soruyorlar
bugün neden şiiri yazmadınız diye
can sıkkınlığından belki de
işte öylesine
bir gözyaşı seli akıyor şimdi
dicle türküsü gibi
kerbela ağıtı gibi ağlıyorum
en güzel şiir değil midir
gözyaşları
ilk suskunluk
ilk temas
ilk hıçkırık
ilk sözcükler
ve tüm ilklerle ayrılışla başlıyor
tanıdık, bildik ve güvenilir bir mecradan
ilk gözyaşı
seyirlik bir sahne gibi
devamında açılıp kapanıyor tüm perdeler
ağlamak bir özgürlüktür
acziyet içinde olduğunu fısıldıyor insana
gizli ve aşikar tüm hislerini
bir yaprağın düşüşü gibi
bir başka anlamın varlığına
bırakıp gidiyor
bir yandan da bitişi
bir şeylerin sonunu
hüznün de en az saadet kadar mühim olduğunu
yağacak yağmura karşı
aynı anda hayatın faniliğini
yeniden dirilişi canlandırıyor
her şey
ama her şey
her azade duygu da
ilk ve son anlamlarıyla tamamlanıyor
ağlamanın nicel adımlarıyla
bilinen bir mekandan
bilinmeyen bir mekana gidişin
verdiği endişeyle
alıştığı
benimsediği alandan ayrılışına
ağlıyor insan
hayal kırıklığı
ya da hüzün
en çok da bir alışmışlığın verdiği yokluğa
müptela kılıyor insanı
havanın, suyun, sevginin var oluşu
öncesi olmadan yaşanılmış binlerce şey
onsuz yaşayamam sorusu
hiçbir inandırıcılığı olmayan
bir sürü bahane
hiç birine inanmıyor ruhumuz
başlayan ilk kayıpla
gözyaşı döküyoruz
saf dışı bırakıldığımızı
yolun geri kalanını kendi irademizle
yürüyemeyeceğimizi
kendi iç dünyamızın sahibi olmadığımızı
farz edip
ağlıyoruz
nefes almak mecburiyeti kadar
ehemmiyetli buluyoruz o anları
kendi ellimizle teslim oluyoruz duygusallığımıza
artık ne yaşanılan zaman bize ait
ne de alınan haz
artık o yokluğa götüren yollarda yürüyoruz
artık bize bizden önce hükmeden
bir hiçliğe
esir oluyoruz
artık her şeyi kaybetmeyi göze alabilecek kadar
aciziz
hep kendimizden bir kayıp yaşıyoruz
zamandan, arkadaştan, komşudan, aileden
böylece çok şeyleri feda ediyoruz
kaybetmenin müptelası oluyoruz
bir haramın
bir günahın
bir kötünün müdavimi
hiç üstümüze almıyoruz veda ağıtlarını
biliyoruz ki onlar gözde saklanmıştır
biz yokmuşuz gibi
sanki hiç olmamışız gibi
sırılsıklam attığımız o çığlıkları
içimizden geçenleri
bir anlatsak
yeryüzü kızıl yangına dönecek
hiçte öyle değil
ağlamayı zevkli kılan
vazgeçilmez yapan
kaybetme korkumuzdur
zannediyoruz ki
elimizden düşenler
mutsuz kılacak bizi
işte o zaman
tahta oyuncaklarımızla yan yana yürüyoruz
bir adım geri
bir adım ileri
kırmızı bir arabayla
tozu dumana katıyoruz
ağlamakta bir zannediştir
akıl zannediyor
beyin zannediyor
et tabi gözlerde
gözümüzde hep gözyaşı
gözlerimizin önünden süvariler geçiyor
dizlerimizde kanıyor
ağlamak
ne zaman sevilir
veya sevilir mi
sevilir elbet
içinde yangın varsa eğer
o vakit
ne geceye gerek oluyor
ne de gündüze
yürekteki aşkı yetiyor insana
redfer
(
Ağlamak Bir Özgürlüktür başlıklı yazı
redfer tarafından
28.06.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.