Aşk Deyince
"Aşk" deyince; gönlümüze düşen nedir, aşka dair neler gelir?
Aşkın üç türünden bahsedelim ,fakat bunları ayırmadan birbirinden.
Aşk, eşyanın birbirini cezbetmesidir ,ikincisi insanın insana
duyduğu ve insanın diğer varlıklara duyduğu aşk bağlanma duygusu, üçüncüsü de İlahi aşktır.
Bütün bunların üzerinde ,hepsinin kaynağı men bağı olan
aşktan bahsedelim.
Ve bunların aslında iç içe geçtiği zaman ,insan için daha
anlaşılır hale geldiğini ifade edelim.
Bana hep böyle çarpıcı gelmiştir bu
konular, çünkü bazen çok ayrıştırıyoruz aşk şu, aşk bu falan diye.
Özünde birdir,
bir şeye bağlanmak ,adanmak derinlemesine sevmek.
İşte diyoruz ya hani bazen ölesiye sevmek ,bundan tabi daha
şiddetli daha derin olanına biz aşk diyoruz.
Bunun konusu bir insan olabilir ,bir
fikir olabilir. İlahi varlığın kendisi olabilir. İnsanın evrende gördüğü bir şey
olabilir, manzara olabilir, yaptığı işi evladı olabilir vs.
O yüzden bana çok anlamlı geliyor, bu öyle bir enerji ki ,bu
öyle bir akış ki.
Bazen bir insanda tecelli ediyor, bazen bir manzarada
tecelli ediyor, bazen İlahi sevgide tecelli ediyor, bazen insanın Peygamberine
duyduğu muhabbette aşkta tecelli ediyor.
Dolayısıyla, burada aşkın tecelli edişi
ile ilişkisini açarak onu bir bütün olarak analiz edilmesi, bana hep daha anlamlı
daha doğru gibi geliyor.
Tabi ki insanın belki
beşer olarak, bir birey olarak en çok hissettiği kalbinde, bir diğer insana duyduğu
aşk, sevgi o bağlanma da var.
Ama yaşadıkça ,aşkın değişik derecelerini ve çekimlerini ,yüzlerini
keşvettikçe, insan o bağlanmanın tabi olandan ,insani, insani olandan İlahi olana
doğru ,bir büyük akış olduğunu da görüyor.
O yüzden ,aşkın farklı tecellilerini, bazen annenin çocuğuna
olan sevgisinde o aşkında görüyorsun. Bir insanın kendi işine olan bağlılığında
görüyorsun ,aşk ile yapıyor o kadar severek yapıyor ki.
Hani diyoruz ya ,yorulmuyor aşk ile
koşan yorulmaz.
Çünkü aşk, o enerjiyi sürekli üretir, size yeni bir şey yapmaya
yeni bir gözle bakmaya. O taze havayı tekrar vermeye, zihninizi ,bedeninizi, ruhunuzu, kalbinizi tekrar yenileme imkanını sağlar, çünkü o bir nefestir.
Aşkın İlahi kavramını, bu bütünlük içerisinde ele almanın
hep daha doğru olduğunu düşündüm o ekole daha yakın benim düşüncemde.
Ve bunun bir devamı
olarak da "aşkı ilahi" ilahi olana duyulan aşkın mutlaka insanın eylemlerinde, çok
sıradan gibi görünen davranışlarında, ilişkilerinde, tutumlarında, düşünme
şeklinde ortaya çıkması gerekir.
Görünmeyen, bilinmeyen
bir aşkı yaşayabilirsiniz kendi içinizde Rabbinize büyük bir aşk ile bağlanmış
olabilirsiniz.
Ama bu bir şekilde eylemlerinize yansımıyorsa ,bir yetim
çocuğu gördüğünüzde, içinizde bir merhamet duygusu olmuyorsa, gözleriniz
dolmuyorsa, orada bir aşktan sevgiden bahsedemezsiniz.
