‘’Fakat
yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik.
Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz
varlık masalına kimse inanmayacaktır.
Bazı
insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak
durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları
tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu
da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır.’’(Oğuz Atay)
Bu
yaralı mevsimde gocunduğum tek bir şey kalmadı ve mademki geride bırakacağım
kimse yok beni anan ben de yabancılardan medet umuyorum ve son on yılımı
yazarak ihya etmenin bir adım sonrasında en azından biliyorum ki: yazdıklarım
benden birer hatıra olarak kalacak ola ki okuyanlar da bir duayı esirgemezlerse
acılı ruhumda illa ki yeşerecektir cennet gülleri.
Toksin
salgılayan bir dünya aslında can pazarı.
Canımdan
canımın gittiği bir o kadar kendi canımı hiçe saydığım kadar yüreğimde
sakladığım nice insan için kendimi helak ettiğim…
Bir biblo
gibi kırılgan addedilebilen yüreğim öyle bir enkaza dönüştü ki ve yaşadığım
Marmara Depreminden bile büyük artçılarla geçmekte hayatım.
Kırık
bir fay hattı ne ki binlercesinin nüksettiği?
Kırgın
bir sema ne ki kırıklarımdan yeni bir evren teşkil etmişken.
Evrelerin
sonuncusu ve yüreğimden ve beynimden vurulduğum ve iklimlerin en can yakanı
annemin zar zor aldığı nefeste tüm acılarımı unuttuğum…
Birileri
el sallarken diğer âlemden…
Araf’ta
kalmış olmanın daha da kötüsü annemin diğer âlemle bu dünya arasında sürekli
gidip geri döndüğü.
Ruhumun
yaralarından inşa ettiğim o devasa ve tam teşekküllü hastaneler son bir yıl
mesken tuttuğumuz.
Yaralı
gülüşler senfonisi.
Ağdalı
sözcükler cumhuriyeti.
Bekası
asla bilinmeyen m/eziyetler.
Ruhumdaki
tantana dinmezken Afrika yerlileri gibi tamtam dansı yapmaktan bin beter
olduğum yerde saydığım ve aymazlığında yalnızlığın ve çaresizliğin aralıksız
kozamdan firar etmekle kendi bedenimden sökün etmenin imkânsızlığına da vakıf
olduğum.
Müzmin
acılar silueti.
Göğün
tomurcuklu ç/ağrısı.
Ve
ansızın yerin dibine geçtiğim…
Dipten
tepeye ulaşmanın frekansı ise boyutsuzlukla eş değer.
Ne bir
rengim var ne de bir ölçümüm.
Ne bir
ölçüt ruhumu kasan ne de sözcükler sesini kısan.
Menşei
aşk olan bir ülke saklı içimde ve o coğrafya senin bu coğrafya benim dolaştığım
en çok da duygularım ve ruhumla evreni tavaf edebilmenin de öyküsüdür hani
yazma aşkıma vesile olan o arayışın hegemonyası.
Mensubu
olduğum bir grup mu?
Yoksa
muadil olduğum bir cihan mı?
Arayışların
dahi kan kaybettiği ve ıssızlık denen atlas yorganı boğazıma kadar çektiğim
yetmezmiş gibi gözümü de karartıp en öne atıldığım ve yüreğime askıntı olan
hiçlik duygusu ile eşleşen ölüm arzuma da yenik düşsem bile kendimden önce
annemi yaşatmanın mümkün olan olmayan yollarında hız kesen yaşama sevincim.
Kılı
kırk yardığım…
Yetmezmiş
gibi kırkladığım acılarım.
Burnundan
kıl aldırmayan her kimse burnu Kaf dağında bense af dilediğim kadar Mevla’dan
içine düştüğüm kör kuyuda bir çıkışa yönlendirsin diye beni kader günbegün
anbean kalemden medet umduğum ve yenik düştüğüm kadar da ele geçirilen kale’ m.
Kaynayan
içimden taşan sözcükler.
Bir
öncesi rükûa vardığım.
Ölüm
menşeli bir ömürden uzanıp da dokunmak adına cennete gel gör ki yaşadığım
hayatın cehennem azabına denk düşüp beni kandırdığı…
Sözcüklerim
iç bükey.
Duvarlarsa
üstüme gelen.
Ruhumun
tüten dumanı ve bacadan içeri giren misafir ve yiyici duygular ve ihtimaller.
Yine de
anda kayıtlı…
Yine de
anılardan mustarip.
Yine de
yeniden diyebilmenin hörgücü ve umudu ile sarıldığım kadar inancıma sarmalında
edebiyatın bir nüans işte ruhumu ele geçiren ve rutin acılardan başımı alıp da
gidemediğim kadar kendimden gelmesini arzu ediyorum yeni bir başlangıcın daha
farz olması ve de haiz olması adına uçan rengime uçuşan kelebeklere ve gün ışığına
nazire yapıp da gecenin karanlığını dahi kolaylıkla delebilirken umudun ve
sevgimin çağrısında denk gelsem de o ağrı eşiğine algılarımı törpüleyip
bekliyorum sadece bekliyorum ve de…
Neyi ya
da kimi beklediğimi bilemesem de bekliyorum…
Şahsınıza
arz edilir…
Saygılarımla…
Göçebe
ruhumun salkımlarına dolanan hayallerin ve umudun yeşerttiği yeniden açmak
adına Rabbinden onay isteyen solgun bir çiçeğin arzuhali…