veren de O, alan da O,
biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz
bir gün
bütün yollar ölüme çıkıyor aslında
insan ölümü unutsa da ölüm insanı unutmuyor
doğumla başlayan dünya hayatı
ölümle son buluyor bir gün
aslında her doğum, ölümün ilk habercisi
aslında ölüm, doğum kadar hayatın doğal gerçeği
biz doğduğumuzda ağladık
ölünce güler miyiz, ağlar mıyız
onu da ölünce göreceğiz
ölüm bir alem değişikliğidir aslında
geride bırakılan dostlar için üzücü de olsa
neticede buluşacağız bir zaman sonra
kutlu zeminde ölümü özlemle beklerken
başımızı dik
Allah’tan geldiğimiz gibi
O’na dönmez isek
emaneti yüklendiğimiz gibi nasıl yükleneceğiz
cennetin gölgeliklerini
omuzlarda ağırlık, kalplerde kesif bir ağrı
nasıl taşıyacağız bu canı
kalp ve zihin haritasında
dünya bir gurbettir
gerçek yurda
özlenen sılaya
sonsuz hayata uğurlanıştır ölüm
sonun başlangıcıdır
ilk alemi dünya olanların
son ve gerçek karargahıdır
rüyanın gerçeğe, gölgenin surete
fenanın bekaya dönüştüğü esaslı bir boyuttur
ölüm
dünya yürüyüşünü sona erdirendir
duyu organlarının, zihinsel tasavvurların
akıl ve tefekkürün
sükun halidir
nihai noktasıdır
her yeni doğanın,
mutlaka başına gelecek tek şeydir
mutlaka adım atılacak sonsuz bir hayatın habercisidir
cennet ve cehennemin ilk kapısıdır
büyük mahkemenin kurulacağı gündür
cürümlerin, günah, haksızlık ve tuğyanların muhasebesidir
ölüm bir son değil
yeni bir başlangıçtır aslında
bir nevi, hayatın safhalarından biridir
dünyaya gelindiği andan itibaren ölümün gölgesinde yaşar insan
nice sevdiklerini yitirir
ölümün soğuk nefesini yüreğinde hisseder
derinden yaralanır
hasretlerine dayanamayıp ağlar senelerce
gözyaşı döker sabahlara deyin
ölüm gerçeği ile baş başa
her bir ölüm acısıyla daha da metanet kazanır insan
kendi ayakları üzerinde durabilmeyi
hayatın zorluklarına karşı mücadele edebilmeyi öğrenir
ölümün gölgesinde
hasret ve hüznü iliklerine kadar hisseder
hayat bir sınavdır aslında
elbette sabredenler kazançlıdır
vuslatın gözyaşıdır ölüm
bir rahmettir
göz ağlar, kalp sevinir
gözyaşları kalbe koyulan sevgidir
şefkat ve merhametin bir göstergesidir
ilk kavuşmanın muştusudur
muhammed mustafanın gözyaşları misali
Allah’ın bir vaadidir ölüm
istisnasız herkes için geçerli
en tartışmasız gerçeğidir hayatın
bir ayrılık değil
tekrar buluşulacak güne ümit beslemektir
ölüm bir vaaz, nasihattir
toprak altında çürümeyi daima hatırlatır
hazları tahrip eder acıyı hissettirir ölüm
korku ve ürperti ile ölümden kaçmak
görmezden gelip unutmaya çalışmak
en büyük bedbahtlıktır
ölümden kaçıp sonsuzluğu arayanlar
fanilik kafesine hapistir aslında
Hakka ram olup rıza göstermeyenler
yaşadığı her an derin bir ıstıraba sürüklenir
içten içe kemirir onları ölüm
batan güneş ve ay gibi
solan çiçek
yaşlanan varlık
hayata veda eden canlı gibi
eskiyen ve çürüyen eşyalar gibi
hep faniliği haykırır
kimileri için ölüm hissedilen ıstıraptır
dipsiz ve karanlık bir kuyuya düştüğünde yaşanılan çaresizliktir
kavranması mümkün olmayan bu yok oluştur
kimilerine göre sonsuzluk düğümünün çözülüşü
varılan yegane kurtuluş kapısıdır
ebedi saadet güneşinin doğuşu
ufuklarda beliren kızıl şafak vaktidir
aslına rücü etmenin ilk yoludur ölüm
bedenden çözülüp toprak, hava, su ve ateşle karışıp
ruhu Mevla’sına ulaştırmaktır
aslına kavuşmanın süruru içinde
sevgiliye vuslat gecesidir ölüm
ölüm bir ayrılık bir firak değil
sevenin sevdiğine kavuştuğu lika kapısıdır
sevgiliye açılan yoldur
ruhun beden zindanından kurtuluşu
kafesteki esaretten tahliyesidir
geldiği hakikat alemine kanatlanıp gitmesidir
koparıldığı sazlıktan ayrı kalmanın firakıyla nasıl inlerse ney
ruhun da ayrı düştüğü semalara kavuşmasının hasretidir ölüm
batan güneşin yeniden doğması gibi
doğmayı gördükten sonra
batmaya da mazhar olmaktır ölüm
ölmeden evvel ölmektir
ebedi kalınacak aleme hazırlanmaktır
ruh bedenden çıkmadan ölüm hatırlamaktır
ölümü hayatın içine dahil etmektir
doğumla başlayan serüvende
ebedi aleme yol alan bir rotadır ölüm
Seven ve sevilenin kavuşmasıdır
Rabbine müştak ruhun
vatan-i aslisine dönüşüdür
kimilerine
her an ensede bir canavar gibi
her an peşinde bir karabasan hissi
ölüm korkusudur aslında her korku
acıdır ölümün acımasız yüzü .
kimilerine
salt yok oluş değildir aslında ölüm
sonsuzluk arzusuyla yola revan olup
yolcu olmaktır
faniliğin ve hiçliğin idrakine varıp
ölmeden evvel ölmenin sırrına vakıf olmaktır,
benlikten kurtulmak
masivayı gönülden çıkarmaktır ölüm
hakikat sırrının denizine dalmaktır
sırrın tecellisine varabilmektir
merhale merhale
renk renk esvabına bürünerek
kemale doğru seyr-i sülüktür
tekkeyi terk etme
hiradan inmenin vaktidir ölüm
ölümle ilgili son sözü
hiç şüphesiz azrail söyleyecek
-dünya hayatın buraya kadar.
şimdi sonsuzluğa yürüme zamanı…
redfer