7 Eylül
Lara Kartal’ın verdiği adrese gitmek için gökdelenden iki valizle
ayrıldığında hava çoktan kararmıştı. İki gün önce varoş bölgesine yakın bir
mağazadan aldığı eski görünümlü ama sağlam kıyafetleri giymişti. Son kez
metroya bindi. İnsanların eski kıyafetlerine bakmalarına aldırmadı. Sonu
belirsiz bir yola girmişti. Kartal’ın gönderdiği sahte dijital kimlik en fazla
bir hafta içinde iptal edilirdi. Artık
kimliksiz ve kaçak biriydi. Veya öyle olacaktı.
Tahminleri doğru çıkarsa bir iki gün içinde Kartal Binbaşı ve
Yüzbaşı Lara Bölge Yönetimi tarafından hain ilan edileceklerdi. Basına servis
edilen belge ve fotoğraflardan sonra şehir televizyonu uzunca bir süre
kendilerinden bahsedecekti. Sahte belgelerin durumuna göre görüldükleri yerde
tutuklanmaları veya öldürülmeleri emri verilecekti. Tahminleri bir anda
uydurduğu şeyler değildi. Akademi son sınıfta bu tür görevler için hazırladığı
ödevden yüksek not almıştı.
Yaşayacakları kendi güvenliği için bir mecburiyetti. Haklarında
ihanet iddiası olmadan varoş bölgesine geçerlerse en fazla iki gün içinde infaz
edilirlerdi. Varoşlarda ancak kaçaklar ve suçlular uzun yaşayabilirdi. Suçlular
bir birlerine zarar vermiyorlardı. Bir tür kader ortaklığı hoş görüsü.
Özerk Bölge varoş bölgesi yasadışı insanların yaşadığı tehlikeli bir
yerdi. Özerk Bölge kanalizasyonunun arıtıldığı ve şehrin pis işlerini yapan
kimliksiz insanların yaşadığı bir yerdi burası.
2030 Büyük Felaketler yılında yarıdan fazlası yıkılan Özerk Bölge
yeniden inşa edilirken inşaat molozları ve her türlü katı atık ilk önce deprem
yarıklarını doldurmak için kullanılmış, daha sonra denize dolgu yapılmıştı. Bu
işin masraflı olduğuna karar verilince de varoş bölgesiyle şehir arasına
yığılmıştı.
Artık 50 km genişliğinde ve yaklaşık 150 km uzunluğundaki varoş bölgesiyle
şehir arasında moloz, araba hurdaları ve çöplerden oluşan suni bir duvar vardı.
Katı atık geri dönüşüm tesisleri, kimyasal madde üretim tesisleri, su arıtma
tesisi varoş bölgesinin içinde, liman ise varoşla doğrudan bağlantılıydı.
Lara ve Kartal sessiz ve yorucu bir yolculuk yaptılar. Varoş ile
şehir arasında hala derin deprem yarığı vardı. Yarığın üzerinde ki demir
köprülerle bağlantı kuruluyordu. Köprülerden geçmeden varoşa girmek mümkün
değildi.
Lara, vakit çok geç, göz gözü görmeyecek kadar karanlık olmasına
rağmen burnunu sızlatan kokudan varoş bölgesine geçtiklerini anladı. Havada
ağır bir çöp ve kanalizasyon kokusu vardı. Lara’nın varoş bölgesi hakkında
hemen hemen hiçbir bilgisi yoktu. Bildiği tek şey varoşun üç girişi olduğuydu.
Birinci giriş kuzeyde çöp kamyonlarının gidip geldiği büyük yol, ikinci giriş
güneyde limandan günlük sevkiyat yapan kamyonların kullandığı yol, üçüncü giriş
ise deprem yarığının doldurulmasıyla yapılan insanların girişi için köprü. Varoşla
şehir arasındaki sağlık merkezinin yanından köprüye girdiklerinde önlerinde
yürüyen adam başını geriye çevirip homurdandı.
-Aşağıya bakmayın.
Düşerseniz cesedinizi bulamayız. Hı hı.
Üç
kişilik kafile Lara’nın kalacağı koyteyner evin önüne geldiğinde gece yarısı
olmuştu.
Rehber eliyle
işaret etti.
-Sen burada
kalacaksın kadın.
Lara cevap vermeden en fazla 30 metre karelik koyteynerin kapısını
açtığında içerideki bir lamba yandı. Kapıların kilitlenmediğini gelmeden
öğrenmişti. Varoş bölgesindeki suçlular bir birlerine zarar vermezlerdi. Bir
tür dayanışma. Evde iki yatak, duvara
monte küçük bir dolap ve masa, bir klozet ve klozetin hemen yanında açık bir banyo
yeri vardı. Lara loş ışıkta
valizlerinden birini ev sahibinin yatağının altına koydu. Diğerini kendisine
ayrılan yatağın baş ucuna koydu. Konteyner ev annesine aitti.
Duvara monte dolabın altındaki küçük lavaboda elini yüzünü yıkadı.
Avucunu musluğa dayayıp tazyiksiz akan sudan içti. Su klor kokuyordu. Yatağa
uzandı. Yarı uyur yarı uyanık ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildi.
Annesinin sesiyle gözlerini açtı.
-Lara. Kızım.
Lara’nın
için tarifsiz bir öfke kapladı. Gözleri kapalı kindar bir tonda cevap verdi.
-Bana kızım deme! Çocukluğu, ilk
gençlik yıllarımı mahvettin. Bana kızım deme sakın.
Annesinin
sesi ağlamaklıydı.
-Özür dilerim kızım. Yaptığım ve
yaşattığım her şey için özür dilerim.
Lara yatağında annesini hıçkırıklarını dinlerken sağ gözünden akan
yaşlara engel olamasa da karşılık vermedi. Ne söyleyecekti ki? Ne kadar kızarsa
kızsın bu kadın annesiydi. Yıllarca sevgiyle kucaklamasa, bir kere öpmese de
annesiydi. Her ne kadar anne özlemi çekmiş olsa da Lara’nın öfkesini kontrol
etmesi mümkün değildi. Konuşur içinden geçenleri haykırırsa, annesiyle bir daha
asla konuşması duygusal bağ kurması mümkün olmayacaktı. Bu yüzden sustu. Sadece
annesinin hıçkırıklarını dinledi. Hıçkırıklar kesilince uyudu.