İnsan Neden Yaşadığını Anlayamaz, Bazen Yaşadığının Bir
Boşluk Olduğu Hissine Kapılır
İnsan neden yaşadığını anlayamaz, bazen yaşadığının bir
boşluk olduğu hissine kapılır. Oysa o boşluğu bizim hoşlukla doldurma
isteğimizle doldurulması gerekirken insan neden arzu ve hevesinin peşinden
koşar ki? Bunu kendime defalarca sordum, anlamam ise uzun sürdü. Ham iken
pişmek gerekirmiş acılarla, tatlı olanın değerini bilmek için. Oysa hep yandım
dedim, anlamadım dedim, bir şeylere yanaşmadım uzak kaldım! Ben uzak kaldıkça
hayat yaklaştırdı, uzak duramazsın dedi yaklaşman gerekir dedi. Oysa ben
yaklaşmayı insanın birbirini değiştireceğine inanmışken nasıl yaklaşabilirdim
ki? Oysa zorla insan değiştirilemezdi onu da sonradan anladım.
Ruhumuz ölüme doğru giderken ölümden nasıl kaçabilirdik ki?
Ölümünde yeni hayatın sonsuz hayatın başlangıcı olduğunu anladığım anda ölümü
sevdim… Ötelerde bekleyen güzel insanlar vardı onlara kavuşmak onlarla olmak
vardı, aceleye de gerek yoktu vakti zamanı gelince başlardı sonsuz hayata doğru
sonsuz yürüyüş.
Hayatta yaşamayı istememek nankörlüktür anladım kabullendim veren
Rabbimdi, Rabbim her şeyi güzel eyleyen ve yaratandı… Yollar açıldı önümde ben
yürümeye devam ettim bazen tökezledim, kalktım bazen gözlemledim kendimi öyle
yürüdüm. Yürürken benimle gelen dert çileyi sabırla harmanladım…
Mehmet Aluç