Esmer bir yalnızlığı var gecenin,
ufkuna banılası rüyalar tam takır hayaller ve uçuşan perdeleri yalnızlığın…
Maviden mintanı, saydam yüreği
Dokunulmazlığın yanan külü
Bozguna uğramış demirden parmaklığım
Parmak aralarımda saklı
Kalemin ince zarif bedeni
Aşkın neşri
Varlığın nesri
Şiir olmanın şiir yazmanın keyfi.
Kayıp da düştüğüm zemin
İri adımlar
İri adamlar
İrisi gözümün
İnzivada geçen yıllarım
Taban teptiğim okul yolları
Yorgunluksa yularım
Aşkım ben
Neşriyim özlemin
Mıntıkamda saklı bir heyecan duyduğum
Sonsuzluksa içimde kalan ukde
Başı olmayan bir romanın son sözü
olmaya aday
Başa aldığım hikâyeden arda kalan
Ardıç kuşuyum gecenin
Öksüzlüğüm bitimsiz
Mühür bastığım kalbim nefessiz
Bense bir ömür sevdiğim kadar
pervasız
Ve işte geldim sona.
Oylumu mevsimin
Obruğu yüreğin
Olur olmaz acılar depreştiğim
Dar uzun koridorlarda attığım
voltalar
Esen rüzgâr
Yâd edilesi ömür
Çapraz ateş altında kaldığım o devasa
hangar
Ve işte serpildim ileri geri
konuşanlardan uzak
Rabbime yakın ve aşka tutsak
Hazan mahsulü sözcüklerim
Temmuzun yakıcı güneşine serilmiş
Bir havlu gibi kendi içimde kuruduğum.
Bir içimlik değildir yazılan
Bir ömürlük olsa bile nice noksan
Dile gelmez çok şey
Aşkın eşref saatinde tutulan güneş
gibi
Gün yüzlü bir seyyah
Unutulmuşluğun rotası ve verilen
hüküm
Nicedir hasretim kendime
Haset olanlara yok sözüm
Irkı olmayan yalnızlığımla bazen
kördüğüm
Bazen koptuğum dünüm
Delişmen yürek teftişte
Dalışa geçtiğim denizin rengine
tutkun bir sözcüğüm:
Adı insan
Varlığı noksan
İhya edilesi ne var ne yoksa
İmha edemediğim hatalarım
İfa ettiğimden öte duygularım
Bir mizansen içinde saklandığım
Miadı dolar dolmaz lakin
Umuda vakıf olduğum kadar bitimsizdir
kelamım.