Ben Bir İnkılap Çocuğuyum.---2. Bölüm---
Evet... Geçen bölümde Zübeyde Hanım’ın komşu kızı Hatice’yi Allah’ın
emri peygamberimizin kavliyle
oğlu Mustafa Kemal’e istediğini
yazmış ve orada
noktalamıştım. Devam edelim.
Hatice ‘’ Valide! Lütfen verdim
gitti de’’ bakışları içinde
heyecanla annesinin vereceği
cevabı beklerken annesi
beklenen cevabını açıkladı.
-Valla kanka bilirsin
seni severim. Kocan Ragıp
Efendi’yi Zübeyde Hanım’ın
ikinci eşi ) mâ
aile sever ve
takdir ederiz. Oğlun Mustafa
da terbiyeli akıllı uslu
büyüklerine saygılı küçüklerini
seven bir genç lakin
bu iş olmaz.
Zübeyde Hanım hiç
beklemediği bu cevap
karşısında şaşırır zira
Osmanlı sarayının hanım sultanları bile
bir zabitle evlenmeyi
bir üstünlük vesilesi olarak
görürken en yakın
kankası ileride parlak
bir zabit olacak
olan oğluna hayır
demiştir.
Merakla sorar:
-Neden kanka?
Kankası izah eder:
-Kankam ! Senin oğlan ileride
subay olacak. Subay
olunca da tayini
Halep’e mi çıkar Şam’a
mı Allah bilir.
Ben kızımın o
kadar uzak diyarlara
gitmesine dayanamam
Zübeyde Hanım içinden ‘’Madem öyle
al kızını da
turşusunu kur.’’ Demek geçse
de demez. ‘’ Ne
yapalım kanka? Nasip
değilmiş demek ki’’ der ve gönlü
kırık yüreği buruk
bir şekilde kendi
evinin yolunu tutar.
Aradan bir kaç yıl
daha geçer ve Mustafa
Kemal artık İstanbul’da Harp
okulu ve Harp
Akademisinde okumaya başlar
ama aklı hep
Hatice’dedir. Annesine
yazdığı her mektupta yine
Hatice’yi sorup sual
eylemektedir. Zübeyde Hanım her mektup okuduğunda ‘’Hay senin
Haticene’’ dese de oğluna ‘’
Sıhhat ve afiyettedir.
O da senin gibi
okumaktadır. Bir iki seneye
muallime olacak inşallah.’’ Diye cevap
yazar ki gerçekten
de Hatice Muallime Mektebine ( Kız Öğretmen
okulu ) devam etmektedir.
Derken efendim sene
1905. Mustafa Kemal artık
bir kurmay subay
olarak üniformasını giymiştir.
Mustafa Kemal’in hâlâ mektuplarında Hatice’yi
sorması üzerine Zübeyde
Hanım bir kez
daha kankasının kapısını
çalar Haticeyi istetmek
için. Kankası bu
sefer yelkenleri suya
indirmiştir. Okumuş tahsil görmüş
kızının kendisi gibi
okumuş tahsil görmüş
biriyle evlenmesini o
da uygun görmüştür.
‘’Tamam kanka ama
bana az müsaade
et. Mustafa Kemal evladımız
hakkında az tahkikat
yapacağım.’’ Der.
Zübeyde Hanım bozulur ‘’ Nesini tahkik
edeceksin be hatun?
Tanımaz mısın oğlumu?’’
Der kızgınlıkla.
Hatice’nin annesi ‘’Kanka !
Aradan çok yıllar
geçti. Bakalım senin
oğlan eskisi gibi mi
yoksa değişti mi?’’
Deyince Zübeyde Hanım ‘’ Yani
şimdi prensipte anlaştık değil mi?’’ Diye
sorar ve Haticenin
annesi ‘’Anlaştık’’ Deyince
gönül rahatlığı ile
evine döner. Neticede
kırk yıl araştırsalar
dahi Mustafa Kemal’de
bir hata kusur
bulmalarının mümkün oladığından adının
Zübeyde olduğuna emin
olduğu kadar emindir.
Zübeyde Hanım oğlunda
hiç bir kusur ve eksiklik bulunamayacağından adı
gibi emindir ama
bulanlar bulmuştur.
Evet... Mustafa Kemal 1905 ( Bazı kaynaklara
göre de 1904 ) yılında Harbiye’den mezun olmuş bir
kurmay subay olarak
tayinini beklemektedir İstanbul’da.
Gitmeyi hayal ettiği
topraklar ise Makedonya
topraklarıdır. Çünkü Padişah II. Abdülhamit’e karşı
başkaldırının en serbestçe
yapıldığı topraklar Makedonya topraklarıdır.
İstanbul’da Sirkeci’deki bir
pansiyonda sık sık
Harbiyeden arkadaşları ile
toplantılar yaparak II.
Abdulhamit’i nasıl devireceklerini veya meşrutiyet yönetimini tekrar
nasıl kurduracaklarını
tartışırlar aralarında. Ancak bir
baskında hepsi yakalanır ve Mustafa
Kemal direkt Yıldız
Sarayında sorgulanır.
