Savruk bir nida olmayı dilememiştim
öncesinde bir o kadar savrulmayı: yetilerim yettiği kadar tutuyorum nabzını
yetim yüreğimin ve yatıya kalan hüznüme dahi müteşekkirim ne de olsa ben en çok
hazan mevsimini sevdim.
Ve işte tokalaştığım yeni bir gün yeni
bir şiirin
İzinde saklı ruhum
Sürgün edildiğim kıtalardan
Aşırdığım kıtaları şiirin
Acıya namzet rüyalardan
Göğe uzanan bir el gibi adeta neferi
olduğum kadar kalemin
Kalender varlığıma kol kanat gerene
sevdam
Minnet duyduğum doyasıya sevdiğim
sadece Yaratan.
Çöpsüz üzüm değildir şiirlerim
Çalakalem yaşadığımın
Ertesi baş koyduğum mısralardan
En başta Mevla’dan alıyorum ben
gücümü.
Tünediğim kırgın kırık bir dal
Meali ölüm olan sanrıların tuzağında
Sancılı bir elemle dolup taşan
Havsalamdan da firar ederken fikrim
Zikrime bir örnek sözcükler
giyindiğim
Albenisi mi yaşamın?
Yoksa tezat iklimlerde saklı bir
skala mı şiirin rotası…
İçtimada güneş
İsyanı göğün yağdığı kadar rahmet ve
şükür dolu mizacım
Sabıkalıyım evet:
Aşktan da hüzünden de
Üstümden dökülen cübbem
Cüsseme kaç beden büyük gelir ki
hüzün
Meylettiğim gizin
Şiire mahal veren hislerin
Son durağı ve de mevsimin
Otağı kurduğum bir acıdan daha
beslendiğim
Yılmak yıkılmaz kalesi sevginin
Münferit bir duygu olsaydı keşke
İmla hatası olup da büyümeseydim
gecenin nezdinde
Şahikanın kanadındaki benekler gibi
Askıya aldığım kalemin tek rüyası
Gizli kalsın bende
Açığa alındı mademki ruhum
Açmaza düşüp de tutuldu mu nutkum
Coşkumun, kıvancımın göz kırptığı
Dinmez iken coşkusu şelalenin
Ve elimde bir meşale babında
Ardımdan gelen kuyruğumun yarattığı
izdihama
Dahi müteşekkirim de kedere
Soluduğum hazanın hazzı
Sanmayın ki:
Sadece şiir saklıdır içine
saklandığım kalede…