Hayallerdi tekbir getiren ve
sessizliğin mucidi ve de müridi.
Suskun yıldızlar; suskun mehtap…
Rüzgâr ise hararetli güneş mahcup ve
çok kırılgan az sonra kapatacak o kara bulut güneşin simasını.
İçimde ip atlayan sözcükler var ve
çocukluğum gitmiyor zihnimden: hani çok mutlu bir çocuk olduğum.
Müptelasıyım madem sevginin ezelden
ekstrem sevebilmenin de güncesini tutuyorum.
Duygular devingen.
Düşünceler doğurgan.
Ve devasa bir susku yüreğimi
mimleyen.
Kayıtsız şartsız teslimiyetim Rabbime
ve tebessümler ektiğim zeminden ayaklarım havalanıp uçmaya yelken açıyorum.
Biliyor musun: benim hiç uçurtmam
olmadı çocukken daha doğrusu annemin kâğıttan yaptığı uçurtmalarım vardı benim
ve de bir oda dolusu oyuncağım lakin sokağa çıkmam yasaktı ve tüm arkadaşlarımı
okulda edindim ben.
Güneş yakıcı bu gün.
Günyüzü görmenin meali elbet sevgiyle
diktiğim yamalarım ki yer açıyorum yeni yaralara ve dağlandıkça daha da
çoğalacak cümlelerim.
Mutlu muyum ya da huzurlu?
Şüphesiz değilim.
Şüphesiz içimdeki sevgi iklimini de
kimseye kaptırmıyorum ama yüreğim de hayallerim de defalarca kap kaça uğradı.
Mutlu olsam yazar mıydım sahi?
Yazdığım için mutlu muyum peki?
Ne fark eder ki bu saatten sonra
yeter ki O bilsin beni ve biliyor da.
Kararan gözlerim: bir avuç şeker
atıyorum ağzıma.
Rengi solan çiçeklerim aslında tek
çiçek benim aralıksız ayakta dikilen ve tüm karanlığa tüm dikenlere kafa tutan.
Kafamız uyuşmuyor işte birbirimizle
yine de kalpten kalbe köprüler kuruyorum: elimde değil asla elimde değil ve
yeltendiğim ne ise devamını getiriyor evren gel gör ki araya insanlar giriyor
üstelik tanımam etmem hiç birini sonra köprüler imha ediliyor ve sil baştan.
İhbar etmeliyim duygularımı: önce
Allah’a sonra size, gönül dostlarım…
Bakar mısınız tınısına cümlenin hele
ki Allah dostu da oldu mu gönül dostlarım.
Gönülsüz hiçbir şey yapılmıyor gerçi
yaşamaya çok gönüllü değilim ama bana bahşedilmiş bu ömrü layığıyla yaşamak
adına da çabalıyorum.
Sönen coşkum ansızın.
İçimdeki yangın büyüyor bir anda:
Kimi su döküyor söndürüyor; kimi
benzin döküp beni ateşiyle cezalandırdığını sanıyor aslında canım yandığı için
müteşekkirim onlara yoksa bu denli hızlı yol alıp koşar mıydım Rabbime?
Duvağı yırtık ölü çocuk gelinin. Bu
da yetmezmiş gibi; çocuklar bir bir hatta üçer beşer ölüyor dünya denen devasa
coğrafyada:
Kimi bombalara maruz kalıyor kimi
açlıktan kimi bakımsızlıktan ölüyor kimi de anne babasının ihmal ettiği.
Çocuk bakmayı beceremeyen kimse ardı
ardına çocuk dünya getiriyor ama vazifesini de tam anlamıyla ifa etmiyor çünkü
çocuklar sevgiye ve korunmaya ve ilgiye muhtaç.
Sözcüklerimden kan sızıyor.
Suretimde saklı içimden okuduğum
sureler.
İnancım tam ve git gide büyüyor da.
Acım da hüznüm de büyümeye devam
ediyor.
Renkler sönüyor ışıklarla beraber.
Işıyan gözlerim ve özlem yüklüyüm ama
neyin özlemi bilmiyorum zaten yaşamanın da bir anlamı yok böylesine kirletilmiş
bir dünyada yine de insanlar pürü pak olduklarını söyleyip gözümün içine baka
baka ihanet ediyorlar fıtratlarına.
Kim doğru kim yanlış sahi?
Fark etmiyor benim için çünkü herkesi
olduğu gibi görüp kabul ediyorum hem de kabul görmediğim bir dünyada.
Hızlı bir reverans ve komplimanlar
yağdırıyorum hayata ve sözcüklere ve sessizliğimi severek ve yazarak bozuyorum
tam teşekküllü duygulardan yola çıkıp da tebessüm ehli bir mucize sayesinde
kaldığım yerden de devam ediyorum elbet sadece O’nun rızası ve varlığı
sayesinde…