Tartaklanmış düşlerimden sorun beni ya da rencide ettiğiniz kadar savurun ölü öfkenizi.

Beti benzi atmış akşamlarda kaldı benliğimin yarısı ve tozu dumana kattığım günlerin özlemini dindirdim çünkü sinemde açan çiçeği sundum size sefil ruhumda saklı hüzünle huzuruna her çıktığımda Rabbin huzur bulduğumun ötesi huzur vermeyen dünyaya sitemim…

Düşlerimin ç/engeline takılıyım ve düşbaz ruhumla Araf’tayım:

Aşksa mezarımı süsleyen tek çiçek ve de suya ihtiyacı yok yine de ihmal etmiyorum yaşlarımla sulamayı…

Yaş alıyorum bayım: sizin gibi herkes gibi lakin…

Çocuk ruhumla çocuk yüreğimle çömez sevdanın esintisinde saklı hüznümle masum kaldığım kadar da yalnızım sanırım yalnızlıkla masumiyet çok ilintili ve temiz kaldığım kadar vicdanım da rahat gerçi yüreğimin ukdesi saklı satırlarımda gelin görün ki nabzını alamadığım kimse ve de sevmeyen hangi yürekse bana takılı o ç/engelin eşliğinde sallanıyorum ve s/alınıyorum.

Ruhumdaki teyakkuz.

Yüreğimin dirliği.

Bedenimse kaskatı asla da sevemedim gitti bana ait olan nice şeyi.

Bir yitimim ben, bayım bir de bitimi ömrün lakin bilmiyorum vademin ne zaman sonlanacağını ve de faiziyle büyüyor sevgim elbet sevdiğim en engin yürek sonsuzlukta saklı bu yüzden Rabbime yakın olduğum kadar saf tuttuğum adalet ve merhamet denen dinginlikte bazen tutuşuyorum bazen tutunduğum kadar hayata birileri gelip kökünden söküyorlar dayandığım çınar ağacını.

Bilmezden geliyorsunuz.

Bilindik olan ne mi?

Anlatmaktan yorgunum sevip beklemekten de ve biliyorum ki: sıra asla bana gelmeyecek.

Ruhumun söküklerine diktiğim sözcükler.

Sözcüklere dikili yalnızlık.

Ettiğim kelam ve geri dönümü olmayan nice selam oysaki bir Allah’ın selamını nasıl esirger ki bunca insan?

Edebiyatın direği iken sözcükler.

Yalnızlığınsa hıçkırığı ve kayıtsız kaldığın kadar kabrime yürüyorum.

Kabul görmediğim bir dünyada neyin sefasını sürebilirim ki hem?

Cereyan eden ne çok şey her yeni günü böğründen bıçaklayan.

Acılar ve acılar ve yiten insanlar ve sonlanmış insanlık…

Daha dün bir bu gün iki:

Bakınız, bir ay henüz geçmişken üzerinden yaşanan asrın felaketi nasıl da unutuldu şimdi millet kendi canının derdinde terk etmekteler sefil ve de sevdalı şehri İstanbul’u sanki garantisi varmış gibi gittikleri göç ettikleri artık neresi ise sanki kaderinden kaçabilecek bunca insan.

Bu gün acele ile yürürken eşlik eden siren seslerine baktım da:

Ambulanslar ve peşi sıra nice itfaiye arabası ve hepsi bizim sokağa girdi demek ki yangın da korku da bizim sokakta ve alın işte: nereye kadar kaçar ki insan kaderinden ve kendinden?

Kaybolduğum doğrudur, bayım.

Size verdiğim değer Allah katında mevcut ve siz inanmasanız da benim sevgim evrene yeter ve kırıklarım da nice balonu tek dokunuşta söndürür.

Balon misali insanların söyledikleri:

Şişkin ve pişekar ve sefilce sarf ediyorlar sözcükleri eşlik eden nefretlerini görmemek mümkün mü ben?

Mümkünmüş ne yazık ki çünkü tarafınca sevildiğime inandığım nice insanın gerçek yüzünü henüz gördüm.

Nefret ve kinaye ve de iki yüzlülük oysaki benim bir yüzüm var ve ben yüzümün akıyla yaşamışken bir ömür yüzümün akıyla yazıyorum asla da alt edemediğim pek çok şey elbet mümkün ama yazdıkça duyduğum huzuru kimse engelleyemiyor hem siz değil miydiniz…

Siz yoksa hiç mi var olmadınız?

Sizli bizli sözcükler bana ilham veren ve en çok canım yandığında mutluyum ben çünkü canım yandıkça koşuyorum ve yazmakla iştigal kısacık bir sürede nasıl da huzur duyuyorum.

Sonra ne mi oluyor?

Altın tepside sunuyorum yazdıklarımı ve yalnız kaldığım kadar daha çok büyüyor acım ve de yazma aşkım.

Ben Mecnunum.

Ben Leyla’yım.

Ben bir sihirbazım.

Ben bir düşüm.

Ben aslında herkesten farklıyım ve işte ruhumdaki açılım ve de iç acılarımın toplamı ile derdest olmuşken bir ömür şahlanıyor kalemim.

Kodaman hayallerim vardı ve hepsini gerçek kıldım lakin devamı gelmedi.

Sonra yeni hayallerin peşine düştüm ve onları da gerçek kıldım.

Hayal dünyamdaki enginliği sunan Rabbime daha da sevdalandım ve sessizce anlaşıyorum ben Rabbimle ve O iken içimdeki ışığı diri tutan ve O iken aşkla yazmama vesile ve O iken beni yalnız bırakmayan…

Yoktan var eden ve ol, dedi mi olan.

Bekliyorum aralıksız ve bekleyemeye alıyorum mutluluğu ama beklediklerim gelmiyor bu sefer ben onları bekletiyorum…

Keşke siz de bir hayalden ibaret olsaydınız, bayım belki de binlerce hayalin toplamı somut ve gerçek bir varlıksınız ve her ne olursa olsun ben yolumdan asla sapmayacağım ve değerlerimden asla ödün vermeyeceğim.

Dualarımı da asla eksik etmezken…


( Siz Yoksa Hiç Mi Var Olmadınız... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 17.03.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu