Çürük düşlerim var çekim alanına
giren hüznün derdest kimliğinde kendimde kendime göç ettiğim ve aldığım öcümü
kendimden…
Öcü var diye korkutuldum sobanın
dumanlarında sihirli bir varlıktı bana yansıtılan ve korkuluğu içimde dinmeyen
yangının.
Yârim de yarenim aşka âşık varlığım.
Kimyamda saklı alyuvarlar ve alnımın
akında yaşayan hayaller.
Derin dondurucuda saklandığım da
doğru yoksa hala çocuk kalmazdım ve bir başıma kalmışlığımda kendi hikâyemi
yazdığım her gün her şiir her masal her nesir neşreden nefsim nasıl ki ölüden
bozma bir iklim.
Ah, bayım, sizi böyle bildim bileli
çözüldü dizlerimin bağı ve bir harf ekledim dizelere sığındım bir de size
dermanım kalmasa da her gün ama her gün büyüyen bir coşku ve aşkla sarıldım
sözcüklere ve kibirsiz kalbinize.
Kimyamda saklı aşk ve şiir
Kimyam ve fizik kanunları nasıl ki
yerçekimine karşı gelemez insan bense aşkın çekiminde ayaklarım yere değmezken
her gün yeniden seviyorum sizi ve şiirlerimi.
Şiir yazmaya yeltendiğim o senenin
kış mevsimde ansızın doğdum ben bir gecede elimde kalem içimde özlem neşrettim
o günden beri dileklerimi ve duygularımı ve bilin ki: altıncı duyu organımdır
kalemim hep de dediğiniz gibi…
Yazarak yandığım doğru.
Yanarak yazdığım kadar yaktığım ucunu
şiirlerimin alın terine buladığım sözcüklerim ve çocuk kalbimle sevdiğim çok
doğru ve doğru yoldan ayrılmamam adına nazımın da niyazımın da eksik olmadığı
nasıl ki vuku bulan her gün dikerim söküklerimi yazarak ve de kabullendiği
yazgım gelin görün ki: alt yazı geçmeden duramıyorum yazgıma yandığım kadar
yazdığıma dair güncelliyorum yüreğimi ve sevdamı.
Bir çöl çiçeğiyim ben: kalemin b/öl,
dediği.
Dikenlerimle tezadım da insanlara
çuvaldızdan beteridir sahip olduğum dikenlerimin canım günbegün daha da
acıttığı bu yüzden yüce mahkemede yapıyorum s/avunmamı:
Kimse beni benden fazla yakamaz kimse
bana benden başka dikenlerini daha fazla batıramaz.
Elimde değil bayım nasıl ki insanlar
ki ismiyle müsemma…
Ayrık otu addedildiğim de doğru lakin
ben inancımla sevgimle asılıyorum evrende bazen ç/ağladığım bazen çığırdığım
bazen çıkan çıngarda güme gittiğim.
Bir rabıta mı yoksa ait olduğum…
Bir renk tutulması aşkla ihya ettiğim
yüreğim.
Kordan hecelerim ve aşka âşık ve
heyecandan dilimin kekelediği.
Aşkım ben ve aşka âşık bu yüzden elim
ayağıma dolanır konuşurken bu yüzden yazmaktayım yarenimle yârimle devindiğim
dünya denen sahte âlemde…
Ne âlimim ne üstün.
Ne yalnızım ne kalabalık.
Huda’nın eseri ve aşkın esiri bir
mahzun kuşum ki varsın olsun kolum kanadım kırık.
Yağmaladığım iç dünyam ve yağdığım yâd
ettiğim şüheda dünüm ve tek yakardığım yüce Mevla ve bilin ki: dualarımda
saklısınız.
Haytadır içime esen rüzgâr ve hoyrat.
İnkâr edemeyeceğim kadar dert dolu.
Dermanım en tepede saklı ve Rabbime
kavuştum kavuşalı kendimle uzlaşmanın yollarını arıyorum severek ve yazarak.
Yâd ellerde esen rüzgârım.
Rüzgârda savrulan yaprağım.
Yaprak döktüğüm her gecenin tutanağı
ise kalemin güzergâhında kendime koştuğum ve kendimden kaçtığım kadarım.
Ederim yok belki de ama olmazın oluru
her dua saklı kalbimde.
İdam fermanımı ise aralıksız yazarım
ve aralık gördüm her yüreğe sızarım.
Sızlandığım kadar nazlı olsam ne ki?
Sevdiğim kadar uysal mıyım sahi?
Yazdığım kadar bahtiyar.
Canım yandığı kadar daha çok
sevdalanırım ben kaleme.
Kalem yazdığı kadar kendimle barışık
bir dünyadır hayalini kurduğum.
Ben belki de bir hayalim ve siz
hayalden öte.
İçime dışıma kapandığım kadar ansızın
infilak ederim ve kalemimdir pimini çektiğim ve parçalandığım kadar b/ölünürüm
hecelere.
Sonsuzluksa minvalim gıyabında resti
çektiğim cihan gelin görün ki tezat duygularla gezinirim kâinatta ve kalemimle
tavaf ettiğim kadar Araf’ta saklandığım da yalan değil.
Yansızım.
Yaşsızım.
Ah, keşke bir de yassız olaydım.
Yazgımla iştigal yaprak döken ruhumla
sevdalandığım Rabbime koştuğum ve yakardığım kadar ve de haricinde öylesine
yalnızım ki…
Efkârımın çilleri var çil yavrusu
gibi.
Çektiğim çilenin de imgeleri var bir
ters bir yüz hayatı ördüğüm gibi.
Yüzüm var tek yüzüm ve sevdam var
içinde yüzdüğüm.
Sevdaya amade bir şarkıyım.
Mizacımda saklı yalnızlığın bekasında
sırlara müptela ruhumla ser de veririm sır da ve ben aslında sırlı aynada saklı
batmak bilmeyen bir güneşim belki de sabahyıldızı ve aşkı neşrettiğim kadar nefsimi
de çocukken öldürmenin verdiği özgüvenle yakut gözlerinde mevsimin taştığım
şiirlerden ve sözcüklerden örülüdür yaşlarım ve bitimsiz yasımla yatıya kalan
bir y/asa mahiyetinde kıblemde yaşarım.
Rengim malum.
Coşkum bitimsiz.
Yalnızlığın haki renk duvarlarında
iki dirhem bir çekirdek kalemimle nokta atışı yaparım aşka ve bezgin bir ruhla
beynamaz rüzgâra verip veriştiririm.
Sandığımda saklı ne kadar sözcük
varsa alt belleğimden sökün eden imgelerin sahibesi olduğum noktaların
feveranında illa ki şaşkın bir imleç gibi ya da ünlem işareti koyup da güne
ayraç bildiğim her duyguyla gaipten gelen yaşama sevincimi ve coşkumu bir bir
sunarım kâinata elbet kalemdir azığım kalemdir arazım ve de otağı kurduğum
arazi ve…
Sonsuzluğun nezdinde tutuşan
yüreğimden size uzanan yolda aslında ben yitik bir varlığım kendimden yoksun ve
kendimden mütevellit ve tezat duygularla gidip gelirim kendimle olan
yolculuğumda arz da ettiğim üzere talep bulmasa da sevgim ben fıtratımda saklı
tuttuğum gizemimle…
İzini sürdüğüm bir arayış izahı güç.
İmha edemediğim bir hüzün ve kendime
beslediğim kızgınlık.
Kardığımsa her gün kâğıda d/okunup
onaydan geçmek adına oyumu ben ilk gün kullanmışken oylumu sözcüklerin ve
gözlerimi ovaladığım yaşlarımı sildiğim.
Durduk yere kendime olan
küskünlüğümle de büyüyen bir özlemle ve de imkânsızlığın çetelesini tuttuğum
kadar hüznümle iştigal ve bir o kadar da mutluyum.
Durduk yere de yazmadığıma kani olsun
cihan, dumanı üstünde tüten bir ilham ve aşk ve de coşkuyla yaşamanın verdiği
huzura eşlik eden iman gücümden de aldığım güç ve ışığın eşliğinde içime
tutulana aydınlığa nasıl da müteşekkirim yâd ellerde yok sayılmamın ertesi
kalemimle tutuşan yüreğimden de dökülen her zerre feda olsun aşka ve gizeme…