Nisan’ın nidaları ve cebimde saklı
çekinceler
Hayatı yarıladığımın da damgası
Sözcükler ve mevsim
Hayat ve evren, yaşanılası bir resim
Karelerde saklı gülümsemeler
Göğün yağmalandığı her sağanak
Rahmetin tecellisi dur durak
Bilmeden yağan sonsuzluğa odaklı
kaynak
Renklerin ambarı
Mevsimin sağalttığı kadar acıları
Bahar dün de bu gün de içimde saklı
Bir düş’ ün perde arkası oysaki
kıyamda saklıyım: yalnızlığı rotasına sadık en ihtişamlı mevsim ilkbahar
tadındayım.
Sözcüklerse rövanşı kaderin:
sağalttığım kadar acıları yalanım varsa namerdim.
Süklüm püklüm geceler, hecelediğim
aşkın hicreti kaybolmanın da ta kendisi şiirler.
Salınımı ömrün ve beynamaz bir esinti
sökün eden…
Hareler, ah, hilal kaşlı dilber bir
mıntıkaya bir de mantığa sığmak bilmedi aşk rengi solgun sözcükleri yorgun
kalbin attığı her karede saklı ömrün perçemi her karede saklı ölümün çağrısı
göz açıp kapayana kadar geçti ya ömür geçti ya kendinden şair hazan ertesi
düşüp de yola başına buyruk sevmenin verdiği hazla…
İçime sokulası bir nefes bir heves.
İçimden firar eden batık güneş.
İçtimada şair iç geçiren sözcüklere
meftun:
Aşina olansa kaderin sesinde saklı o
ç/ağrı bilinmedik bir minvalde körüklü adeta duygular.
Hicabı dünün haznesinde yangın ömrün.
Hicvi ansızın nükseder ne de olsa
ağlanacak halimize güleriz derinde saklı bir yara iken yalnızlık, hecelerde ve
şiirlerde üreriz.
Hüznün değil asla geniş meşrebi.
Hüzün, kanıksanası bir reçete babında
tekleyen yüreğin ayak sesi saklı yazılan her şiirde ve şairin ruhunun perde
arkası ve kalemin mizacı ne de olsa her ölüm erken, diyen şairin güftesinde
soluklanan bir hikâye gibi ardı arkası kesilmez yalnızlığın sonlanmak da bilmez
ne nazı ne niyazı.
Hükmeden Rahman.
Hüzünlenen beşer.
Yorgun kıtalar aşılası yangında
kurtarılacak olansa sadece şairin mahlası…
Ah, ekinler biçilen.
Ah, hazan ve hüzün aralıksız güdülen.
Ah, yanlışlarımın götürdüğü tüm
doğrular hatta heba edilesi hayat radarına takılı bakışlarım, aşkın da şah
damarından yakın olanı nakşeden ve nükseden bir çağrı Rabbin kol kanat gerdiği her
anda saklı şairin tek ilacı sadece niyazı bazen nidalar sökün eden bazen
sessizlik bürüdükçe gözünü acıdan başını kaldırmasa bile o çağrı o çığlık elbet
kalemin nazarında teklese de yürek takvası şiir ve tesellisi sadece umutta
saklı.
Şimdi bir pencerede.
Yarınsa kubbede.
Mazinin bir sunumu iken her anı…
Devasa rahmetin tek tanığı İlahi
Varlığı duyumsamak sadece Rabbinden istemek ve tevekkül yüklü doğasından firar
eden bir duygudan başını alamazken şiirdir şairin tek gıdası tek çağrı tek
hikmet ve nimet…
Tebessüm ehli bir güneş, solgun
çehresinde eşlik eden her yaş, yası ve acı bürüdü bir kere dünü ve semiren
duyguların tekbir getirdiği elde olmadan sevmek gibi muhteşem bir dürtü olsa
olsa tek çare esen rüzgârın salınımında sonsuzluğun sarktığı pencere pervazında
ansızın seken bir kuş gibi şair hissederken kendini sevgi ambarında elbet
ruhundan dökülen her duygu insanlığın özü ve sevdası sonsuzluğa odaklı bir
yankı bir makam bir resim bir veda belki de…
Ölümsüzlüğe nazire eden bir yeti
adeta kalemin ucundan dökülen binlerce hecedir çığlığı şairin çemkiren iblisin
şerrine lanet okuduğu kadar elbet nefsine de hâkimdir şair ve kalemi…
Ah, nazenin yüreğim.
Ah, sevdam.
Ah, bekam nasıl ki umut ve
hayallerimle örülü bir cennete adım atmanın da meali ve resmettikçe ömrü
hecelerken hüznü göğe takılı tek bakışı kuş bakışı seyrettiği kadar yeryüzünü
göğün saltanatını sadece kuşlar sürmez ve şair her öldüğünde tekbir getirir;
her doğduğunda şiirle ve kalemi ile ve nazı ile nasıl da içtenlikle şükreder.
Günün sarkacı mı?
Yoksa Rabbin himayesinde görmezden
geldiği acıları mı?
Elbet sabrı da şükrü de mucizeleri de
sunar Rabbi ve şair sınandığı kadar hamt eder.
Kalemin izinde.
Yüreğinse gizinde saklı her dua her
teselli tesiri bitimsiz bir reçete gibi kaç vakitse günde içine çektiği tek
nefeste koca dünyayı sırtlar da ağrımaz beli ve taşır omzunda devasa evreni en
azından bilmekle yaşamak arasında kurduğu bağ ile elbet taşıyamayacağı yükü
vermez yüce Huda.
Bir bukle.
Bir huzme.
Bir de hüznüdür serveti kalemin ve de
sermayesi şiirlerinin ve aşkın hicrinde doğar ve yaşar ve ölür ve kalemi her
eline aldığında rutin addedilen ömrü defalarca yaşar bitimsiz bir coşkuyla da
kutsanmışken kalemi rica üzerine yazmaz şair ve odur rükû eden Rabbine ve odur
rücu eden kendine:
Kıblesinde duyguların telaffuz
ettiğinden öte tebessümler eker kâğıda kalemin nezdinde ve yağan kardan
nasiplenir hani birbirine değmeden yeryüzüne inen ve işte şairin de kaleminden
tek tek dökülür kelimeler ve her biri ayrı dünyalara denk düşer ve şair yaşadığı
dünyayı ve acılarını sağaltır kıvanç bilir hüznü ve şerh düşer döngüye ve raks
eder kalemi sağdıcı olduğu kadar solunda saklı aşk dolu dünyası ve hülyaları ve
hayalleri ve sözcükleri…
Her biri adeta çocuğudur şairin
oysaki şair yalnızdır ve yalnızlığını sonlandırır bu duyguların eşliğinde
ışıldar gözleri ve haşmetli duygularla örülü yüreğinden bir bir sökün eder
heceler ne de olsa aşktır şairin dünyası ve şahikası kalemdir kalender
addedilense yüreğidir her sevgide her yeni günde çoğalan ve çoğaltan tek
kişilik dünyasını kalemin nezdinde de büyür ve büyür tutkusu ve umudu ve
tutulan nutku şiirlerle gelir dile.
Şair gelse de göze.
Şairin şiarı mademki sevgi ve iman
gücü en çok da uçuşan eteklerinde saklıdır heceler dökülen bir bir döktüğü
yaşın da bir adım sonrası iken umudun çağrısında saklı fısıltısının bir çığlığa
döndüğü…