"Yeğenim, burası delirtecek beni burada bırakma".
Yıl 1948. Dayı yeğen İstanbul'da. Ayazağ'da askerliğini bitiren Aleksandır'ın İstanbul'da son bir işi daha vardır. Bir ziyaret, Yuri Dayısına
Dayı, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde yatmaktadır.
Dayı yeğen ziyaretende duygulu anlar yaşanır; Nuri Dayı yeğenin gidiyor olmasına çok üzülür.
Komik bir şey de söyler " Yeğenim, burası delirtecek beni burada bırakma".
Yeğeni de üzülür, konuşmasının da çok mantıklı olduğunu görür.
" Gel dayı, gidelim başhekime konuşalım. Seni çıkarayım buradan, birlikte gidelim köye" deyince Nuri Dayının sevinci göklere çıkar
Yeğen, dayısına kefil olur ve artık Anadolunu bir köyüne yola çıkılır.
Dayı ve Yeğenin birlikte dönüşü, köydeki yakınlarını sevince boğmuştur. Nuri Dayı, o gece köyde kalır, ertesi gün yaylada hayvancılık yapan eşi çocuklarının yanına gider.
Nuri Dayı tabiatı, hayvanları çok sever. Ormanda odun yapmak, sırtında ağaç taşımak onun çok sevdiği işlerdir; güçlü kuvvetli adamdır. 1.85 boyunda, 110 ağırlığında bir adam. Bu yapısından dolayı da, askerliğini topçu olarak yapmıştır. Top mermilerini bir ağaç kütüğü gibi taşıdığını hep anlatırdı.
Evine hayvanlarına ormanlarına dönmekten mutluydu. Her şey güzel gidiyordu.
Bir süre sonra, ormana gittiğinde sesler duyduğunu, onu takip edenlerin olduğunu söylemeye başladı. Onu öldüreceklerini söylemeye başlar. Geceleri uyuyamıyordu, zaman zaman ailesine saldırdığı oluyordu.
Zaten, ailesi hastaneye yatmadan önce de bu tür durumları yaşamışlardı, o nedenle de endişeleri çabuk geri gelmişti.
Bir şeyler yapmak gerekiyordu.
O yılların imkansızlıkları ve çaresizlikleri içinde, yapabilecekleri tek şey hocaya okutmaktı.
Fakat civarda okutmadıkları hoca kalmamıştı. Bu durumu duyan herkesin bir önerisi ve efsaneleri vardı. Ailenin, bu ihtiyacı üzerine sayısız efsane hocadan birisi öne çıktı. Hocanın tam 9 tane cini olduğu efsanesi anlatılıyordu.
Hoca başka bir köyde otuyordu ve Hocaya ulaşıldı, okumaya gelecekti.
Hocaya hasta hakkında bilgi verildi; ve zaman zaman ne yaptığını bilmediğini ve saldırganlaştığı söylendi.
Hoca sorun değil ben yaptığımı biliyorum diyerek, gururlandı, Ne de olsa dokuz cini vardı. Aynı zamanda bu hocanın ilginç bir tedavi yöntemi de vardı.
Hoca geniş bir oda istedi. Odadan her şeyi boşaltıldı, sadece yerde bir kilim kaldı.
Getirdiler Nuri Dayıyı, kilimin ortasına oturttular, Hoca üst taraf elbisesinin çıkartılmasını istedi. Ve odadan herkesin çıkmasını talep ederek, yanında getirdiği kama şeklindeki bıçağını çıkardı.
Bıçak elinde okuyarak Nuri Dayının etrafında dairler çizmeye başladı. Musallat olan cinleri kesecek, etrafında daire çizerek bir daha musallat olmalarını engelleyecekti.
Dokuz daire çizecekti, her dönüşünde Nuri Dayıya daha yakın dairler çiziyordu.
Dışardakiler merakla bekliyorlardı. Bir süre sonra Hocanın çığlıkları duyuldu, Hoca kanlar içinde yerde yatıyordu. Hocanın bıçağı Nuri Dayının elinde ve gözleri boş boş bakıyordu.