Ilıman bir iklim olabilirdim
meylettiğim huzurun dökümlü eteklerinden dökülen taşlar misali taçlandığım
kadar aşkın hikmeti ve rahmeti ile.
Usuldan ölebilirdim de sessizliğin
gürültüsünde duyduğum ilk ses iken annemin dudaklarından dökülen ninninin
dokusunda.
Yangınım ben.
Yaralı bir mızrap göğün kırık
tamburunda eşlik ederken şarkılar ve asılı olduğum şahikanın kanadına doğan
güneşim, yağan karım: meczup bir iklimim ya da bir dervişin zikrinde saklı
fikrine eşlik ederken umudun ve hayalin tekerlek izinde saklı ölü bir kuşum
ölgün kanatlarında aşkın kayrasında yalnızlığın süt-liman bir denize öykündüğüm
kadarım gel gör ki: en hoyrat en delişmen dalgayı en çok da kendimle dalga
geçtiğim yoksa…
Yoksa bir dalgakıran mıyım kırık
kanatlarımda saklı iken solungaçlarım ve sitemim düş fakiri insanlardan yana
çünkü ben en çok düşlere denk düşerim ara ara aşka düştüğüm yetmedi yere
kapaklanıp dizlerimin bazense dizelerimin üstüne düştüğüm kadarım ve
üşüdüğümden de öte üşüten aklımda saklı iken feryadım ve soğuk ellerime en iyi
gelendir annemin dokunuşunda saklı iken annemin eksik etmediği duaların
sayesinde ayaktayım.
Ben bir kıtayım:
Asya ya da Afrika.
Ben binlerce kıtayım bazen konduğum
Özdemir Asaf bazen Atilla İlhan ve aşkın gözyaşıyım.
Umudum ben umurunda olmasam da
insanların.
Uğurumsa ruhumdaki kat izi ve
sevginin meali.
Utkumda saklı tutulan nutkum ve ufkun
bitiminde yeniden doğarım yeniden ölmeye meylettiğim her gün batımında şevkle
ve kıvançla karşılarım geceyi…
Ben geceyim de hem de en karasından
geçinemediğim kadar kendimle geçkin bir şarkı ya da geçkin bir kadın değilim
çünkü bin yaşıma erdiğimin ertesi sürüklediğim kadar da çocuk kalbimi içinde
yürüdüğüm o dehlizde yanan bir Yıldızım, yakaran aşkla Rabbine: kâh gülüm kâh
bülbülüm ve ismimin ferinde yaşattığım kadar aşka meylettiğim o beşinci mevsimi
hedefinden vurduğum kadar da yüreğimi bazen ıskalasam da hayatı en çok da
mutluluğu…
Göğün küpeştesiyim.
Rabbimin kuluyum.
Sevginin kölesiyim ve aşkın alın teri
çünkü sevmeyi bana ilk öğreten idi annem ve de en çok sevdiğim ve sevincim
bazen içimde kalan ukdenin nefsime darp ettiği kadar nefesim kesilene değin
koştuğum s/onsuzluğun koşu bandında bazen bozulan fabrika ayarlarıma iştirak
ederken hayallerim ve işte buğusuyum gölün ve işte buhranıyım melankolinin ve
işte büyüsü yaşamın ve gözümde büyüttüğümden de fazlası iken hayallerimden bana
yansıyan.
Uyuyan Prensesim ve alnıma konan
masum busenin eşliğinde en çok da şu son bir yıldır ansızın uyandığım güzellik
uykumdan arda kalan bir arbedeyim.
Ben bir hikâyeyim aslında binlercesi.
Şiirden öte yaşadığım ömürdür bir
bilmece babında her günüme eşlik ederken de yazacağım şiirlerin büyülü
kalemiyim varlığından bana yansıyanla daha da büyüttüğüm bir yangın iken İlahi
Ateşin her bir kıvılcımında yetmedi çakan şimşeklerin nazarında ve göğün
çatısında saklı yavru bir kuşum kuş kadar yüreğimde saklı iken devasa kâinat ve
işte elimde dev asam ve işte kalemim ve işte matemim ve işte şerh düşülesi
duygularımın buklesinden sızarken heceler hızmasıyım yalnızlığın ve Sırça
Köşkümde saklandığım kadar aşkla ve iman güzümle aklandığım kadar barındırdığım
sonsuzluğun hicvinde saklı güneşim:
Asla batmayan.
Asla balçıkla sıvanmayan…
Aslında annemin de neşesiyim aşkın
ihbar ettiği kâh gül kâh bülbül meftunu olduğum kadar sevginin müteşekkir
olduğum kadar Rabbime şükürler olsun ki annemdir bana sevmeyi öğreten ve
karşılıksız seven tek insan…
Huda’mın izinde.
Hüsranımın gizinde.
Baş koyduğum yoldan da dönmeyeceğim
kadar ant içmişken Kutsal Kitabın üstüne…