İlikle düşlerini ilikle iki yakanı da
sevgili İstanbul ve bilsem de üşüdüğünü sanma ki farkında değilim bilakis ben
senden de soğuk bir iklimim: devasa bir yenilgide nakavt olduğum dünden belli
yine de belli etmiyorum öldüğümü ve hırpani bir tesellidir sana ve şiire
duyduğum sevgi yaktığım ormanı ister miydim tek kıvılcımla yok etmeyi…
Bir düş’ ün hulasası belki de bir düş
yangını içine düşülesi
Hecelerin istikrarlı seferberliği
Bulutların tepesinde seken yürek
iklimi
Arzı endam eden gün geceden arda kalan
hüznü
Diktiğim iki yakama
İki yakamın da bir araya gelmediği
bir yenilgi
İçimde saklı o sır dolu sevgili
Bil ki: bildiğinden öte, sevgili
İstanbul.
Kadıköy’ün yolcu vapuru
Eminönü’ne gitmediğim yıllardır
Moda sahili ve aşkın bekçisi âşıklar
Aşina aşka doyamayanlar
Her rengi giyinen Moda, adeta rüzgârın
peşinde
Belki de sancağı özlemin
İstanbul kadar sevda dolu olsa keşke
her insan her mevsim
Şakırdayan yağmurun sesini özledim
Sessizliğin sesini dinliyorum aşikâr.
Atfettiğim bir renkte
Alacasına bulanıyorum gök kubbenin
Ruhumda ağırladığım en şatafatlı
misafir belli ki
Kederin ta kendisi
Kardığım önüm değil kandığım hayata
Yalnızlığın ve kâinatın bestesi
İçimdeki ses ve rüzgâr
Kırık tokasında yalnızlığın
Asalet yüklü olsa ruhum ne yazar?
Yandığım şehir yaktığım orman
kavrulduğum zemin ve aşk
Bir batında doğsa keşke sevda yüklü
neşeli bir masal
Kahramanı olduğum bir roman ve nicesi
Nasiplendiğim kaderin güncesi
Ah, ucu yanık şiirlerim
Postaladığım kendime evrene
Kayda değer olsa keşke mutluluk
Arz ettiğim kadar da talep bulsam
sevgime
Ben bir yangınım ve gizem
İstanbul kokan üstü başı
Derviş yürekli bir gezegen adeta
Nemalandığım bunca duygu ve acı
İstanbul ve anne kokan nice şiire
zimmetli
Bir hüzün bohçası ki
Nasıl da yürek kadar yaralı ve yamalıcı
Eşref saati geldi işte kalemin
Bir selamı esirgese de insanlığın
soluk resmi
Gizindeyim ben şehrin
İzindeyim Atamın ve atimin
Esrarlı bir kutu gibi içim nasıl da
yalnızlığın
Sarmalında
Hüküm süren bir tebessüm ekip de
karşılığında
Hüzün biçen.
Sandığım, sandukam
Sandığım sanmadığım ne varsa koynumda
Kaybolmaların bir sonrası
Açığa alınmış bir cümle gibi
Sevdalı yüreğin bitmeyen faslı
Aşka hüküm giydiren şehir gibi
Mizacım da mihrabım da hüzün kokar
Beylik değildir bu rüzgâr
Benlik hiç değil
Beyzade bir iklimin neferi
Mademki İstanbul aşkın ve özlemin ta
kendisi
Kavuşmayı bekleyen şeceresi şehrin
Semada saklı binlerce gizi tek
nefeste içine çeken
Soytarı yüreğimin kırık merhalesi
Eşlik ederken hüzün
Aralıksız konduğum kıblede gizli
bilinmezin nefesi ve ölü nefsi.