Düş salkımları ebediyete intikal eden vücutların çürüdüğü ruhların özgürlüğe kavuştuğu bir iklimden de öte ve işte şehir mezarlığından yükselen ses ve de duman.

Bir dostun yitimi ile baş başayım ta çocukluğuma dayanan bir arkadaşlık ve o arkadaşım Hakkın rahmetine kavuştu.

Meali yok günün.

Devşirme sancılarla heba ediyoruz ömrü biteviye.

Bir makamsa çalan şarkının aidiyeti ya da meramı veren Yaratan ve işte sahile vuruyor sözcüklerimiz: dün de bu gün de…

Manidar bir esinti bu: yüreğimin kubbesinde saklı sözcükler.

Meşakkatli bir yol bu: kalemin deşifre ettiği içim.

Bir içimlik addedilen bir yazıysa eğer ki bu demek oluyor ki kelebek ömürlü benim duygularım.

Dervişin fikri zikri hesabı lakin insan yaşarken asla hesap yapamıyor ola ki yaptı; demek oluyor ki haletiruhiyemiz bir bankanın bilançosu gibi her açık verdiğinde zora sokan ve her kapalı kapıda yüreği yaşamaktan soğutan.

Hüzün denen kerrat cetveli:

Ah, rakamlar ve çarpıldıkça bin bir parçaya b/ölünen duygular oysaki işin aslı türemekle ilintili ve çarpa çarpa büyüyen dünya iken matematik dünyası günlük hayatta mümkün mü çarpıldıkça büyümek?

Büyüyen hayal kırıklıkları ve büyüyen dertler.

Kepenkleri erken indirdim bu gün ve evhamla gidip geldim içimin dar ve uzun koridorlarında.

Yazgıma hürmeten değişmez de talihim.

Yazgıma hürmeten iki satır yazmalı ve yüceltmeliyim yüreğimi ya da yuhalanan ruhum ve yediğim aldığım darbelerden kendime bilmem kaç katlı bir pasta yaptığım da su götürmez bir gerçek.

Kaçıncı yılını kutluyorum sahi hüznün?

Hür olmadım ben asla.

Asla da asla dememeli insan en azından hayal dünyamda yaşarken sınır yoktur benim için ve işte sihirli iç dünyam hayal âlemim.

Zamanlardan kesif bir sessizliğin hüküm sürdüğü sıcak ve nemli bir yaz gecesi.

Cilalanmış yerler.

Cilalanmış yürekler.

Çıngar çıktı çıkacak.

Çıbanbaşı kimi insan nefreti ve hasedi içinden dışarı taşan.

Hüviyetimde yazanlar bir de CV’mde.

Haddi hesabı yok sıfatların.

Nemalandığım ne çok duygu bazen uçuşan bazen sönen bazense tutuşan.

Günü kurtardık ya.

Gün yüzlü bir hayata yelken açtık madem.

Matemin de örüntüsü ile ihya oluyor yürekler ve hüzünle şerh düşüyorum hayata akla hayale gelmeyen neyse hayal dünyamda rast gele ateş ediyorum uçuk hayallerime.

Fıtratım.

Bir de eklentiler.

Açtığım parantezler aşılası mecralar ve sükûtu hayale her uğradığımda monte ediyorum zihnimi yeni baştan.

Duygularla çelişen beynim ve verdiğim emirler beynime.

Asılı olduğumsa göğün kırık kancası ve her an düşebilirim üşenmesem bir bir dikeceğim yeryüzünün söküklerini.

Palas pandıras içeri dalan duygular elbet nakşı dünün ve gecenin de zikrinde bir punduna getiriyor insan ve mutluluk nameleri ile süzülüyor derinden yavaş yavaş.

Muteber eden bir özlem.

Şahsına münhasır bir esinti.

Mevsimin delik heybesi ve yapraklar özgür yapraklar yalnız yapraklar kimsesiz yeter ki Yaratan izin versin yaprağın kımıldamasına.

Köküne sadık her ağaç.

Dalı kırılan her insan.

Devasa acıların zulmettiği bir yaşam denklemi ve huzura dair bir arayışın da meali iken kalemin yaz dediği…

 


( Kalemin Yaz Dediği... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 3.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.