Aşağıda okuyacaklarınız yer yer tarafımdan mizaha dökülmüş olsa da tamamen gerçektir.
****************
Efendim, hemen en başından belirteyim: İnkılap çocuğu olan ben değilim. Bu ifade de bana ait değil. Mustafa Kemal Atatürk’e ait ama ‘’Paşam , siz kimin çocuğusunuz? ‘’Sorusuna verdiği bir cevap filan da değil... Yukarıda gördüğünüz bu cümle Mustafa Kemal Atatürk’ün 1936 yılında bizzat kendisi tarafından yazılan bir film senaryosunun başlığıdır.
Evet... Bugüne kadar belki de hiç duymadınız ama Mustafa Kemal Atatürk, 1936 Yılında ‘’Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’’ Başlıklı bir film senaryosu yazmış.
Peki bu senaryo, film haline getirilebilmiş mi? Hayır.
Senaryonun orijinal kopyası herhangi bir yerde var mı? Maalesef yine hayır.
Eee o halde böyle bir senaryonun yazıldığını nereden çıkarıyoruz?
İşte bunun ilginç ve buruk bir hikayesi vardır.
Mustafa Kemal, henüz 11- 13 Yaşlarında bir Askeri Rüştiye ( orta okul ) öğrencisi iken Selanik’te onların komşuları olan bir evde, yine kendi yaşlarında, Nadire adlı şirin ama ciğerlerinden hasta bir kız çocuğu varmış ve bu Nadire, Mustafa Kemal’e çocukça da olsa aşıkmış. Ama o dönemlerde - zamanımızda olduğu gibi- on üç yaşındaki kızların bir sürü eski sevgilisi, yeni sevgilisi olmadığı için bu aşkını, çok sevdiği Mustafa Kemal’e bir türlü anlatamıyormuş.
Nadire, sonunda bir karar vermiş: Komşu kızı ve arkadaşı Hatice bu açılma işini yapacak.
Hatice’nin annesi ile Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım günümüz tabiriyle sıkı kanka. Yani Hatice sık sık Zübeyde Hanım’ın evine girip çıkabiliyor.
Hatice kara kara düşünür: ‘’ Ne yapayım da Nadire’nin Mustafa Kemal’e aşık olduğunu Mustafa Kemal’e anlatayım?’’
Tabii o zamanlarda cep telefonu ve internet yok ki Mustafa Kemal’e ‘’ Kanka, sana link gönderiyorum. Beni ekle. Sana çok önemli bir şey anlatacağım.’’ desin. O zamanlarda bu işler için çok farklı yöntemler kullanılıyor.
Neyse efendim Hatice, Zübeyde Hanımlara misafirliğe gittikleri bir gün onların evindeki bir vazo içindeki karanfili alıyor ve doğruca Mustafa Kemal’in odasına çıkıp ders çalıştığı masanın üzerine bırakıyor. Mustafa Kemal’in o karanfili görünce hemen anlayacağını ve ‘’ Anaaaaa... Demek Nadire bana aşık ha? Vay haspa vay. Bir de karanfil göndermiş.’’ Diye düşüneceğini umuyor. Karanfili gördüğü anda Mustafa Kemal’in de Nadire’ye vurulacağından emin.
Siz okuyanlar tabii ki ‘’ Yahu Mustafa Kemal nereden bilsin karanfilin Nadire’den geldiğini?’’ Diyeceksiniz ve haklısınız da ama Hatice ‘’ Yok... Mustafa Kemal kesin anlar Nadire’den geldiğini.’’ Diye düşünüyor. Çocukluk işte...
Evet... Bundan sonrasını - aslını bozmadan – Sami’ce yazsam sanırım bana kızmazsınız.
Az sonra Mustafa Kemal eve geliyor ve doğruca odasına çıkıyor. Odasında Tarih kitabının üzerinde kırmızı karanfili görünce ‘’ Vaaayyyyy. Demek Hatice bana aşık ha ?’’ Diyor ve elinde karanfille aşağıya inip Hatice’ye gülümsüyor.
Hatice ‘’N’oooluyor yaaa. Ben değilim Nadire... ‘’ Diye geçiriyor içinden.
Zübeyde Hanım da ‘’ N’ooluyor lan. Bizim oğlan Hatice’ye niçin öyle kuzu görmüş kurt gibi bakıyor?’’ Diye düşünüyor.
