Sanrılı bir vaveyla: katıksız hüznün bekâreti
saklı göğsünde şairin ve ilhamın tininde doğar güneş: o gün batımı ki aşkın
haresi ve şairin hanesi saklı cennet bellediği anne yüreğinde sadık kaldığı
kadar Rabbine, sevgidir menşei yüreğinin kopçasında saklı imgeler ve bir gönül tezgâhı
adeta zılgıt yiyen şiirler…
Ah, rengi yitik gün bitiminde saklı
yıldızlar
Mehtabın doğumuna tanıklık ettiğim
kadar
Var:
Saklı tuttuğum umudun bekası nasıl ki
saklı ömrün çitinde
Çift gördüğüm hayaller
Uyruğumdur sevgi
Ulağım kalem
Şiirin doğasına teslimiyetim
Kürediğim içim dışım ve koca âlem…
Kocamış şiirlerden değildir
yazdıklarım…
Dumanı tüter üstünde
Rengi soluk değildir dualarımın
Sığınağım Rabbin Dergâhı
Kutsandığı kadar hüzün
Kurada çıkan bir şiir daha
Amortisi yok kalemin
Dağılsa da zihnim
Bir arada tuttuğum duygularım
Bazen semiren bir öfke
Otağı kurulan zulmün fermanı
Mazlum yüreğimin atan dikişleri
Sökün ettiğim kadar yüreğin hanesinden
Tekil bir kimlikten uzanırım çoğula
Kanıksadığım kadar yalnızlığımı
Issızlığım son bulur annemin
varlığında
Menşei nedir sahi şiirin?
Bir sözcük huzmesi değil sadece
Bekası ömrün barikatlar kurduğum
Varsın olsun dağınık önüm
Arkamı kollayan Rabbime teslimiyetim
Uyruksuz acıların uleması
Aşkın karekökü duyguların ulağı
Kalemin nezdinde sökün eder huzur
Yerin çekimi
Bazense yerle yeksan olmuş mabedimin
bahçesi
Duvağım yırtık
Dalağım da yok artık
Dalaşsa da zalim denen mahlûkat
Delişmen rüzgâr söktü beni yerimden
Dalkavuğum kalem
Delicesine sevdiğim evren
Devşirme acılar batağı
Bense geçirdiğim her atağı
Şiire bandığım kadar atıl yüreğimi
Kabımdan taştığımın ertesi
Hızır’dır yetişen sağ elimde saklı
Huzurun ayak sesi
Açtığım dua kitabı ve kutsalımın izi
Salgındır hüzün
Varsın olsun…
Seyyahtır gönlüm
Sevdiğim kadar varım
Yokluğuma binaen
Kürediğim her yeni gün
Aşka biat serildiğim şu zemin
Makamım aşk kulağım kapıda
Elbet varacaktır mutluluk haneme
Elbet ereceğim ben de bir gün
hidayete…