Bir renksin sen muştalanmış aşkın
atan betinde benzinde saklı kelam…
İrdelenesi bir hayal gibi hayal
gücümün doruklarında esen rüzgârın meali…
Ah, iklimlerden iklimlere seken
ruhumda saklı o posta güvercinin nezdinde yazdığım mektuplarım kendime gel gör
ki aşk olmadan ulaşmayan yüreğimin adresine konan bir kuşun kanatlarındaki
beneği yâd ettiğim şüheda mazimin da güftesinde saklı tutulası hatıralarımdan
aldığım gücü ve şevki ilham bellediğim.
Zaman zarf attı.
Kapımsa çalınmayan.
Sözcüklerdi tek zaafım ve duyduğum
her şeyi üstüme alındığım.
Makbul bir renk ise beyazın katarında
saklı masumiyet ve işte tekleyen yüreğimde sökün eden kâh yalnızlık kâh asalet.
Gün doğumunu müjdeledi Tanrı ve gün
yüzü görmeye meyyal bir umutla düştüm yollara.
Umudun kırık tekerinde aşkınsa kaderi
iken çaresizlik ve hasretimle baş koyduğum ömrün yürekte saklı imanı ve arz
ettiğim her dua gibi gözümün yaşında saklı Felak’ı yeter ki dergâhında kabul
etsin yüce Mevla.
Günler özlemsiz.
Sözcükler bazen yüklemsiz.
Hazan bahara meyyal.
Aşksa özlemle büyüyen bir külfet
değil asla bilakis acıların darağacında saklı iken kemale eren kelam.
Bir renksem ruhun Arşimet’i.
Bir rakım isem kavuşulmaz aşkın
metaneti.
Bir sure.
Bir naz.
Bir de niyaz.
Hazzın değil haiz olduğum hiçliğin
sarmalında göğe d/okunmanın telaşı ile aşkın ayaklarımı yerden kestiği.
Mevsimler kapışırken içinde bense
ruhumda saklı dirayetle tünediğim şu soyut rahlede saklı bir sır gibi bir de
sırra kadem basan yalan dostlarım gibi asla da benzemediğim kadar birilerine
varsa yoksa sessizliktir İlahi çağrısı aşkın ve Kâinat Orkestrasında çalan
şarkılar gibi varsa yoksa acıyla sınandığım.
Açamadığım bir kutu değil yüreğim bir
o kadar kusurlu addedildiğim ve işte kapışan yer gök bense tırnaklarımla
kazdığım şu kabirde saklı gizi içime çekmekle iştigal bazense firar ettiğim
bedenimden ve ayaklarımın asla taşıyamadığı bu acı dolu benliği sunmak adına
Rabbime baş koyduğum yoldan da yoktur işte dönüşüm.
Gün ıslıkladı geceyi.
Tevekkül yüklü ruhum ve t/aşkın
maneviyatı.
Geceye erdim ereli günü def ettiğim
gel gör ki Günyüzü görmek adına teslimiyetim yine umuda yine ışığa ve karanlığı
delen gözlerimde saklı binlerce ışıltıyı ve yıldızı şerh düştüğüm kadar
bitimsiz yalnızlığıma.
Mizacı yitik bir cümleyim saklı
tuttuğum öznemin değil özlemin külfeti ile sektiğim bir düş ki içine düşülesi
aşkı kovuşturduğum bir sahanlık ki sonsuzluğun ibaresi iken kalemimin gücü ve
sesi ve hükmü veren nasıl ki yüce Rabbim yüksünmediğim kadar da sevmeyi sevdim
ezelden.
Hıçkıran bir beyit olsam ne ki?
Beylik değildir hem öfkem.
Hazzın değil acının doruğunda rüştümü
çoktan ispatlamadım mı?
Yakarışım ve yanışım ve yeşeren
sözcüklerim…
Tutuklusu olduğum kalemim ve asılı
kaldığım darağacım elbet ebedi mekânım cennetin yolcusu olmaya aday bir kulum
ve de sevginin neferi ve fevri sevdamla baş koyduğum bu yoldan da yok iken
dönüşüm.
Öykündüğüm yine kendimim.
Öldürdüğüm ise dünde kalan ölü nefsim.
Ölgün bir sözcükten üreyen duygularım
ve iftihar ettiğim soyum ve soy ağacım ve saydam ruhumda saklı rüzgârın da
aralıksız estiği ve üşüttüğü kabrimde vuku bulan hüznün de çeperinde
sarmalındayım aşkın ve idame ettiğim kadar da itiraz hakkım yok iken kadere
elbet tutuşan eteklerimden sökün eden her kıvılcımdır yüreğimdeki ateşi anbean
büyüten.
Bir tebessüm.
Bir de ç/atık kaşlı yerküre.
Atıl yüreklerde depolanmış gün ışığı
ile geceyi dahi aydınlık kılabilen Rabbin izniyle tefekkürdeyim ve tevekkül
yüklü ve teveccüh ve aciz benliğimde açan bir tomurcuktan hallice nasıl ki
güllük gülistanlıktır yüreğim varsa yoksa aşktır aşk meylettiğim.
Donanımlı bir askerim ben asker
adımlarında yalnızlığın büyüdüğüm kadar büyüttüğüm sevgimse medarı iftarı
yalnızlığın ve gönlümün küpeştesi ve sararan betim benzim asla da solmayacak
içimde saklı umudum ve doğan güneşim asla batmayacak.
Bir vaveyla kimi zaman.
Bazense ıssızlık.
Sızan yüreğimden aralıksız sızladığı
kadar sızlanmadığım kadar sıvadıkça melekler sırtımı ve de kalemim sıvadıkça
kolunu elbet meylettiğim sonsuzluğun güzergâhında meşk eylediğim sözcüklerin
vasisi iken kalemimin ve yüreğimin sonlanmayan velayeti.
Hükmü verene taptığım.
Hükümranlığında Rabbimin tapındığım
İlahi Aşkın tapusu nasıl ki saklı dergâhında Mevla’mın ve aralıksız hamt
ettiğim ve her daim huzurunda durduğum sonsuzluğun da ikramı iken iman gücümle
ve umutla sevk ettiğim dünüm ve acılarım adeta bir boşlukta hüküm süren
serzenişi değil hoşlukla iştigal yüreğimi ardına kadar Rabbime açtığım ve aştığım
engeller yine O’nun izniyle yazdığım ve yaşadığım kadar da vakıfım sevginin
hazzına bazen göçen dünüm bazen öcümü aldığım iblisin değil aşkın ve meleklerin
izniyle ve de izinde koştuğum bir rabıtadır kavuşulası sonsuz huzurun da
çağrısında saklı bir sevgi neferiyim ben:
Aşkla damgamı vurduğum.
Varsın olsun mühürlü yüreğim dünyanın
nezdinde beşeri aşklardan çıkıp da yola varacağım son nokta elbet kaderin ve
kabrin sayacında saklı iken ölüm tarihim ben sonsuzluğa ve İlahi Aşka talibim
elbet Rabbimin izniyle ve yine ve sadece O’nun yolu iken baş koyduğum…