Yenik bir renkti âlem tokuşan
kadehler hüznü ve gönlü delen ebabil kuşları…
Ah, o mayın tarlası istikametse ölüm…
Ah, o yaşanan can pazarı lütfu iken
ömür kâinatın bir nükte tutulan nutku ve evreni karalayan yalan tezgâhı.
Bir hutbe iken içimde saklı sevdanın
bam teli ve ahu gözleri yalnızlığın.
Safiyet yüklü beden hali hazırda
masum kalmanın ahvali iken yüreğin sarmalı ve işte diken diken umut ve işte
darağacı iken üstüne tırmandığım bulut.
Bir resital engebelerin terinde sür
git.
Bir amblem kasveti göğün revnak
acılardaki devasa girift.
Tutumsuz ahvalim ve şerefi insanlığın
ve dokunulmazlığı ve kanamalı hicranı eklem yerlerin acırken şiirlerin ve
şairin.
Hasat zamanı iklimsen seken kör
kurşun.
Harmandalı oynayan Paşam ve sevda
bildiğimiz kümülatif özlem.
Direkler arası dogması evrenin
surlarda saklı sırlar ve sır dolu aynalar aşkın kasveti kadar kibri insanın
kabrine yakın bir meram ya da yüklendiğimiz tasa ve dert yüklü küfesi adeta
acının hörgücü ve işte sözcüklerin nüktesi daralan nefesi bulutların kuşlar
rahmine düşmüşken hazanın hüzün yüklü bir coğrafya kasvetli sağanağı ölüme dair
peşkeş çeken zalim zulmü asla men edip de gerisin geri gitmek ne kelime varsa
yoksa asası ölümün sancılı bir denklem ve ölen çocuklar diyarı.
Bildiklerimizi unutup da daldığımız o
boşluk.
Bilmediklerimiz belki de bir şiir bir
imge bir redif belirsizliğin tutamağı.
Göğün misilleme yaptığı yerin
kıvrandığı insanların sağdıcı o kibirli nefis ve vermediği son nefesi iblisin
bir renkten firar eden umut gibi bir rakımı olmayan bulut gibi.
Kardığımız toprak içimizde yerleşik o
lahza.
Küstüğümüz nasıl da muğlak
kaybolmanın hicvinde garbında acının ve işte şarkı yanarken ağıtların ve şair
içtimada:
Sağım.
Solum.
Önüm.
Arkam.
Sobe.
İçimizdeki hediye olsa olsa sevginin
dinmez esintisi ve sözcüklerin dirayeti şair yaralı yâdı dünde esir ruhuna esen
rüzgârın oynadığı Harmandalı.
Tempo tutarken kalem.
Tufanda yitip giden.
Turuncu güneşin sıradanlığı son
bulurken ve işte gün ışığından mahrum edilmiş cihan ve kanayan coğrafyası
İslam’ın.
Ahkâm kesen kâfir.
Sözcükleri bıçak gibi b/ölen münafık
gölgeler.
Teselli babında şiirin telvesinde
saklı nice hayat nice hikâye.
Faldan değil.
Laftan hiç değil:
Ayan beyan süregelen zulüm dünyanın
nezdinde bıçak sırtı iken yaşamak kardeşin kardeşe kıyabildiği ya da kardeşin
kardeşinden esirgediği.
Durgun nidalar.
Ölgün kayrası hayatın.
Bir dama taşı gibi nükseden frapan
yalnızlığın mucidi.
Rengi soldu dünyanın.
Rakamlardan ibaret bir kerrat cetveli
değil oysaki ölüm ve işte istatistiklerin hükmettiği ölü sayısı.
Ufacık bedenler.
Minnacık ayaklar.
Kan bulaşmış üstüne başına
masumiyetin.
Her yanda yakan bir acı.
Her yarada büyüyen devasa ayracı
böldüğü gibi insanlığı ölümün veryansın ettiği değil sadece bilakis katıcı bir
esaret kat edildiği kadar dirayet hidayetten yoksun cihan ahalisi.
Tüm dünya izleyici oysaki ortada
oynanan bir oyun yok sadece oyuna gelmiş insanların gördüğü eziyeti görmezden
gelen cahil zümre gel gör ki süper devlet addedilen nice millet minnet etmişken
zulme ve iblisi şerh düşülesi acılar şiarı ölüm olan yangın yeri iken dünyanın
asılı kaldığı adına düzen denen düzenek nasıl da ayırmacı nasıl da kayırmacı.
Parmakla gösterilecek az sayıda insan
ve lider yol veremezken bir türlü süregelen bu vahşete de seyirci kalmak olacak
iş mi?
Yerin göğün birbirine karıştığı.
İyi ile kötünün savaştığı.
