Hangi rengin istilasında bozguna
uğradı şehir ve hangi yılkı atıydı gemlediğim gamlandığım yalnızlığın kayıp
anahtarı…
Hüznü b/içtim içimde esen yelin
uçurduğu
Tül perdesi ruhun nutkunun tutulduğu
Bir devre arası aslında şiir
Kelamın yitmediği
Aşkın tahtından inmediği
Batıl gazapların rüzgârında
Tutuşan çıranın acısında saklı bir
matem
Meltemin d/okunaklı sesinde saklı
nizam
Aşkın hurafe olduğunu iddia eden nice
zümre nice insan
İçimde kalan ukdeler uçuşan
Örtülü bir ödenek belki de aşkın
ikbali
Sataşan iblis
Şerrine lanet okuduğum defolu hisleri
zalimin
Karanlığından göç eden bir yıldızın
Tahayyül ettiği gizemli eksen
Bazen çökkün omuzlarında ömrün
Çökertme oynayan delikanlı gibi
Zifirinden kaçıp aydınlığın
Temaşa ettiği
O ulvi zümre ve Zühre Yıldızı
Aşk nasıl ki menkıbesi ruhun
Şatafatlı yalnızlığın isyanı
Bastırdığım
Bir kartvizit belki de yaşların
İstila ettiği göz pınarlarım
Nasıl ki göz gözü görmezken
Nasıl ki şehveti ihtirası öldüren
benliğin
İhbarı Tanrıya
Teveccüh yüklü mizacı
Evrenin kalburüstü bir isyandan arda
kalan külün
İçinde saklı emsalsiz hazine
Nasıl ki şair sevdalı
Nasıl ki sevda yalnızlığın inkârı
Nasıl ki kul koşmakta Rabbine
Ve işte tabanları yanan miladım
Öfkeyle kalkıp şiirle oturduğum
dünyanın
Müridi bir aciz kul
Sabık gönlün rotasına takılı gözüm
Düşen neyse ansızın
Şerh düşülesi yeniden bu bitimsiz
yangının
Külü olmakla iştigal
Mevsimin bakir tınısında
Feveran eden aşkın izbelerde saklı
hasreti
Soluklanırken ve sonlanırken
Dizelerin dibinde
Şahlanan ruhun
Semiren hüznün
Sarkacın kırık ibresi misali
Kalemin tevazu yüklü güncesi
Aşkı şiar edinen şairin ilacı
Bir şiirden nice şiirden öte ruhun
ifası
Kan kusar kalemi içtim dercesine
itirafı
Yalnızlığın beyitlere serili isyanı
Baş verirken gün ve gece
Öldürücü gücünden arda kalan o tek
zerre
Aşkla ihya olan ruhun ihtiyacı
Demeyin de sakın ha: alt tarafı
Şiir
Üstesinden nasıl gelirdi oysa şair
Mademki ihtiva ettiği kadar hararetle
hayatı
El pençe divan hayatın nezdinde…