Maviden bir inilti saklı…
Ah, leyli sessizliğim kalemse
yüreğimin diviti
Serkeş bir yalnızlıkla örülü saçlarım
Akça pakça teninde semanın devasa bir
sükûnettir acılara mahal veren ölüm sessizliği ve işte kırağı çalan semazen
kalemimle meylettiğim ölüm.
Ezkaza aşka düştüm.
Ezcümle sessizliğe büründüm.
İtibar ettiğim kadar cihana bir cihat
belledim sözcükleri cinnet gecelerinde cennetime kavuşmak ümidiyle sere serpe
uzandım mavi göğe ve şah damarımdan sökün eden hüzünle yıkandım yakılası bir
mektup iken anlamadım asla sevgimin israf edildiğini ve gözünden düştü
yılların: baş koyduğum umut ve safi hayallerim bildiğim ne varsa unuttum
uyduruk masallarla avunmuşken öncemde sonrasızlığımda sızıverdim gecenin
rüştünü ispatladığı bir isyanda kâh mehtap oldum doğdum kâh yıldız oldum
sürüklendim peşi sıra kuyruğumun ve kandım şaire kandırıldım bir ömür…
O ki: beni kırpan kalemi ile…
O şair ki: aşka düştüğümün ertesi…
O şair ki kıyama durduğum acılarımla
kıyılırken içim bağrıma bastım ben sevgiyi ağıtlar yaktım peşi sıra ve azadesi
gönlün azat edilesi bir aşkın hünkârı iken kalem azığa aldım ben sözcükleri.
Gönün teni miski amber kokar ve her
yanım ıssız.
Kolladığım kadar yüreğimi sırtımdan
hançerlendiğimi çok geç fark etmişken ve işte o algı eşiği oysaki bir alıntı değildi
tutulan nutkum ve kalem semirdikçe hüzne biat ağıtlar yaktı yakalı gelmedi de
iki yakam bir araya ve sevdalandığım şehir…
Sevdanın başşehri.
Semazen iken iki yakasında saklıdır
Paşabahçe vapurunun tüten dumanında saklı ölümsüzlüğün ruhu.
Beyzade kuşlar.
Beylik dertler.
Beynamaz gölgeler…
Hepsinin uzağında yaşadım ben.
Araklanmışken sevgim ve hayallerim
metazori bir öfkeyle saldırdılar üstüme.
Şehrin kubbesi.
Aşkın hutbesi.
Ve içimde saklı sevginin eşliğinde
kutsal kitabının nice suresi…
Sureti kati yalan söylemediğim kadar…
Suni ruhların söktükleri yüreğim
derinden kanar da kanar kandığım her acı kardığım her şiir ve işte körüklü
hüznüm.
Bir beyit iken mahal verdiğim…
Elit bir acı iken içten içe
b/ölündüğüm.
Bir renk bir solukta yiten gök kuşağı.
Elimden kayan zaman ve yıldızlar
misal…
Öykündüğüm masallar…
Miadı dolan aşklar ve şiirler.
Benlik değil beylik hiç değil beti
benzi atmışken zamanın.
Aşka musallat olan özlemle şirk
koşanlar sevgiye.
İllet rüzgâr.
Hayta mevsim.
Hoyrat fırtına…
Bense göl sakinliğinde bir hayat
dilerken evrenden bir gül olduğum kadar ansızın bir küle döndüğüm ve işte
döngünün alametifarikası söküklerimin baş verdiği o yırtık teni yerkürenin
yerin dibine girdiğim kadar bir ömür başım dik asla ödün vermediğim rotam ve
röntgenini çektiğim kadar duyguların şiirlere namzet şarkılara hicret
yüklediğim güftesi kayıp bir ömrün bestesi iken hüzün kaç demde saklıdır sahi
bu bitimsiz hicran…
Ölümü müjdeleyendi gülüşündeki isyan
ve yansız bir hüzünle yıkadığım sözcükler aşka mahal veren bir kıyım adeta
kıymet bilmez sözcüklerin değil kıymet bulmayan yalnızlığın öyküsü…
Övgü dolu idi ruhta saklı hicran
meali ölüm bekası acı dününde saklı gizem ve sitem dolu bir yakarış ve acı idi
şairin mahlası öfkeyle köpüren denize değil sonsuzluğa selam çakan bir derya
adeta ruhun öznesi iken kalem ve aşkın sağdıcı solunu bağrına basan mevsim.
Güzün tefrikası.
Kasımın kasımpatıları.
Ve patır patır dökülen yaşın ve yasın
müdavimi adeta devrik bir cümle addedilen varsa yoksa acı idi yasa bilinen aşk
idi yasını süren adı olmayan bir gün bir gülüş bir kayboluş adeta hırpalanmış
ruhunsa inzivada geçen yılları bedenin bir yük gibi taşındığı yürekse baş tacı
ve işte kâh taşlanan kâh taçlanan ruhun güzergâhı kenetlenmiş adeta sözcükler
şairin ruhunu istişare eden bir rüzgâr alabildiğine kalemin üşüdüğü ve
zemheride solan çiçekler misali şairin külüstür gönlüne yağan kar ve adakları
ve batılı gizemin atık bir hayal addedilse de kimi zaman atıfta bulunduğu kadar
hayata Araf’ta saklı miski amberin kokusu…
Göğün temposu.
Bulutların tamburu.
Yerin sedası.
Sözcüklerse saklı iken şairin ruhunda
bazen esefle genelde aşk ile devindiği bir kubbe ve eksik etmediği hutbe aşkın
nazarında solan bir imge iken şairin çığlığı ve olmazın oluru mısralar ile
hayat bilen sessiz yüreğinde semiren bir aşk varsa yoksa büyüsü yazmanın buğusu
ölümün buğrası gölgelerin ve bulutlara öykünen sefil şair ölümsüzlüğe nazire
eden şiir ve işte ön sözü şiirin bazen bodoslama sevdiğim bazen gözlerden ırak
gönle de tuzak iken şiir elbet şahikası duyguların ve hünkârı özlemin…