Bir düş b/atağı adeta inzivada geçen
ömrün kıyısına vuran simit susamları…
Hani öykündüğüm şüheda dünüm
Ölü doğan bir çocuğun nidaları
Na’şında s/aklandığım hüznün müdavimi
Sarpa saran sözcüklerin ihtilali
Bir küpeşte adeta seyrindeyim
Bir yek bir düşeş attığım
Bir zar gibi tavlanın pulları
arasında s/ekmekteyim
Kâh gözyaşımı istiflediğim
Kâh hünkârı şiirlerin başında
pineklediğim
Ve işte ve işte:
İlham perimin dur ihtarı
Gözü gözüme değen zaman
Günümse günüme uymazken
Bir uyku eşiğinde
Dile gelen her imgede
Bir başkaldırı benimki nasıl ki
hayata ve şiire sevdalıyım
Çözülen dilimin bağı
Çömdüğüm efkârın yitimi
Belki de sessizliğin kulak tırmalayan
ritmi
Her seda her zerresinde konuşlandığım
sema
Aşkın bataryası kalemim
Kalemden kale’ me uzanan yolda
Seyrinde zemherinin
Buz tutan kelimelerim
Ve işte ansızın yanan meşale
Yakut gözleri özlemin
Ölüyü bile dirilten iç sesimin
Kâh nidaları kâh fısıltıları
dinmediği kadar
Görünmezden gelindiğim
Hayat denen bitimsiz coğrafyanın
Bazen hünkârı
Bazen kölesi
Bazense esir düştüğüm bir duygunun
daha temelini
Atarken çark eden
Gemimin hem miçosu hem kaptanıyım
Delişmen rüzgâr sıfatsız
Aşk ve özlem ise kanatsız
Ayyuka çıkan gizim ve dizlerim ve
dizelerim mecalsiz
Her kıpırtı bir sağanağa delalet
Her sessizlik aslında bir çığlık
Göğe attığım her çentik
Sınandığım kadar korunduğum o havasız
Dehliz
Ve işte içtimada
Ve işte nöbette
Ve işte
Su uyurken düşman sızmışken içime…
Her şiir bir başkaldırı
Şivesi olmayan bir imgeden çıkarırken
öfkemi
Süt liman ruhum
Kayıt açtığım her şiir her duygum
İtibarın zedelendiği değil
Kaderin iltimas geçtiği
Bir tekerleme adeta
Kırık tekerinde cihanın
Dalyalarca sözcüğü çapaladığım
Varsın olsun ölü toprağı üzerimde
Kanatsız ruhumun taşlandığı
İki kaşın iki gözün arası bir sağanak
Göz çukurlarımda yüzen leyli kayıklar
Yaşımla yasımla serpilip büyüdüğü
kadar
İçimin çengisi
Dışımın çalgısı
Suskun bir minvalde
Çöken damın yankısı
Ve özlemin beni çağıran sesi
Tırmalarken kulaklarımı
Ölgün mevsimin na’şı
Ve işte bir şiir daha ördüğüm
Örgün eğitimin bir sonrası
Daimi öğrencisiyim hayatın
Bazen kara tahta
Bazen kara yazgım
Bazen kararan gözlerim…
Sevginin zifiri kucakladığı her gün
batımı
Yerle yeksan edildiğim bir minvalde
saklı
Sözcüklerin kan kustuğu
İçtiğimse kızılcık şerbeti
Ne isyankâr
Ne sıradan
Sırlarla örülü benliğim
Baştan çıkaran her şiir tek temennim
Doğurgan hüzün ve mehtap
Şüheda iklimin ve acının sona erdiği
Bir mertebe dilediğim nasıl ki
Tanrıdan
Tanısız ve tınısız sesin uyruğu
Varsın kırılsın hayat denen saatin
zembereği
Elbet gelecektir de sonu bu bitimsiz hikâyenin
Ve sil baştan
Sığamazken kabrime
Sığ yüreklerden de aldığım kadar
nasibimi
Vira kalem
Acırken de eklem yerleri şiirlerimin
Temize geçtiğim ömrü
Beyan ederken kalemimle…