Matbudur düşlerim hani, hani tutuklu
olduğum…
Sözcüklerse bana sadık gerçi ara sıra
sırra kadem basarlar ama…
Layığı ile yaşamanın bir sonraki
adımı elbet layığı ile sevmek ve yazmak sancılı bir dilemma sökün eden ve
hasretin uzadığı.
Seviyorum ve yazıyorum ve hala
çözemedim boyumun uzayıp uzamadığını yine de elimde cetvelim ve de acı-ölçerim
dip dibeyim duygularla ve sözcüklerle bir o kadar farazidir iklimler seğirten.
Gönül gözüm ve gönül rotam.
İsli tarifesi şehrin ah, evet, bir de
şehir vapurları epeydir binmediğim ve delişmen bir rüzgârın nezaretinde alçalıp
yükseliyorum.
Erişemediğim bir rakım gözümü
diktiğim ve alfabesi aşkın en çok da İlahi Sırdaşımla aralıksız münazara
ettiğim elbet eksik etmediğim dualarım.
Akla zararım, sevgili Kafka hem de
fazlasıyla.
Komut verdiğim beynimse ayrı bir
harcıâlem.
Katarsis yaptığım nasıl da aşikâr.
Psikolojin nimetlerinden biri bazense
geri tepen:
Anlatıyorum ve anlatıyorum ve…
Anlam olmanın iksiri ve de şerbeti
iken kalemin güdümü…
Sonra ne mi oluyor?
Elbet yanlış anlaşılıyorum elbet
çuvaldızı kendime ve kaleme batırıyorum.
Yitik bir kelamım ben hatta geri
dönümü olmayan selamın aruz vezni.
Çok gülerim kendime.
Kendini bilmez kim varsa nasıl da
gözlerini gözüme dike dike gülerler bir de gürlemezler mi?
Metruk hanelerde ve muğlak hecelerde
saklı karartılar: gecesi gündüzüne karıştığı yetmezmiş gibi insanlıktan
nasibini almayan nice insan bir de sundukları yaftalar; a, evet, bitmez de afra
tafraları bir de ahkâm keserler kısaca gıybetin hasına dair ne çok kirlenmiş
cümle ve duygu var ise dillerinden zehir gibi akan.
Ben çok zehirlendim.
Çok kere de ölümden döndüm.
Kalbimi zehirlemeyi ise başaramadı
insanlar ve içim yandıkça sürahi dolusu sözcük ve imgeyle ferahlıyorum.
Adeta bir dilaltı yazdığım şiirler
lakin yetmiyor.
Yetinmediğimden değil yetemediğim
insanlık adına.
Bazense havada asılı kalan bir
kelamım ve selamım.
İlla ki yolum sana düşüyor, Kafka ve
inan ki gece karanlığında hele ki yazmadığımda nasıl da yüreğim üşüyor.
Üşengecim.
Biraz tembel.
Biraz haylaz.
Ama yüreğim temizdir ve hali hazırda
kirletemedi kimse yine de o kadar emin değilim ve sıklıkla tövbe ederim.
Yatıya kalansa genelde hüzün bir de
afakanlar bastı mı…
Alı al moru mor kiminin adeta Çıfıt
çarşısı kimin insanın yüreği.
Gerçi ben de az endişeli değilim ama…
İsyanım zalime.
İsyanım Allah’ını bilmediği gibi
insanları da hakir gören münafıklara.
Sözüm ona herkes her şeye kadir ve
nasıl da vakıflar hayata.
Mutluluk bir amblem gibi düşmez
yakalarından aslında yakamdan düşmeyenlerdir beni illa ki zora sokan.
Dökümlü etekleri iblisin: bazen kadın
bazen erkek görünümünde ve beni asla engelleyemez onların kirli emelleri ve
amelleri.
Elbet ben de sütten çıkmış ak kaşık
değilimdir yine büyük hatalar yapmadığımı sanıyorum daha doğrusu biliyorum
belki de bana malum oluyor belki de…
Belki de ben de iyi bir kul değilim.
Bu bağlamda inancın verdiği haz ve
huzurla kıyama durmayı çok seviyorum saat kaç olursa olsun Rabbimle baş başayım
ve diz dize dualarımla.
Dizdiğim bunca cümleye ve satıra
aldanma, sevgili Kafka: yastık altı yaptığım o kadar çok yazım ve şiirim ve de
yasım var ki…
Yaş almakla ilintili belki de benim
düne özlemim elbet öykündüğüm, neresinden baksan bir on sene evvelki Gülüm.
Daha mı güleçtim ne dünde?
Olmam mı ne de olsa henüz net bir
farkındalık kazanmamıştım ve gözüm kapalı hep inanırdım insanlara gerçi şimdi
de değişen fazla şey yok ama…
Bilmiyorum ama bazen içim el
vermiyor.
Bilmiyorum neden insanlar bana el
vermiyor.
Bilmiyorum neden hep kaçarım
insanlardan?
Sevdiğim kadar da uzaktan.
Bazen yeltenmiyor değilim denize
cumburlop atlamaya ve atlıyorum da sonra eşlik eden bilmem kaç milyon hava
kabarcığı ile boğulma tehlikesi geçiriyorum: körü körüne sevmek ve inanmak bu
olsa gerek.
Bir kördüğüm olarak addedilsem de her
şey aslında çok basit.
Dünde kalan öyküm.
Dünde kalan pişmanlıklarım.
Dünde kaldığı yetmezmiş gibi şimdiye
sirayet eden.
İkbalim ve idealim ve ibaresi
yüreğin:
Ben mevsimsiz açan bir çiçeğim
sanırım en doğru tabir bu olmalı çünkü solmam da an meselesi.
Sönen bir ateş hiç değilim bilakis
üstüne galon galon benzin döküyorlar litresi kaç liraya gelmiş olsa da ve işte
bir kıvılcımdan doğan yangınım büyüdükçe büyüyor bu da yetmezmiş gibi insanları
hep gözümde büyütüyorum ve olan bana oluyor.
Bir engebe önümde uzanan.
Engerek yılanı gibi de sokanlar.
Paye vermemem imkânsız çünkü her şey
yanı başımda zuhur ediyor.
Hazansa tek muhatabım ve ısmarladığım
sözcükler ansızın kapımı çaldı mı kalemle canhıraş bir mücadele veriyorum.
Ne yazmak istediğimi bilen o.
Beni bilen de o.
Aslında beni bilen öncelikle beni
bana sunan yüce Mevla’m ve O olmadan işimin rast gitmesi asla mümkün değil.
Restleştiğim çok insan da var hani
çok da çeliştiğim düşünce: duygular metruk hanelerden sökün edip önüme düşüyor
ve ben onları tek tek toplayıp yerden yetmedi göğe asılı nice yıldızı da
serptim mi boş beyaz sayfaya…
Kısaca anamın ak sütü kadar helal
benim duygularım ve sözcüklerim ve ben semazeniyim yüreğin aşkla ilhamın
eşleştiği ve kendimle zıtlaştığım her sefer yine yastık altı yaptığım binlerce
cümleyi tek tuşla uzay çöplüğüne gönderdiğim.
Bu günün bu dünyanın insanı değilim
lakin yaşama sevincim ve coşkumla sahip çıkıyorum da sevgiye.
Ertelenmiş bir düşüm belki de ben,
Kafka ve birileri bana el verdikçe asla da sonlanmayacak arayışım ve yazma
serüvenim.
Bir ihtimal daha var mı sence?
O halde yeniden buluşmak adına
şimdilik hoşça kal, Kafka.