sözde saklı 
adreslerin hepsi

gecenin göğsüne yaslı kalbi
serin nefeslerini şeffaf parmak uçları gibi 
gezdiriyor boşlukta söz 
ateşli suskunluğunda nazlanıyor ümitlerin en tazesi
gözlerinin pervazından sızan 
duru bakışlara yağmaya hazırlanıyor göğün mavisi 
bir siyah söz
bin siyah susku 
çöküyor şimdi hareli yalnızlığa

sessizliği de güzel görüyor olmalı 
sessizliği de söz diye duyuruyor can kulağına çünkü
kırık hecelerle 
eğilişi bile bir başka hüsün şahikası olmak üzere 
alışkanlığın tenini çizmek üzere söz

pak nefeslerine eşlik ediyoruz gecenin kuyusunda 
dudakta kilitli 
bereketli sessizliğin açılışını beklemedeyiz 
sözde saklı sevinçli adreslerin hepsi
sığınağımız kalp
hüzünlerle yoğrulan 
korkularla yıpranan 

sütliman tesellisine çağrılı 
ikiz kardeşimizin yüzü gibi
hep sıcak hep aşina hep nazlı 
eğilip yüzümüze 
hatırımızı soruyor söz

doğru ya 
yoktu sözümüz
adımızın anılmadığı uzun dönemler oldu
gereksizdik yeryüzündeki herkese
lazım değildik kimseye
noksanlıklarda
unutulmuşluklarda bir yetimdik
ne annemiz sahip çıkabilirdi bize 
ne babamız tutardı elimizden
yoktu ki elimiz

kimseye görünmeye değer değildi yüzümüz 
bir yüzümüz yoktu ki görünmeye değer
sevilmeye değer değildik 
O' bize söz verene kadar
yokluğumuz kimsenin derdi değildi 
biz sevmesek de olurmuş gibi 
karanlıkta kaldık onca yıl
kimseleri görmeyişimiz kimseyi üzmedi
sessizliğimizi kimseler fark etmedi

belli ki günler geceler süren bekleyişinde saklı bizim tesellimiz
yüreği ince ince yakan sızının nabzına tutundukça 
teselli olacak sözlerimiz
gözleri göklerde gezdire gezdire 
aranan bir yıldızın tebessüm haresinde 
susacak ağlayışlarımız

biz de sığınıyoruz şimdi 
başka hiçbir yere gitmemecesine… 
başka hiçbir yüze dönmemecesine…
başkaca hiçbir söze kanmamacasına…

taşıyamıyor bir an bile kendini
taşamıyor bir andan bir sonraki ana
kalbimize yük 
sözler
avuçlayamıyoruz emelleri
hayallerimiz kırılgan
yönünü bilmiyoruz
düşüp kalıyoruz yol üstünde 
menzili bilmiyoruz 

kuru dal uçları gibi ümitsizlikten çatırdıyor sözler
soğuk cılız ağaç kökleri gibi 
karanlık vadilerde su arıyor kendine
bir yere tutunmak istiyor
dal budak olup uzanmak istiyor göğüne
çağrı gelmiyor hiç
yönsüz
kıblesiz
istikametsiz sözler

yokluğunu bile fark etmeyecek kadar yoksulluk içinde
var olma arzusunu dillendiremeyecek kadar çaresiz 
yanağına koyulacak bir kulak yok
kulak kesileceği tanıdık bir ses yok
tesellisiz
isimsiz 
lüzumsuz sözler

baş koyduğumuz secdelerimiz var şimdi 
alnımızı dayadıkça
eşsiz bir yakınlığın ufkuna doğuyoruz
nefeslerimize dolandıkça sözler
sonsuz ümit güneşlerini ağırlıyoruz dudaklarımızda
cennete eğilen söz ağaçları oluyoruz adını söyledikçe
şaşkınlığın koyu karanlığından 
istikametin sabahına sığınıyoruz

tereddütlerin fırtınasından 
Rabbimizce kabulün sakin limanına iltica ediyoruz
işte  siyah hecesi
işte siyah gece
işte her an, her köşede, yolu gösterecek 
o söz
sancılı bekleyişin dizi dibinde
susturuyor hepimizi

o soylu çıtırtıya can kulağı oluyor
çıt çıkmıyor ağızdan 
biliyor
sessizliğin köklerinden
dallanıp budaklanacak
kaygıları, korkuları, hüzünleri, kederleri
suskunluğun çeperini yırtacak
gamları, hayalleri, hasretleri 
bir müjdenin eşiğinde
sözler