Bu bir şekilde yansır davranışınıza ,ilişkilerinize
münasebetlerinize o bütünlük içerisinde onun derecelerinin, farklı yönlerinin
tecelli etmesi bana aşkın, hep bizi kuşatan kucaklayan var eden alıp sürükleyen
tarafı gibi göründü.
Aşk aslında ,aşkın bir türü ile başlıyor, sevgi ile
muhabbetle başlıyor aşk kelimesi de Arapçadan geçmiş dilimize "aşık sarmaşık" hikayesi ile de anlatılır.
Öyle bir sarmaşıktır ki o, ağacı sarar da sarar, o kadar sever
o kadar bağlanır ki, bir noktadan sonra sarmaşık, ağacı boğmaya başlar.
O manada ,aşkın ölümcül tarafı devreye girebilir, işin
muhabbet kısmı sevgi, sürekli bir aşk hali ,sevme hali ,derin sevgi, uzun vadeli
sevgi.
Yaradılış hikayesinin de başlangıcını ifade ediyor.
Bizde
Cenabı Hak alemi neden yarattı sorgusu hep sorulmuştur.
Bu bir anlamda felsefede sıkça sorulan, neden yokluk yokta ,varlık var sorusunun bir başka versiyonudur.
Bu soruda, pek çok bakış açısıyla cevaplar üretmek mümkün, ama
ariflerin verdiği cevap, bir hadisi kutsi olarak rivayet edilen söze geri gider, o
sözde de biliyorsunuz ki.
Cenabı Hak ,birinci tekil şahıs olarak konuşur ve hadiste "Ben
gizli hazine idim, bilinmeyi istedim, bilinmeyi sevdim ve bütün alemi yaradılışı
yarattım" der.
Sevdim ,istedim ,yapmak istedim kökeninde biraz daha açacak
olursak.
Ben bunu arzuladım ,ben bunu sevdim, bilinmeyi sevdim ve
bundan dolayı ki. Alemi yarattım ,alemin beni bir ayna olarak yansıtmasının
üzerinden tekrar yarattıklarımı seveyim.
Yaratırken Cenabı Hakkın ilk yaratma eylemi de bir sevgi ile
başlıyor yaratmaya bilirdi. Yaratmamayı tercih edebilirdi ,kelamdaki ifadesiyle
bunun böyle değil de, böyle olmasını tercih eden, bir aktör devreye girdiğinde ,bütün yaradılış seyri değişiyor.
Ve onun kökeninde de sevgi var, muhabbet var, aşk var.
Bu yüzden de zaten bizim gelenekte de aşuk ile maşuk arasındaki
ilişkinin en ideal şekli. Kulun Rabbine, fani olanın baki olana ,geçici olanın
kalıcı olana ,sınırlı olanın sonsuz olana duyduğu sevgi aşk muhabbet olarak
tarif edilmiştir.
İnsanın insana duyduğu aşkta, onun bir parçası olarak ortaya çıkar. İster istemez onun yarattığı ,ortaya çıkarttığı, her şeyi sevmeye de
sevk eder.
Hayrı ile şerriyle, iyisiyle kötüsüyle, eksiği ile tamamı
ile, azıyla çoğuyla her şeyi sevmeye başlarsın.
Onun şemsiyesi altında yahut o ağacın gölgesi altında varlık
bulur.
Sevgi insanı Allaha yaklaştırır Allah ı sevmek Yaratıcıyı sevmek insanı sevmek istersin.
Allah sevildikçe bilinir, bilindikçe sevilir.
Ve öyle bir noktaya gelirsin ki, artık sebepsiz sevmeye
başlarsın.
Neden seviyorsun ?..Sorusunun "kendisi" anlamsız hale gelir.
Nedensiz sevmek, sebepsiz sevmek sevginin son noktasıdır.
Selam ile dua ile ,kalın sağlıcakla...
Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
18/06/2023
(
Aşk Deyince başlıklı yazı
Semra EROĞLU tarafından
18.06.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.