İŞTE
BU YÜZDEN BEN
“Ne kadar seviyorsun
beni?” Diye sormuştu annem bir zaman, kollarımı açıp “dünyalar kadar” demiştim.
Sevginin sonsuzluğunu ve ona sınır çizemeyeceğimi o an anlamıştım. Sevgiyi
anlatan en büyük gösterge; insanın kalbine sığmayan nurlu ışık, sonu olmayan sonsuzlukmuş.
Bu sevgi ne bir tarihle sınırlandırılabilir nede bir göstergeyle ölçüle bilir.
Belki de bu yüzden
Sevda koymuşlar benim adımı. Mühürlemişler sevdalarını…
Ben sevmeyi çocukken
öğrendim. Annemin babama olan sevgisini; gözlerindeki pırıltıyı, onu pencerede
bekleyişini, kapıda karşılamasını; babamın eve hevesle gelişini, anneme
sevgiyle bakışını, hasretle sarılışını gördüm. Her zorluğa nasıl beraber göğüs
gerdiklerini, kale gibi sağlam durduklarını kazıdım -zihnime- hafızama.
Sevgiyi anlamak ve
görmek için ona bir çocuğun masum gözleriyle bakmak gerekiyor. Bir küçük kız
çocuğunun o küçücük, saf, sınırsız kalbiyle hissetmek gerekiyor belki de. Kısacası
ben sevmeyi önce ailemden daha küçükken öğrendim.
…Sevginin temelleri
ailede atılır elbette, sevmeyi öğretmeliyiz çocuklarımıza; kızlarımıza,
oğullarımıza ki; sevsinler karşılıksız, çıkarsız birbirlerini. Sevgiyle ve
beraber atsın kalpler diye öğretmeliyiz sevgiyi herkese, çünkü çaredir sevgi
her derde…
İşte kalplerin şifresi:
“Seni seviyorum, haklısın, özür dilerim…” Şifreyi kullansan da, açılmıyorsa
kalbin kapıları, bir demet gülle gelip kapısına, haykırmak sevdiğini -bir düşün-
zehir olacak hayatı bala çevirmenin vereceği lezzetini…
Sadece iyi günde değil elbette;
hastalıkta, yoklukta her türlü zorlukta; bir ve beraber olmak, sevmek, sevilmek
bir ömür boyu, güller ile bezemeli sevginin yolunu, yüreklerde hissetmeli
sevgilinin soluğunu…
İşte bu yüzden; sevgiyle yeşerir,
kurumuş tüm umutlarım.
İşte bu yüzden ben; önce anne ve babamın
sevgililer gününü kutlarım.
İşte bu yüzden ben; sevgiyi böylesine
kutsarım.
İşte bu yüzden ben…
Mehmet
Boncukoğlu