Haklı bir düş’ sün sen ve bağnaz
yalnızlığın temenni ettiği
Dilemması mevsimin
Ve de kılı kırk yardığım,
Severken…
En çok da metruk hecelerdir bağrıma
b/astığım:
Hani, hani o meczup bestem
İç sesimde saklı bilinmezin ayak izi
Sarmalında döngünün
Bir yangınım ben:
Her y/anıldığımda kendimi suçladığım
En çok da dikenlerim
Muamması evrenin
Bense sefil bir çiçeğim
Arka parmaklıkları yaşadığım mahzenin
Demek ki:
İnsan âşık olurmuş celladına
Kale alınmadığım kadar hayatın
Sefasını süremesem de, delişmen mizacımla
Saf tutuyorum sınırda
Hani, lakayt gölgeler iken
umarsızlığımla
El pençe divan da durmuşken alın
yazıma
Miadı dolan senenin
Artık tutmuyorum yasını
Dünde kalan neyse
İmgelerin sarmalında
İç sesimin tüten dumanında
Na’şımla yürüyorum:
Ben ve içimdeki ölgün çocuk
Ölümsüzlüğü ısmarlayıp da
Kapıma dayanan ölüm
Nasıl da mağdur kılındığım
O iklim,
Tefe konarken yüreğim
Münasip bir dille soyuyorum
kabuklarını yaramın
Yamalı yeminlerde saklı hüznün
Resmini çiziyorum
Ne çok ne çok da acı dünyanın ikramı
Dünyevi nimetlerin uzağında
Yalnızlığın tasladığında
Tosladığım o kalın duvar
İçimde saklı sözlüğün endamlı iç
çekişinde
Derdest olmuş imgelerin titrek
namelerinde
Deşip da yaramı
Yaranamadığım ahvalim
Tutkuyla bağlı olduğum kalemin izini
sürüp
Gizini deşifre ediyorum
İçimdeki hüzün nehrinin
Mevsim mağdur
Yürek vakur
Demlendiğim her şiir
Damlayan bir musluğun kırık vanası
Endamlı gülüşler ısmarladığım
Hayatın kırık sazında
Yanıp sönen ışık gibi
Kırık mızrabımın da bitimsiz ritmi
Tahayyül dahi edemediğim geleceğin
ellerine
Teslim olduğum kaderin namı
Alıp da yürümüşken
Nemalandığım sonsuzluğun ç/ağrısı…
En çok da bağrıma bastığım acılar
Ağrıma gitse de hayatın tozlu yolları
Elbet tozu dumana katacağım vakti
geldiğinde
En çok özlediğimse
Altına imzamı attığım akit
Sus payı her söylemde
Yaşadığım hüzün denen coğrafyanın
Her zerresinde saklı muhatabım
Bilinmezin sesine sevdalı
Yaralı bir kuş olmanın verdiği
acizlikle
Yaşadığım kadar da yeşerecek bitimsiz
umudum