Başta Mustafa Kemal olmak
üzere daha ilk
görevlerine başlamadan ilk
maaşlarını görmeden sorgulanan bu subaylara
yüklenen suç da oldukça ağırdır: Padişah Abdülhamit’e Ramazan’ın 15’inde ,
Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Şerifi ziyarete gideceği zaman arabasını
bombalamak suretiyle bir suikast hazırlığı...
Böyle bir suçun- eğer
sabit ise- cezası idamdır
ve Bekir Ağa koğuşu denen hapishaneye düşen bir kişi ne kadar
suçsuz olursa oradan yapılan işkenceler sebebiyle kabullanemeyeceği hiç
bir suç yoktur. Bir insanın oraya sağ girip sapasağlam çıkması mucizedir. Yani
bir nevi bizim 12
Eylül dönemi İstanbul
2. Şubesi gibi bir
yerdir.( Mustafa Kemal’in tüm hayatı
boyunca çektiği böbrek rahatsızlığının sebebi Bekir
Ağa Koğuşudur. )
İşte bu
haber Hatice’nin annesine
kadar ulaştırılır ve ‘’
Aman sakın kızını Mustafa Kemal’e
verme. Bu adam hapisten
kurtulsa bile hırlı
bir adam değildir.
Ondan ne köy ne
kasaba olur’’ Diyerek
kadının aklını çelerler.
Hatice’nin Annesi Zübeyde
Hanım’a gider ve
‘’Ben padişahımız efendimizin
canına kast etmiş
bir haine kız
vermem’’ Der.
Sıkı bir
Abdülhamitçi olan Zübeyde Hanım
bu haberi alınca
adeta başından aşağı
kaynar sular dökülür.
Oğlunun izdivaç işinin
yattığına mı oğlunun
padişahı öldürmek için
suikast tertip eden
bir çetenin elemanı
olduğuna mı yoksa
oğlunun böyle bir
suç sebebiyle idam
edilecek olmasına mı
yansın o da
şaşırır.
Velhasılıkelam Mustafa Kemal’in Hatice
ile evlenme işi
bir daha hiç
açılmamak üzere yatmıştır.
Peki Mustafa Kemal ne
oldu? 1905’den sonra
yaşadığını bildiğimize göre
Bekir Ağa Koğuşundan nasıl kurtuldu?
Mustafa Kemal ve arkadaşlarına
çok baskılar yapıldı. Çok
işkenceler gördüler. Hatta toplantılarda yaptıkları
konuşmalar birileri tarafından
not edilmişti ve
gerçekten de ne
konuşmuşlarsa o notlarda
vardı. Ama notlarda padişahı
devirmek hele hele
de ona karşı
bir suikast kesinlikle
söz konusu değildi.
Bu arada
Harbiye’deki kumandanların
neredeyse tamamı Mustafa
Kemal’in Ali Fuat’ın(Cebesoy) diğerlerinin
çok iyi
vatanına milletine padişaha bağlı
askerler olduğu yolunda
direkt Yıldız Sarayına
dilekçeler yağdırdıkları gibi
Serasker (Ordu Komutanı ) Ali
Rıza Paşa Padişah’ın
başının etini yer
adeta ‘’ Bu çocuklar
suçsuzdur padişahım. Onları
cezalandırmayın. Ordudan
ihraç etmeyin. Hatta
Selanik’e 3. Orduya Staja
gönderin onları.’’diyerek.
Padişah II. Abdülhamit dayanamaz ‘’ Tamam ‘’
der.
Ali Rıza Paşa Mustafa
Kemal ve arkadaşlarına
‘’Müjdeler olsun. Hepiniz aff-ı
şahaneye mazhar oldunuz. Hepiniz Selanik’e
gidiyorsunuz staj için.’’
Diye müjdeyi verir.
Mustafa Kemal ‘’ Şükürler olsun.
Anacığıma kavuşacağım ‘’
Diye sevinç göz
yaşları dökmeye başlar
ama bir kaç
gün sonra gelen
emir en kısa
zamanda Şam’daki V.
Orduya katılmak üzere tüm
hazırlıklarını yapmaları yündedir.
Bir başka paşa
olan Zülüflü İsmail Paşa
devreye girmiş ve
padişahı ikna ederek öteden
beri sevmediği Mustafa
Kemal ve Ali Fuat’ın
Şam’a gönderilmesini sağlamıştır.
Zübeyde Hanım oğlu Mustafa
Kemal’in idam veya
askerlikten ihraç gibi
bir ceza almadığına
elbette çok sevinmiştir
ama taa Şam’a
gidecek olmasına da
fazlasıyla üzülmüştür. Oğlunu
görebilmek için alel
acele İstanbul’a gelir
ve onu ancak
Haydarpaşa Garında terene
binerken görür. Ana oğul
kucaklaşırlar. Bir daha kim
bilir ne zaman
görüşeceklerdir?
******
Atatürk’ün yazdığı film
senaryosu mu?
Az sabır
yahu. Ona daha
çooook var.
Devam edecek.
(
Ben Bir İnkılap Çocuğuyum.---2. Bölüm--- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
27.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.