Terk edilmiş şiirlerin yakınıyım:
terk edilmişliğime binaen çer çöp değildir arz ettiğim sunumunda yüreğimin
altın bir tepside saklı tüm m/eziyetlerim.
Göğün sarnıcıyım.
Yerin hutbesi semanın kubbesi.
Safiyet dolu yüreğime saf tuttuğum
kadar sarf ettiğim duyguların da tercümesidir şiirdir.
Ayan beyan şiirle besleniyorum.
Azat edilesi bir sözcükten ilham alıp
düş perimle yol alıyorum.
Ben bu yolun yolcusuyum, bayım aşkı
men eden insanlardan alıp da öcümü her göç mevsiminde hörgücümde saklı ne kadar
dize varsa akıttığım kadar yüreğimden kalemimi dövmeliyim ki akabinde dizlerimi
incitmeyeyim hasbelkader.
Özüm şiir sözüm de.
S/özlendiğim sözcükler baş göz
ettiğimse içimdeki nazlı çocuk asla da tükenmek bilmeyen nazım niyazım
azımsandığım kadar da bu yolculukta azığımda saklı son rötuşları kalemin.
Gözlerime mil çektiğim.
Bir mim sanatçısına öykünüp
imgelerimi mim bildiğim.
Yalıtıldığım evrende damıtılan
hislerim ve darıldığım kadar kendime her dara düştüğümde şiir içtiğim.
Yüreğim yorgan.
Yorgan gitse de dinmiyor kavgam.
Sözcüklerimse urbam ve yongam bazen
batılı dünyanın bazen atıl yüreklerde serpilip çoğaldığım benden üreyen nice
ben: içimde saklı kutsal sesine tapındığım ruhumu çınlatan İlahi Ç/ağrı.
Özneme özlemim.
Özlem dolu sözcüklerim.
Bir ben var ki benden içeri asla
kavuşmayı beceremediğim.
Renkler cüssem.
Rakımı aşkın üstümdeki cübbem.
Kâh dervişim kâh beşer.
Kâh şaşarım kâh af diler.
Kâh kaykıldığım zemin kâh uçuverdiğim
gök kubbem.
Semanın esintisi geride kalan o hoş
seda.
Sözcüklerin reçinesi bazen bir ayraç
başına buyruk bazense yanıp sönen imleç adeta duyguların tıpası ruhumu
tırmalayan pençesi kâbusların.
Göz görmeyince hem…
Gönül illa ki özlem besler sevdiğine.
Bir rengin karmaşası.
Bir sözcüğün v/edası.
Amblemi hayatın şiirse yüreğimin
tokası:
Hem nazlı hem alıngan…
Canı neler ister neler.
Hem gider hem sitem eder yürek.
Sevdikçe büyüyen öbek öbek.
Acılarımla açtığım kutu.
Açmaza düştüğümde sığındığım umudun
tutulan nutku.
Meylettiğim bir ilkbahar sabahı
misal.
Gelincik dolu gönlüm nasıl da kalemle
meşk eyler.
Bilinmezin gark ettiği.
Sözcüklerin damgalı pulu.
O zarflar yok mu hele ki?
İçine sıkıştırdığım mektupların
tutkusu.
Bir şiirse içimi biçen şirin bir
telaffuz meylettiğim.
Ve başımdan uçan şapkam kelim yok ki
görünsün görünse de canım sağ olsun ve işte ikbalim şiir ve her anı’ m ve her
an’ ım.
Hümayunu evrenin gaipten gelen bir
sevgi şiirin dilemması nice imge bazen sararıp solan gün ve gece bazense
yanakları al al kalemin adı olmayan duygulardan ördüğüm binlerce yemin kutsal
değerlerin üstüne ant içtiğim.
Dünümde saklı Orhan Veli:
Şiir kitabını edinip de yıllarca
sayfasını açtığım ve toz tutan ve toz bulutunda saklı dizeler ve paraya
sıkıştığımda sattığım ilk ve son şiir kitabı bir yandan da karaladığım üç beş
şiir gün yüzüne çıkarmadığım sonra yırtıp atıp içimdeki kâhine içimdeki
delişmen şaire ihanet ettiğim ve işte sene 2012:
Kalemimle tanışıklığım ve o günden
beri şiirle yatıp kalktığım lakin ben bir şair değilim henüz ne şerrinde
gecenin ne şiddetinde depremin ve yazdığım artçı şiirler beni benden eden ve
her düştüğümde o devasa yarığa şiir yazıp Rabbime koştuğum binlerce nazire
binlerce dua.
