Bir düş’ e mahal verdin bir düş’ e
sadece…
İzinde saklıydın hüznün ve mentollü
düşlerindi
Genzini yakan ıssızlığın ederi
Ne de olsa göç vakti gelmişti
Bir yıldız bir çiçek açan zemheride
Yürek kadar ruhun da şaşkın kış
kıyamet
Göçen güller gönüller
Susan diller dilemması mevsimin
Başına buyruk rüzgâr senin tutkun:
Ansızın tutulan nutkun
Körebe oynayan çocuklar gibi dünde
saklı
Gün yüzüne meyleden gecenin sırdaş
iklimi
Nazenin yürek ve sevdalı
Sancılandıkça mehtap yıldızların
taşıdığı
Ölü ruhumun na’şı
Ben ki bir gezgin
Bazen acı dolu ve bedbin
Bir romandan firar eden bedenim
Aşkın nuru ve huzura duyduğum açlık
Bazen kaygan zemin gövdemse delik
deşik
Çığırından çıkan insanlık
Sıfatlar göğün tanrısı
Bir iklimken yalnızlık
Tutuşan tek kıvılcımı ilah bilen yangın
Deştikçe yüreği
Dalaştıkça itler körükleyen düzeneği
İnsan olmanın misali ve masalı
Yerle yeksan olmuş nice şehir ve
şairin
Dizginleyen varsa yoksa saklı tuttuğu
inancı ve sevgi
Denen sonsuzlukta
Çağ atlayan bir gün gibi insan gibi
Meali ölüm meali sürgün
Meali nelere tekabül eder ömrün
Kardan kıştan ayrı düşmediği kadar
yılışık bir hırıltı
Telaşı göğün bazen kodaman acıları
İçtikçe şair, kalemin kıblesi
Kale alınmaz da ruhun ikamesi
Bir varmış bir yokmuş, dercesine
Yoktan var edene şükürler olsun ki:
Ulaştı yine ezan sesi
Her günün beş vakti
Niyazımız eşlik eden mazluma
Nazımız saklı tutar insanlığımızı
Göçmeden mevsim göçmeden ruhun
Göçebe sanrılardır eşlik eden bazen
kayıp mizacı
Bazen solgun miladı
Varsın olsun dolsun miadı
Bir renk ki bir acı ki şerbetli
insanın doğası
Tutuşan saçlarında günün
Geceye tekmil veren bitimsiz hüzün
Sabaha varmadan eşlik eden
Günden geceden kopuk bir zaman dilimi
bazen
Araf’ta asılı kaldığın kadar
farazidir hissettiklerin
Ve nice kompliman bahşeden evren
Dilemması yalnızlığın şehir gibi bir
yakadan diğer yakaya esen
Gaziantep, Malatya ve Diyarbakır ve
nice kardeş şehir
Paylaşır da acısını tüm iller.
Bir mevta değil sadece
Bir ruh nice ulvi duygu kâinatı
resmeden
Sağdıcı huzur olmalı insanın ve
sağlık ve sevgi
Tutulan diline sözcükler yağar
ansızın insanın
Dünü ve günü ve ikbali
Kısaca umuttur ve iman gücü yaşatan
insanı
Bir renkten diğerine konar ruhu
Kelebek misali de göç eder ansızın
Sıralı sırasız nice ölüm sazın kırık
mızrabı
Yüreğin yorgunluğu tasası
Bir yıldız gibi de kayar usulca
Andığı kadar ant içtiği insanlığın ve
sevginin uğruna
Ve de bizi bir arada tutandır vatan
aşkı insan sevgisi
Birliğimiz ve dirliğimiz ve
dinginliğimizi
Koruyan kollayan koca kâinatı
Elbet Rabbidir insanın iman gücünde
açan yürekler
Ve çiçekler misaldir
Bir misinaya dizili sözcükler gibi
Mandalı varsın kırık olsun yüreğin
Yanmadıkça kırılmadıkça daha çok
sevmez mi insan?
Ve de o kırık kalbin dindiren
kimsesizliğini
İlahi Aşkın da üstünde yok iken
hiçbir duygunun meali…