Olansa çocuklara olmakta ve masum
insanlara.
Türkiye Cumhuriyetinin 100. Yılında
bizle hasretle Atatürk’ün anarken haset yüklü seyyah gölgeler de nasıl
üstünkörü geçiştirmekte bu bağımsızlık bayramını ne de olsa özgürlüğün ve
adaletin göstergesi Türkiye Cumhuriyeti olarak yediden yetmişe biz Türkler
şanımızla şerefimizle ulaşmışken bu güzel güne.
Sözcükler kambersiz.
Ruhlar özgür ve coşkulu.
Bir yanda İslam ülkesi Filistin’de
yaşanırken bu kaos ve arbede ve işte bir yanda Türk olmanın gururu ve coşkuyla
yürüdüğümüz ikinci asrı Türkiye Cumhuriyetinin de haklı gururunu yaşadığımız.
Ne bir kehanet ne bir rivayet:
Gerçeğin odak noktası ve şanlı
tarihimizde ülkesi uğruna can veren nice şehit başta Mustafa Kemal Atatürk ve
silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle minnetle anarken
bizler bir İslam ülkesi olarak, yaşanan bu trajediye sessiz kalamıyoruz işte.
Bir yanımız nasıl da coşkulu.
Bir yanımız kan ağlarken Müslüman
kardeşlerimizin yaşadığı bu tarihi acımasızlık vahşetle ilintili elimizden
geleni de yapıyoruz bir arada baş koyduğumuz insanlık yolunda duyarsız
kalamadığımız kadar da cihana dosta düşmana haber de saldık işte.
Ilımlı bir atmosfer olsa keşke dünya
genelinde üstelik süper güç addedilen devletler İsrail’e verdikleri desteği
nasıl da itiraf ediyorlar ve bunca acının ölümün yaşandığı Filistin’de sular
asla durulmuyor.
Milyonlarca insan evinden olmuşken
adeta ölü birer şehir bombalanan acı dolu coğrafyanın da faturası çocuklara ve
masum sivil vatandaşlara kesilirken.
Ardı arkası kesilmeyen bir vahşet ve
binlerce insan ölürken telaffuz edilen istatistik veriler oysaki yiten canlar
yaralanan insanlar ve bu vicdansızlık dünya genelinde bir filmmişçesine
izlenmekte.
Güzel Ülkem.
Sevgili Milletim.
Değerli Devletim…
Şanlı tarihimizin bir uzantısıdır
Türkiye Cumhuriyeti ve nice zor koşul yaşanırken Mustafa Kemal Atatürk’ün silah
arkadaşlarının önderliğinde kuruldu Cumhuriyetimiz ve böylesi bir tarih böylesi
şanlı bir geçmiş ve mevcudiyet ve gelecek nerede görüldü?
Atamızdan miras değerlerimiz ve
yoktan var eden yüce Rabbimizin de yardımıyla alnımızın akıyla geldik bu
günlere.
İçimiz coşku dolu ve nice yüzyıl
görsün İnşallah Türkiye Cumhuriyeti…
Bir yanımız ise buruk çünkü bir
insanlık ayıbıdır Filistin’de yaşanan ve Müslüman kardeşlerimiz bir savaşın tam
da ortasında zalimce işgal edilmiş topraklarında hem canlarından hem de
evlerinden olmakta bu gidişe dur diyecek bir atılım bir insanlık bir yardım
İnşallah kısa zamanda hâsıl olacak.
Gururumuz ülkemiz.
Gururumuz ulu önder Mustafa Kemal
Atatürk.
Gururumuz kutsal topraklarımızı
korumak adına verdiğimiz nice şehit.
Bu günlere kolay gelinmedi ve nur
saçan biricik Ülkemiz.
Örnek de olsun tüm dünya ülkelerine
çünkü bizler asil geçmişimizle ve asaletimizle nelere göğüs gerdik de geldik bu
günlere…
Nice yüzyıllara canım Ülkem.
Nice yüzyıllara Türkiye Cumhuriyeti…
Tüm dünyanın saygıyla selamladığı
şanlı ülkemizle gurur duymamak mümkün mü ve de gençlerimiz pırıl pırıl
çocuklarımızla genç nesle de emanettir Türkiye Cumhuriyeti.
Sen çok yaşa güzel TÜRKİYE’M…
Barış dolu nice aydınlık yarınlara
ulaşmak adına ve süregelen bu savaşın da bir an evvel sonlanması adına tüm
dünyaya da mesajımızı bizler zaten çoktan verdir.
Yurtta Sulh cihanda Sulh…
Rahat uyu Atatürk ve rahat uyuyun
medarı iftarımız şehitlerimiz: mekânınız cennet olsun.