Ve evet, şiirle büyüyen bir ağaç var
içimde:
Adı merhamet.
Adı hidayet.
Adı asalet.
Adı sefalet.
İmgeler sağdıcım kalemse solumdaki
yara.
Her ara verdiğimde şiire kendimden
daha da uzaklaştığım.
Ve kalemi elime her aldığımda azıcık
da olsa kendimi sevmeyi kolaylaştırdığım.
Ben bir şiirim her ne kadar iyi bir
şair olmasam da.
Ben yeminle karmaşık duyguların
istilasında yanan şehriyim aşkın ve limanım şiir bazense yaktığım gemilerde
çark ettiğim ve ölü imgelerden şiirler yazdığım batan geminin kaptanı bazen
pervasız bazen yerle yeksan edilmiş sözcüklerin müdavimi ve sevginin mimarı.
Şiir yazdıkça büyüyen bir sevgim var.
Şiirlerini okudukça usta kalemlerin yorgunluğumun
dindiği.
En çok da anneme yazdıklarım ki o,
okumasa bile dile getirdiğim namelerim ve hüzünlerim ve itiraflarım; anne
ikliminde seken yaralı yüreğim anne ikliminde kanayan yaralarım ve anne
ikliminde yamaladığım duygularım yağmalandıkça yüreğim dikiş tutturamadığım
kadar hayatta soyutlansam da toplumdan asla yan çizmediğim ve hızlıca sevip
Rabbime yakınlaştığım…
Şiir benim için aşk demek.
Genelde hüzün.
Şiir benim için aş demek ayrıca
susadığımda da içtiğim.
Şiir benim için renk demek çünkü ben
çünkü ben…
Kâh gökkuşağı.
Kâh siyahım.
Kâh bir aldatı.
Kâh bir alıntı.
Lakin çalıntı olmayan duyguların
Mihriban’ıyım…
Ve siz, sevgili bayım…
Ve siz, sevgili hafız…
Ve de siz, sevgili muallim…
Sizi de asla unuttum sanmayın,
azizim.
Sular seller gibi iken duygularım ve
de susmak öğretilmişse eğer ki bana…
Hırpani yüreğim ve karambole giden
ömrüm ben ki deryalara tekabül eden s/onsuzluğun hem esintisi hem gizemiyim.
Bir cümbüş ki hayatım.
Sen çal ben söyleyeyim, demeyi asla
beceremediğim.
Bir hengâme ki mazim…
Dünde kaykılmış bir zemin ve bir ben.
Bensiz günlerin hicranı kalemi eğer
ki katık etmediysem.
Sevgisiz günlerin mizacı sözcüklerle
meşk etmediysem.
Hazanım aşikâr.
Hüzünlüyüm de:
Başım gözüm üstüne.
Ve sevdalı bir semazen etekleri
tutuşan bir iklim bir denklem bazense ikilem yüklü mizacım.
Haiz olduğum hiçliğin defansı.
Rölantiye aldığım nice duygu.
Sözcüklerin de dev asası iken kalem
tutulmaz mı insanın nutku?
Ve işte devreye giren şiirlerim:
Bazen latif bir esinti bazen bir
araz.
Bazen asi bazen asil.
Çekici bir imgede takılı iken aklım
bir çekici gibi duygularımı bir bir çektiğim kalemin nezdinde şiirin indinde…
Ve evet…
Ben kâh şiirim kâh hikâye kah roman.
Edimlerimde saklı sözcükler.
Hayallerimse reşit ve sönmüş olsa
bile.
Her hayalimi gerçek kıldığım kadar
yeni hayaller örüp yeni şiirler yazmalıyım yoksa asla nefes alamam.
Canımın da yanmasına müsaade
etmeliyim yoksa asla şiir yazamam…
Demem o ki: bayım…
Varsın olsun siz yazın ben susayım.
Ya da yeri geldi mi her karaladığım
dizede varsın olsun kâh kendime kâh devrana kanayım.
Kanamalıyım ki kendimi kandırayım.
Yoksa asla hayatta ve ayakta
kalamazdım ben:
Ve de mazur görsün beni tüm usta
şiirler çünkü ben nefsimi çocukken terbiye ettim ve işte duygularımı hizaya
getirmeliyim ki yeniden canlanmasın kâfir rüzgar ve ölü nefsim.
Açlık tokluk ne ki insan sevmedikten
sonra?
Yaşamak ne ki şiir olmadıktan sonra
mademki bir yola baş koydum ve umuda meylettiğim…
Sen çok yaşa, sevgili şiir sevgili
şair…