Hatice’nin annesi bile ‘’ Lan bu ne şimdi? Gözümün önünde resmen aşne fişne yapıyor bu edepsizler.’’ Diye geçiriyor içinden.
Hatice, mahcubiyetten kıpkırmızı vaziyette ama sonra düşüncelerini toparlıyor: ‘’ Nadire’nin canı cehenneme. Bu aslan gibi zabit adayı neden benim olmasın ki. Ay ne kadar da güzel bakıyor öyle maviş maviş.’’ Demeye başlıyor içinden.
Yani efendim kim takar Nadire’nin aşkını? Mustafa Kemal ile Hatice arasında bir aşk başlıyor.
Bu arada unutmadan...Zavallı Nadire, çiçeğin istenilen adrese ulaşmasından son derece memnun ve mutlu. Bunu nereden anlıyoruz? Çünkü Hatice, daha sonraki anılarında Nadire’ye ‘’ Çiçeği Mustafa Kemal’e ulaştırdım ama heyecandan ölecektim az daha. Bir daha beni bu tür işlere bulaştırma.’’ Dediğini anlatıyor. Haliyle Nadire ‘’ Oh ya Rabbi şükür. Çiçek Mustafa Kemal’e ulaşmış. Artık çok yakında beni istemeye gelir Zübeyde Teyze.’’ Diye saf saf bekliyor.
Derken efendim, Mustafa Kemal’in Selanik yılları bitiyor ve Askeri Lisede okumak üzere Manastır’a gidiyor. Ama annesine yazdığı her mektubun sonuna mutlak surette ‘’ Hemşiremiz Hatice Hanım nasıllardır? Sıhhat ve afiyettedirler inşallah.’’ Diye bir cümle ekliyor.
Zübeyde Hanım tabii ki bu ‘’ Hemşiremiz ‘’ yani ‘’ Kız kardeşimiz’’ numarasını yutmuyor ve ihtimal ki ‘’ Seni eşşek sıpası seni. Hemşiremiz ha. Ben yer miyim bu numaraları’’ Diyor.
Sonunda Zübeyde Hanım dayanamıyor artık. Hatice’nin annesine gittiği bir gün ‘’ Kanka ! Bu sefer misafirliğe gelmedim. Hayırlı bir iş için geldim sana.’’ Diyor.
Hatice’nin annesi heyecanla soruyor: ‘’ Cami mi yaptıracaksın?’’
Zübeyde Hanım ‘’ Yok yahu bende cami yaptıracak para ne gezer’’ Deyince Hatice’nin annesi ‘’ Hımm o zaman mektep yaptıracak ya da çeşme açacaksın?’’ Diyor.
Zübeyde Hanım yavaş yavaş sinirlense de ‘’ Ya Sabır.’’ Deyip devam ediyor: ‘’ Hayır kanka. Öyle bir şey değil.’’
Hatice'nin annesi, Zübeyde Hanım’ın lafını tamamlatmıyor ‘’ Lokum ve püskevit dağıtacaksın çocuklara?’’
Zübeyde Hanım yavaştan yavaştan fokurdamaya başlıyor: ‘’ Kankam ! Hayırlı iş deyince aklına başka bir şey gelmiyor mu?’’
Kadın saf saf cevap veriyor ‘’ Evet yaaaa nasıl da akıl edemedim. Adak kurbanın için kasap arıyorsun değil mi?’’
Zübeyde Hanım kızıyor artık ‘’ Yok arkadaş yaaa. Benim aslan gibi oğlum bu ferasetine ettiğimin karısına kaynana hatta valide diyemez. Ben de ölürüm de dünür diyemem bu anguta.’’ Diye bağıracağı anda Hatice durumun vahametini anlıyor ve annesine izah ediyor:
‘’ Muhterem validem! Anlasanıza. Muhterem komşumuz Zübeyde Hanımefendi, oğlu Mustafa’nın, dest-i izdivacıma talip olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Hatice’nin annesi ‘’ Ha? ‘’ deyip de lafın gerisini getirmeden Zübeyde Hanım patlatıyor bombayı: ‘’ Komşu ! Bu sefer Allah’ın emriyle peygamberin kavliyle Kızın Hatice’yi oğlum Mustafa’ya istemeye geldim.’’
‘’ Hocam kısa yaz’ deyip durduğunuz için aha da burada kesiyorum.
(
Ben Bir İnkılap Çocuğuyum.---1. Bölüm--- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
26.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.