Hangi acının sağanağına yakalandı
zaman ve hangi açının mertebesine sığındı insan ve sökün eden onca yalan…
Mustarip olduğumdan öte hayatın
karmaşası
Ne safsata ne sayısız fasıla varsa
yoksa kaderin armağanı
Kök hücremden çekilen her düş…
Yetmez lakin ölmeme!
Ruhumdan firar eden dünde kalmış bir
gülüş…
Nemalandığım hüznün bekası
Sırıtan isyanların
Simyacı sözcüklerin nüansı
Gürleyen değilim artık
Gülüm/seyen hiç değil
Adımı dahi çaldılar
Adsız sokaklara düştü yolum…
Yar, diye diye yakardığım
Yarenim nasıl ki ölü bir anıydı
Andaki kuvvetimin eşkâli yoktu hem
Cebelleştiğim yalnızlığın sökün eden
bin bir v/edası
Aşkın ırmağında yıkandığımsa değil
asla yalan
Ve işte o girift
Ve işte o mütereddit hayat
Ve işte o ç/ağrı
Aşkın değil ölümün sedası
Düşüp de peşine sözcüklerin
Ama ben artık eskisi gibi değilim:
Düşerken onca yaş lakin içime
görünmeyen
Bir meyyalde saklı sırlarım
Sırra kadem basan yalancı dostlarım
Mühürlüdür artık kalbim
Matbu sevgilerden örülü değildir
hicrim
Bir sevinci paylaştığım onca insan!
Ya, şimdi derdimle tasamla delindiği
yüreğimin
Pay edemediğim kadar hüznümü…
Hali hazırda şükür ve minnet
yüklüyüm:
Elbet sığındığım ulu Huda
Elbet sınandığım kadar anbean
Kalıbımdan taşmaya ne hacet
Kalıbımı bastığımdır elem ve hasret
Hicabın eşiğinde kalemim
Hırsız fanilerin alıntısıdır
yalnızlığım
İthafta bulunduğum şu nemli gözyaşım
Lakin dışımda değil içimde saklıdır
yasım
Ve dinmeyen niyazım
Nazım dahi soldu
Nazlı bir çiçekten öte
Dikenlerim battığı kadar yüreğime
Dilemması varlığın
Kırgın ve sızılı bir dalım
Dallanıp budaklanmadan derdim tasam
Tayin edildiğim hüzün denen en üst
makam
Biteviye sürüklendiğim
Peşimden değil içimden taşan.
Derli toplu bir ölüm dilemiştim oysa
bir zamanlar
Gel gör ki:
Bu dağınıklığım akla zarar
Uçuşan polenlerim
Aksayan kalemim
Rötarlı hayallerim
İnhisarında kederin
El sıkıştığım kaderin
Oysaki ben:
Evet, ben artık eski ben değilim:
Değişimin arifesinde
Ölümün nefesini hissettiğim gecenin
ertesinde
Ötelendiğimden de öte
Ötemi berimi dahi toplamadan
Veda edebilseydim keşke dünya denen
cehennemden
Kaçışım yok madem
Onca yalana onca maskeye karnım tok
Bir vedanın daha bitiminde
Ve işte ansızın doğdu gün ışığı
Kekremsi sessizliğinde hayatın diri,
Dinginliğe olan özlemimi
Giderdiğimdir yüreğimin sesi
Ve takip ettiğim Rabbimin izi
Endamlı bir mintandım öncemde
Şimdi geride kalan yırtık cübbem
Cüssem ne ki?
Rest çektiğim kadar rastlaştığım
Karanlığın sunumu
Ansızın sökün eden vaveyla
Hıçkırığımın dindiği gece ertesi
Atlas yorganım üstünü örten acıların
Açmayacağım da artık kalbimi
Rabbimden başkasına
Meylettiğim kâh dünüm kâh ölüm
Ölgün imgelerin ışığına duyduğum
kadar hasretim…