Metruk evlerin g/izini sürüyorum
belki de berduş bir düş’ ün kimliğidir üzerime geçirdiğim.
Makul olan ne varsa uzağındayım ve
yalanlarına insanların kandığım kadar içine düşülesi tuzağın sismik faresiyim
her halükarda hırlayan bir köpek gibi uzağında olsam da vahşetin dişlerini
üzerime geçirmiş gecenin de nemli alnında sakındığım ne varsa gözümden ve işte
alın terimle yaşadığım ve yazdığımın da ötesinde hamt ettiğim.
Dipçiği yalnızlığın ve o devasa
cennet bahçesi varsa yoksa Rabbin ikramı ne hacet bir başkasına ne de zaruri
kılınmakta birilerinin varlığına duyduğum ihtiyaçtan öte bir ömür dışlanmışken
ve kemikleşmiş acılarım dişlendiğim yüreğimden…
Dişe d/okunur ne varsa otuz iki
dişimin dahi yetmediği o aydınlık gülümseme ve zapt altına alınmışken
hürriyetim, nemalandığım gecenin siyahi türküsünde ve yırtık tülünde salınan
bir melek gibi kanatlarıma yağan karın ve çiy tanesinin zarif ç/ağrısı.
Hazandan çıkıp yola varamadığım kış.
Kışa baş koyup yaz çocuğu olmamla
sakit bazense yüreğim hınca hınç.
Mağlup geldiğim o maç ve her arada
suyu dikip de başıma sulu gözlerimle yıkadığım bir tribün adeta üstüne çıktığım
hayat denen sahnenin ve oynadığım rolün provasını asla yapmadan doğaçlama
yaşadığım ve yazdığım ve sevdiğim kadar da Rabbime anbean yaklaşmaktayım ki O’
nsuz geçmemişken tek bir saniyem bir ömür yeltendiğim melek rütbem ve işte
apoletlerimle dimdik ayaktayım.
Hazan mahsulü bir türkü misal nasıl
da yanık sesi.
Hüzün ertesi huzura duyduğum ihtiyaç
ve ertelediğim ne varsa kimliğimde saklı tuttuğum değerler gözden düşen bir
yaşın dahi de hesabını sorarken Yaratan ve evren ve işte o izafi tutanakta saklı
belgelerim ve ibaresi yüreğimin ve işte titrek ellerinde yalnızlığın
kanaviçeler ördüğümün ertesi yenik düştüğüm kadar hayata yendiklerimle hayatın
t/adını çıkardığım…
Yenmek zorunda olduğum ne varsa ve de
kim ise kindar gölgelerin soyut seslerindeki o mekanik tını.
Hızması gelinin.
Burma bilezikleri saklı tuttuğu
çeyizi.
Hatırşinas söylemler sükût dilediğim
kadar da mutluluğun meali.
Ben devasa bir pergelim ve işte
sapladım yüreğimin de tam ortasına.
Ben hazan bohçasında saklı allı güllü
bir eşarbım ve işte veriyorum ismimin hakkını.
Hatırşinas yüreğim severek ihya
olduğum ihya ettiğim.
Hımbıl bir renkse gri sevmediğim
kadar da siyahla beyazın arasında kaldığı o nüansı ne de olsa insan net olmalı
ve de beyaz ya da siyah ve işte ikili oynayanlara verip veriştirdiğim bazen
yüreğime attığım çimdik ve bekası ömrün bazense bakaya kalıp orda burada
sürünen bir renk gibi kombin ettiğim her duygu ve komplimanlar yağdırdığım
ruhumda saklı tevazu.
Bir sözcük belki de buğulu.
Bir aşka düşmüşken insan büyülenmişçesine.
Buğrası ömrün ve bedeller ödenesi.
Bir mimoza bahçesi derlediğim kadar
günün de hitabesi saklı iken en derinde.
Korsan sevdalar.
Karaborsa sevgililer ve tezat
iklimler.
Sağanağın her damlası ve yakalandığım
yağmurda her damlayı nimet ve rahmet bilip uçuşan saçlarıma eşlik eden rüzgâra
aşkla serzeniş.
Sevecen.
Sevdalı.
Semazen eteklerim tutuşan aşkla şiar
edindiğim umudu böldüğüm heceler ve ölümü erteleyen yaşama sevinci ile sevgiye
şirk koşanlara duyduğum öfke.
Bir hezeyanın bestesi belki de
heyelan sonrası yaşadığım artçı sarsıntılar.
Mal kaybı olmasa bile can kaybından
mustarip deprem bölgesi.
Kırık fay hattından sızan gözyaşım ve
sızlandığım kadar izlendiğim ve kalburüstü bir duyguyu men edip menfaat
beslemeden sevip yaşamanın güzelliği.
Sır yüklü aynalar.
Sırça köşküm.
Sıvadıkça kollarımı kazı yaptığım
harabeler.
Enkaza dönse de ruhum dik alası dik
açının ve dik başımın rüzgârında esen bir buluta konan duygu zümresi ve
katlarında aşkın kat çıktığım inancın her renginde saklı iken ruhumun kötüye ve
kine ezelden vedası.
Sismik bir araştırma gemisi gibi
meylettiğim o radar ve rotamı sabit kılıp dümeni de ansızın kırıp abandığım
iblis ve nice şarlatan gölge.
Mazur göremediğim kadar mantığımın da
infilak ettiği ve kapıldığım o duygu selinde saklı tuttuğum bir isyanı bastırıp
sabrımın da sınandığına kani yüklendiğim sonsuz şükür ve rahmetle kucak açtığım kainatın ç/ağrısı.
İz bilmem de aslında.
Bazense yol bilmem.
Yoldan çıkmama ramak kala izahı
olmayan o tevafuk zincirinde rastlaştığım güzellikler ve mucizeler neticesi
savurduğum nidalardan alıp da nasibini serkeş gölgeler ve işte yetim yüreğimle
sahip çıktığım nice mazlum nice öksüz zümre.
Bir çocuk.
Sübyan.
Bir evren ki alt üst edilen.
Bir rakım belki de ulaşılması imkânsız.
Celp eden bazen cılkı çıkan ve
hüsrana uğratan her ne/kim ise.
Kimyamda saklı iken aşkın
d/okunulmazlığı ve cahil yüreğimle büyüttüğüm insan sevgim ve acı çekerek
büyüdüğüm yine de yarı yolda kalıp dalya demeyi dilediğim ve balyalarca hüznün
sarmalında gark ettiğim kadar bilinmeze aşkın rahmetini içime çekip hamt
ettiğim ve işte yandığım İlahi Ateşin tek kıvılcımı dahi yeterken umudumu
sevgimi büyütmeye harlanmış yüreğimle sadece d/okunmak O Ulvi Tepeye ve
istimlak edilmiş ruhlardan uzağa kaçıp arınma güdüsüyle aralıksız da anarken yüceler
yücesi Rabbimi…