sözün avuçlarında 
dua dua çırpınıyoruz
kırık kanatlarımıza gök sunuyor kelimeler
cümlelere tutuna tutuna 
düştüğümüz yerden kalkıyoruz 
söz oluyor an bize
koyu gecemizin gömleği yırtılıyor 
kalbine değiyor dillerimiz
her dem

ağız birliği ediyoruz 
bir ara çağıltısı duruyor söz nehrinin 
şefkatin çığlığı susuyor
yağmurun nefhası duruluyor
maviler çekiliyor kalp kıyısından 
ümidin tomurcuklarına dokunmaz oluyor ezel rüzgarları
daldaki gül buğusu inceliyor
söz kesilince

belki sessizlik de kesilsin diye 
gök yağmuru diniyor
belli ki 
çaresizlik toprağında tohumlar susasın diye
sessizliğin ateşinde kala kalsın diye
sessiz bekleyişlerin tenhasına çekilsin diye
söz

ümit ile korku arasında salınıyor 
bıçak sırtında yürünüyor kalbe
her an esecek bir rüzgarın yanağında savrulmaya hazır
diken üstünde  
göğse çaresizliğin ipek kuşağı geçiriliyor
sussun diye
sustukça susasın diye 
doğum sancısına tutulsun diye
kalbini hasretin göğüne uçurtma gibi salsın diye
yana yana ötelerden gelecek bir çıtırtıya 
kulak kesilsin diye söz

söz  pınarlarını ince ince akıtanın
duru bir serinlik gibi insanlığın ovasına salanın
elbette konuşanın 
susması da olacak 
yıldız yıldız kalbe dokunanın 
dokunmaması da 
dokunaklı olacak

sükutun kalbinde tortulanan kederleri de söze katacaktı 
bekleyişin yanağındaki gölgelerden de 
gamzeli tebessümler doğuracaktı
o suskunluk kuyusu 
o sessizlik kertesi 
bir sınama olup çıkacaktı
her şeyi bir yana savurup 

tereddüt yumağı oluvermiş gözlere ışığın vurmasını beklerken 
çekemeyenlerin katran karası sözleri meydana çıkacaktır 
çekemeyenlerin hakareti artacaktır
aşağılamak için fırsat kollayanların kaba sözleri yükselecektir
sessizlik bozulacaktır elbet

sözlerin en acısı yürekleri kanatacaktı
beni terk mi ettin 
darıldın mı bana

bir serin gölgeye yatırılacak söz 
can kulağı kesilecek hücre hücre 
her yaranın bir yarını var elbet
kışın göğsünde baharlar saklanacak hep 
hep yarım kalacak değildi ya 
söz

bir gün sonunda patlayacak sessizliğin tohumu
mevsimi geldiği zaman müjde çiçeklerinin
güneşi doğacak billur tesellilerin
sabahı şahit gösterecek
gün ışımasını tanık gösterecek
söz

alaca aydınlığı serecek  gözler önüne
koyu gecenin ardından gelen sabahı 
karanlığı delip geçecek gün ışıması 
soğuk kışların gömleğini yırtan bahar 
geri çağrılacak
ve tanık olsun diye kopkoyu geceye
ve şahit  olsun diye ümitsizlik sözlerine

hala biz o koyu gecenin mültecisiyiz
o soğuk ümitsizliğin kuytusunda üşümekteyiz
anlamsızlığın ve dağınıklığın çölünde savrulmaktayız
bir geceden bir sabaha erişme iştiyakındayız 
sözün aydınlığından
kızıl ufuklardan bir gökkuşağı örecek sözlere ilticadayız

o sancılı bekleyişin dizi dibindeyiz şimdi
istenilen  yerde bekliyoruz
bir şiirin son sözünü bekler gibi
elimiz göğsümüzde 
başımıza konan kuşlar ürküp de kaçmasın diye. 
yeryüzünün parçalanmışlığını onaracak sözün özlemiyle 
yanıp kavruluyoruz

teselli edecek göğünde bulutlar toplansın istiyoruz
yok başka bir yerde serinlik
yok başka yerde sabah
yok başkalarından medet 
sözlerden nasibimize düşen o teselliye sığındık 
o sancılı bekleyişin 
dizi dibindeyiz 
şimdi

redfer
( Sözde Saklı Adreslerin Hepsi başlıklı yazı redfer tarafından 25.07.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu