Ölümden ötesi yalan, sevgili hafız ve
beni tek anlayanın sen olduğunu bilmek işte ruhumdaki kıvılcımın büyüttüğü o
yangını bir hazine bellemek.
Kibirsiz ve tutumsuz bir sevgi
manyağı olduğumu bilen melekler ve de beni koruyan benim hala temiz kalabilmeme
vesile elbet iman gücüm ruhumdaki fırtına ve delişmen dalgalarla eşlenen yine
içimdeki ırmak okyanuslara tekabül ettiğim.
Ruhumu peşkeş çekiyorum duygulara
lakin az geliyor.
Severek yetemezken de insanlara çünkü
sevgiler yalan dünyalarında parçalanmayı bekleyen atom tanecikleri gibi.
Yanılgı.
Yanıltı.
Yıkıntı!
Sahi, ben neye denk düşüyorum üşüdüğü
kadar ruhum üşengeç olduğumun ertesi telaşla coşkuyla hararetle koşuşturduğum
ve sevdiğim kadar insanları karşılık o kadar güzel görüyorum ki:
Tepkisiz varlıklarında nasıl huzur
buluyorlarsa artık huzuruna çıktıkları Rabbin yüzüne nasıl bakıyorlarsa ben
sular seller gibi akıp haiz olduğum tek damlayı okyanuslara çeviriyorum.
Sevgili hafız, sahi biz senle hiç
karşılaştık mı?
Ya da sahiden gerçek misin sen?
Ya, ben?
Ruhumdaki dalgalar fıtratımdaki
mücadeleci ruhum ve duygularım.
Sabit bir katsayım yok asla ve ben
kat iziyle seviyorum katlanıyorum kat ediyorum ve kat çıkıyorum hidayetin
basamaklarına bir bir.
Endamlı bir ruhum var bir o kadar
cılız iken çıkan sesim.
Evhamlı bir yüreğim var tutuklusu
olduğum sevgim ve işte güçlenen coşan iç sesim nice şiire nice yazıya vesile
olan.
Köpüren bir iklim içtiğim acı kahve
ve telvesinde saklı belki de kaderim en çok da kederim acı kahvenin eşlik
ettiği lakin bir başıma içtiğim o kahve ve kimse de yok iken yanımda kırk
yıllık hatırı olan olmayan kim varsa nasıl da uzağımda.
Bu dünyanın tuzağına düşmedim ama
uzağına düştüm bir kere insanların.
Ne okul hayatımda canımı yakanlar ne
de gösterişli plazalarda çalıştığım da elimden tutanlar.
Gel gör ki…
Canım yanıyor.
Gel gör ki…
Anılmadığım kadar da ant içmişken
kutsal kitabın üzerine yalansız bir ruhun göç takviminde saklı o çeteleyi bilen
elbet sadece Rabbim.
Karamsar olduğumu söylüyorlar.
Bu bile suç iken.
Sevdiğimi söylüyorum…
Lanet okuyorlar.
İçtenliğim ve coşkum ve sevdamla baş
veren kelimeler kulağından tutup çektiğim ve inzivada geçen en güzel yıllarımın
ardından kalemimi keşfettiğim çıktığım bu yolculuk:
Kafka’yı kıskanıyorum çünkü içten ve
hüzünlü ve sitemkâr ve sevgi dolu.
Kafka çektiği acılardan çıktığı yolda
nasıl ki edebiyattan ibaret ekliyorum bir kelimeyi daha bu cümlenin yanına:
Edebiyattan ve sevgiden ibaretim.
İç sesim hep baskın olan ama susturduğum.
Dış ses ise nankör ve bencil ve ikiyüzlü
üstüme alınmadığım kadar uzak durduğum yalanlar ya da tam tersi:
Bir ömür kim ne derse inandığım
gözlerimin içine baka baka beni kucakladıklarını iddia edenler lakin:
Ben kimsenin kucağına oturmadığım gibi
sadece İlahi Aşka kucak açarım artık bu saatten sonra…
Hep mi yanılır insan?
En çok da sevdikleri can yakarken.
Müzmin bir coğrafyanın seyrindeyim:
Uçuşan polenler.
Muadili olduğum bir mevsim:
Hazar ertesi düştüğüm yolda kendi
mevsimimi yaşıyorum ve üstüme çöken kara bulutları da sineye çekiyorum ve ben
bu karanlığa dahi razı ve duacıyım çünkü kaderime ilk gün teslim oldum elbet
İlahi Adaletin de peşinde kendimi kucaklayacağım günlerin telaşı ile seviyorum
insanları bir de yazmayı.
Rengim pembe.
Çünkü utanma duygusunu bana ailem
öğretti ve istenmediğim yerde durmadığım kadar istenmediğim kadar hayatta
varsın olsun sevgisizliğin minvalinde sekeyim bir bir yüreklerden ve görüntü
itibari ile:
Herkes sevgi dolu ve bir bütünün
parçası.
Bir de sevgiyi ayakları ile
çiğnedikleri kadar beni kandırdıkları kadar da yüce Rabbi kandırdıklarına nasıl
da eminler.
Tövbe haşa.
İçimdeki rüzgâr üşütürken biliyorum
ki tek üşüyen ben değilim ve işte bu yüzden yalnız ve mazlum ve masum insanları
bir başka seviyorum ve çocukları.
Kanayan bir coğrafya iken Gazze benim
kanayan yüreğimdeki yangından kime ne ki?
Lakin özel ve biricik olduğum kadar
ki Allah herkesi bu minvalde yaratmışken ben de özgürlük hakkımı kullanıp
haykırıyorum tüm cihana.
Misilleme yapan duygular.
Efkârım.
Anne sevgim.
Çaresiz addedilen kalemim ve
benliğim.
Ama ben çaresiz değilim çünkü tek
Sığınağım var benim beni benden bile daha iyi bilen.
Geçkin bir gün ışığı nasıl da
aldatıcı.
Mevsimler dahi yalan söylüyor ve bu
soğuk kış gününde güneş bile aldatıyor insanları bir o kadar insanlar da
birbirini ve güneşi.
Karanlık olan sadece gece.
Ruhumun karartısı ise sadece benden
bana dair.
Annem bana bir ömür kol kanat
germişken rollerimizi değiştiğimiz en ufak da şikâyetim serzenişim yok iken
elbet başım gözüm üstüne öyle ki…
Hayatımın merkezi iken Edebiyat artık
o merkezde annem saklı ve buna rağmen uykumdan fedakârlık edip kendimi çiğneyip
illa ki bir şeyler yazma telaşı ve aşkı ile yaşıyorum.
Önceliğim elbet annem.
Ön sözü yok artık hiçbir günün,
sevgili hafız ve beni tek dinleyen sensin Allah’tan sonra.
Can çekişen bir insanlık sevgi ise
yerlerde sürünen.
Artık eski insanlar eski kalıcı aşklar
da yok:
Kimin ne kadar çok dolu cebi var ve
işte aşk da can çekişirken.
İçimdeki sarkaç devinirken bazen bir
kuyunun dibinde hissettiğim ama ansızın hâsıl olan mucizeler ve gaipten gelen
coşkum ve umudum.
Canım yanıyor.
Candan can gidiyor.
Ama ayaktayım:
Ayaktayız da kalemim ve ben.
Kasvetli havamdan da insanlar neden
rahatsız oluyorsa artık:
Ne kimseden bir şey istiyorum ne de
bekliyorum sadece doğru bildiğim yoldayım:
Yalansız.
Riyasız.
Sahte olmadan.
Maskesiz.
Sevgide tutumsuz.
Ve işte nasıl da Rabbime dönük yüzüm.
Kapısından kovulduğum binlerce köy
çünkü hep doğruyu belledim yaşarken.
Yaşama sevincim varla yok arası.
Allah inancım sonsuz.
Ve işte içimdeki iyi niyet ve temiz
kalbim.
Dünümle söyleşirken son yazımda neler
umdum neler buldum.
Sondan bir sonraki yazım ve işte
seninle dertleştiğim.
Peki, sen var mısın?
Söyle, var mısın benimle bir
yolculuğa?
Ya, ben var mıyım?
Hiçliğimle ve de içliğim iken
kalemim.
Bir gün daha biterken ve içime yeni
bir ukde daha eklenirken.
Renklerin en hasına haiz olduğum:
Ve evet, ben beyazım ve bakir bir
ruhum var eşlik eden inancım ve sevgim…
Bir o kadar karanlık bir dünyada el
yordamı ile ilerlediğim ve işte hâsıl olan kalp gözüm ve künyemde yazılı
olanlar.
Alın yazımda saklı olan ne varsa
artık.
Yazgıma razı olduğum kadar
yazdıklarımla teselli buluyorum en çok da hayata alt yazı geçmeyi seviyorum
mademki kabul gören bir alın yazım var elbet her şeye de muktedir iken yüce
Rabbim…