu bilmiyordu. İkisini varoş bölgesine getiren adamla
gitmişti. Tavanı seyrederken uyuya kaldı. Kaç saat uyuduğunu bilmiyordu.
Karavanın kapısı yumruklanınca korkarak uyandı. Yataktan fırlayıp kapıyı açtı.
Gelen Bit’ti.
-Tiran seni çağırıyor Lara. Simyacı
tiranın yanında.
-Birkaç dakika
bekle, diyen Lara kapıyı kapattı.
İhtiyacını gördükten ve yüzünü
yıkadıktan sonra karavandan çıktı. Bit’i takip etti. Yol boyunda solgun yanan
lambaların altında ne kadar yürüdüler fark etmedi. Bit’in geldik diyerek eliyle
işaret ettiği yer biri merkezde beş tanesi çevresinde karavanların olduğu bir meydanlıktı.
Bit beklerken ortadaki karavanın açık kapısından içeri girdi. Burası varoşun
hakim ve sahipleri olan Tiran’ların toplantı yeriydi.
Lara
yaklaştığı karavanın açık kapısından içeri girdi. Karavanın içi tamamen
boşaltılmış, toplantılar için her yere koltuk ve sandalyeler yerleştirilmişti.
En baş tarafta saçları sakalları birbirine karışmış göbekli beş kişi
bekliyordu. Yanlarında annesi vardı. Lara’nın hemen ardından Kartal Binbaşı
karavana girdi. Yanındaki pis koltuğa oturdu. Tiranların ortasındaki adam
konuşmaya başladı. Bakışları Simyacı’nın üstündeydi. İşaret parmağını Lara’ya
uzatıp sordu.
-Senin adın ne?
-Lara.
-İlginç bir isim. Peki sen?
-Kartal.
-Simyacı bunlara kefil olduğun doğru mu?
-Doğru Tiran, kefilim.
Tiran’ın
bakışları şimdi üstlerindeydi.
-Lara ve Kartal varoşun kurallarını
biliyor musunuz?
-Biliyoruz.
-Otobüs kullanmayı biliyor musun Kartal?
-Kullanırım.
Baş
Tiran kirli sakalını kaşıdı. Ayakta bekleyen adamına seslendi.
-Kartal’a
otobüslerden birinin anahtarını ver, kuralları anlat. Lara yarın sabah 07 de
yola çık. Limana gideceksin. Unutmamanız gereken en önemli kural varoşun sahibi
biziz yani tiranlar. Kim olduğunuz buraya niçin geldiğiniz umurumda değil.
Sorunsuz çalışın hayatta kalın. Anlaşıldı mı?
-Anlaşıldı.
-Anlaşıldı.
Baş
Tiran eliyle çıkın işareti yapınca konuşmadan çıkıp karavanlarına
döndüler.
Lara
ertesi sabah saat 07 de hazırlanmış olarak karavanın önüne çıktı. Annesinin
verdiği kalın kaban, pantolon ve eldivenleri giymişti. Varoş bölgesindeki kadın
ve erkekler her gün otobüslerle çalışmaya giderlerdi. Özerk Bölge limanı yoğun
çalışan bir limandı. Erkekler yük indirme ve yükleme işlerini yaparken kadınlar
temizlik işini yapıyorlardı.
Lara
sabah 08 akşam 18 arasında limanda çalıştı.
Asya Kuzey
hükümetinden dünyanın geri kalanına, Asya Doğu hükümetinden dünyaya yük taşıyan
bütün gemiler Özerk Bölge limanına uğrar ve yük boşaltırdı. Limana indirilen
konteynerler devasa depolara boşaltılır görevliler tarafından kabulleri
yapıldıktan sonra ya şehre gönderilir veya Europa hükümetlerine gönderilmek
için tren istasyonuna sevk edilirdi. Çoğunlukla 24 saat çalışan limanda
yüzlerce kişi çalışıyordu. Her iki saatte bir otobüsler limana insanları
götürüyor, vardiyası bitenleri geri getiriyordu.
Lara
bu tür bedeni çalışmalara alışkın değildi ama adapte olma kabiliyetinin
mükemmel olduğunu düşünürdü her zaman. Uzun saatler boyunca elinde paspasla
temizlik yapmak ve tuvaletleri temizlemekten elleri su topladı. Dikkatini çeken
en önemli şeyse kadın ve erkeklerin yüzlerine yansımış umutsuzluk oldu.
İnsanların yüzü gülmüyor, birbirleriyle konuşmuyorlardı. Konuşmadan çalışıyor,
konuşmadan karınlarını doyuruyorlardı. En ilginci konuşmadan
anlaşabiliyorlardı.
Yüzlerinden,
gözlerinden umutsuzluk akan, yaşam enerjisini kaybetmiş bu insanlarla yapılacak
bir eylem bu insanları öldürtmekten başka bir işe yaramazdı.
Yetiştirilme
amacı insanları korumak olan Lara gibi biri için sonucunu bile bile bir eylem
planlamak veya yapmak imkansızdı.