Bir öğreti idi hayat binlerce ışığın
kuşandığı sözcükler ve hasat zamanı yola düştüğüm.
Nazenindi hayallerim nahoş
esintilerden uzak
Açık ara farkla önde koştuğum
Bir gizin betinde saklıydı umut
Bir kare bir izlek
Bir açı ve bitimsiz acımla
meylettiğim
Hipotenüsü ömrün ve nice insan
Kâh dar açılı
Kâh geniş mezhepli
Uzağında çok uzağında dünyanın
Bir o kadar yaşamaktı ve hayat diğer
ismim.
Keyfe keder değil kayda değer
Hicvi günün örtülü üstü gerçeklerin
Tevazu yüklü bir mısra idim bir de
mızrabı yüreğin
O kesif sessizlik ve sevgi hak getire
Sevgiyle örtüşen sözcüklerim
Kıyıya vuran taş gibi yosun gibi
Bazen yeşerdiğim bazen taşlaştığım
Lakin sevgiydi amblemim varsa yoksa
sevgiyle taçlandığım
Bulutlardı dağınık
Duygulardı hıçkıran
Kenetlendiğim kadar inançla
Acılar dudak uçuklatan.
İnhisarında sevginin göle maya çalan
kimi zaman
En çok istediğimse öykündüğüm gölde
saklı cennet misali
İçimde yerleşik duygular haddi hesabı
olmayan
Ara sıra kolaçan ettiğim önüm arkam
Ve işte ansızın sobelendiğim.
Hınca hınç dünya
Destursuz nidalar gırla
Meylettiğimse nasiplenmek
güzelliklerden
Güzel görmeyi bana öğreten evren
Güleç bazen somurtuk
İçimde saklı güneş ve aydınlık hayat
Öyle ki geceyi bastığım
Öyle ki karanlığı deldiğim
Öyle ki öykündüğüm yine kendim
Dünde saklı neşeli mizacım kaybolup
Basmakalıp sevgilerden yorulup
İçimi açtığım yüce Rabbim.
Kundaklanmış nice duygu
Kuytularda unutulmuş o kayıp ruhu
Bahşeden ve zikreden
Ziyan olsa da ömür çeşmesinden akan
her yudum su
Elbet hamt ettiğim
Havsalamdan taşan binlerce düşünce ve
duygu
Zuhur ettiği kadar umudun tutulmayan
nutku
Bir izbede değil
Boş yere hiç değil
Başa dönsem de günbegün
Sonlamayacak gibi hayat
Varsın olsun kördüğüm
Güneşti mizacım
Güleçti içimde saklı mevsim
Varsın olsun en delişmen rüzgâr ve hazan
Aykırı ruhumla deştiğim içim
Andıkça Rabbi illa ki izinden
gittiğim…