Bir fısıltı söyle, ne zaman döner
çığlığa ve ne zaman döner aşk arkasını o hırpani gülüşünde saklı yalnızlığın
vedası…
Çekinceler biriktirdim ve izdiham
ötesiyim
Seken kör kurşunun hedefinde tek
heceyim
Kilitli yüreğim yangından son
kurtaracağımsa dünde saklı
Kimliğim.
Ölü iklimler biriktirdim içimde
Bir enkaza döndüm ölüm öncesi
Terk edilmişliğimin şehrinde saklı
bir güfteyim
Ve de solan gülücüklerim
Neşrinde yalnızlığın nükseden
Kalp atışımla sektiğim harem ve hanem
Mealim yoktur benim bir mahlasım da
Kimine göre şair kimine göre beşer
Ardı ardına vurulduğum yürek iklimim
Hem, ahvalim ne der, söyle ne der
Densizliğinde
Ömrün saklı iken gölgeler?
Hicabın b/eşiğinde saklı bir nota
gibi derbeder
Ne çok beis yüklü derinde
Adeta bir manivela çöken gecede
Soluklandığım her hece
Seğiren gözlerimden dökülen her yaşsa
bir veda
Salınımı ömrün
Uçuşan saçlarıma yağan karın nezdinde
Kardığım kadar ömrü
Kandığım kadar yalanlara
Kanadığım çok mu belli şiirin
nezdinde?
Solan beyitler
Seyrelen saçları umudun
Büyüyen çiçekler misali
Demlendiğim toprağın çektiği canım
Canımın çektiği mevsim
Mevsimin ve kalemin çektiği çile
Çil yavrusu gibi dağılan
Mıntıkası ölüm kokan
Mirasım babadan yadigâr bir isim bir
neşriyat
Göğün komplimanlarına sadık
Yerin çektiği dibine
Yerçekimine yenik düşenim oysa.
Yüreğimin burkulduğu yalnızlıkta
Şah damarımdan fışkıran kan gibi
Kaybolan hayallerimin de fermanı
Bir iklim bir ikilem
İrkildiğim ansızın
Arzı endam eden bulutların raksı
Aşksa kayıtlı bir şifre
Bin bir nazına yenik düştüğüm
Yankısı duyulmadı gitti
Yâd edilesi dünün
Yarenimken kalemin yanık ucunu
Eşlik eden şiirler gibi…