Düşlerimin muhatabı bir yaraydın açık
ara farkla kıblemde saklı tevazu yüklü benliğim.
Bir konçerto idin kayrasına saklı
diyezi ve diyeti bu aşkın.
Kanaviçe bir örgüydün önemle arz
ettiğim.
Münazara ettiğimden de öte münakaşa
ettiğim iç sesim ve yaralı kimliğim.
Menkıbemdin mealimdin ve mizacım.
Nüansı ömrün ve muadili sevdanın.
Hırpani bir geçitten firar eden
fedaisi sözcüklerin…
Gönül rotamdın ve rütbem bense emre
amade bir kurşun asker.
Zaferimdi aslında tüm yenilgilerim,
kayıtsız bir imge mübalağa etmediğim kadar öykündüğüm o darboğaz ve dik yakalı
kazak ve sevdalı şehir.
Bir öyküm yoktu benim varsa yoksa
hercai sözcüklerden kanıma girendin kardığın ne ki k/andığımın yanında bu aşkın
seferisi bir iklim.
Kasımdın sen kasım kasım kasılan.
Kardın sen kardığımdan öte saçıma ve
yüreğime yanan ve d/ağlanan.
Hüzün reçetem onayda ve altında
heyetin imzası.
Hazan bohçan ve dünüm ve gönül
neferim.
Bir iklimdin ikilettiğim bir ikilem
birlik ve dirliğe delalet ne var ne yok yakamdan düşmeyen tırsak bir gölgeydin.
Aşkın hitabesi ve yalnızlığın mizanseni.
Bir şiir mi?
Ya da ölü bir şair ve günler dertop
günlüğüm de verilen hükmün kayıp mısralarında saklı gizemli bir şair gizin
tınısı ve yalnızlığın saltanatı hüküm süren.
Muradım mı?
Münferit bir kaygı mıydım yoksa?
Tekerrür edendi aşk ve ömrü tüketen
ve yeniden doğmanın meali.
Sürçü lisan eden sessizliğimle
verilen en büyük tepki iken sessizlik.
Beyanı ve muradı ve şiarı ve şanı
sönük varlığın ışığı gömük.
Üstüme başıma bulaşan gri gölgeler,
kırağı çalan yeryüzü ve göğün tüten buharı…
Nefessiz kaldığım kadar da neferiydim
günün, nahoş bir tını belki yanlış bir tanı ile deşifre edilesi gizin izinde
verilen gazın nezdinde güzün son feryadı Kasımdan tüten familyası ömrün.
Dar çok dar bir geçit.
Dik yakalı dik başlı şehir.
Ön görüsü kayıp ön sözü yitik
yazdığım hikâyelerin ve romanların romansı mı nüansı mı?
Ve çaldı kapım ve çalgı çengi
hüzünlenen yüreğime nal toplattı bense bir yeis bir nesir belki bir esir ve
işte seyisiydim yalnızlığın…
Tımar yaptığım gölgem ve yorgun bedenim
ruhumdaki fırtınalar kopacak kıyametin alameti farzı muhal öykündüğüm
s/onsuzluk kayıp reçinesi doğanın fıtratına yenik bir döngü gönül bohçam ne ki
ne hüzünle eşleşen sözcüklerin kaybolduğu o karanlık dehliz ve işte gömülü bir
hazine gibi neşrettiğim iç sesim resmettiğim hüznüm.
Bir yanılgı mı yoksa?
Ya da bir yenilgi belki bir aldatı
belki sıra dışı bir özne gönlün havuzunda yüzen ölü bir balık ve anlı şanlı
fermanım diyetini ödediğim aşkın kayıp mısralarına sızan bir g/iz gibi belki gözyaşı
belki bir gözaltı gözlerden yüreğe inen bir bulut gibi uçarı mevsimin münzevi
serveti bir ritim ve işte öykümden arda kalan üç beş cümle oysaki ah, oysaki
ben başındaydım aşkın ve ömrün bir ritim bozukluğu olsa ne ki kalbimin aldatısı
bir alıntı ve çalıntı bir iklim gibi dönendiğim günbegün s/üzüldüğüm anbean bir
hutbe bir hilkat garibesi o ölü iklimin seyri ve nakşı ve na’şı günün dünsüz
bir ömrün giz yüklü çehresi ve tevazu yüklü benliğimden arda kalan birkaç hece
git gide gerilediğim kadar gidemediğim bir yolda başım gözüm üstüne bu devasız
ve biçare sevda ne de olsa ne çok ne çok sevmiştim ben seni…