Her düş.
Her düşüş.
Bir sancak.
Dev/asa bir asa mademki aşkın hikmeti
nasıl ki sorgu sual olmaz kaderden…
Dökümlü etekleri şiirin
Şairinse yüreği Çıfıt çarşısı
Andığı kadar sevgiyi
Ar bildiği
Alın yazısı
Ama yetmez:
Elbet bir de kalemi.
Kaile alınmadığından değil kale
kapısındaki
Kale kilidi
Ne çıkış var bu kapıdan
Ne de giriş
Acılar azap dolu yorgun kıtalar
Azmettiren illa ki kini nefreti
İblisin şiarı yalan başa çıkamadığı
Kadar şairin küfesinde saklı deruni
yalnızlık
Çıtası günbegün yükselirken
Sevginin
Bilinmezliğe dair
Tereddütsüz yemin ettiği
Miadı dolmadan bu ülkünün.
Milat bildiği kalemin zirvesinde
saklı hayal kırıklığı
Ne mimlendiği
Ne irdelediği
Varsa yoksa layık olmak adına Rabbine
Kusurlarında saklı zarafeti
Ölümle cilveleştiği ne ki?
Badirelerin biri eksilmeden eklenen
yeni bir derdi
Daha taşımak başının üstünde
Teveccüh ettiği kadar telaffuz
edemediği
Aşkın kıyıldığı
Yetmedi
Aşkla aşka kıyama durduğu
Bir yalnızlığın ikamesi
Şiarı karanlıkta açan gül
Şiirleri kanatsa da yüreğini bülbül
Şair ki:
Hem gül hem bülbül
Nasıl ki duyguların tekbir getirdiği
bir güftedir ki şiir
Kâinatın bestesi
Asla gitmez kulaklarından
Yangından ilk kurtardığı
Elbet matemi ve kalemi
Ölümüne sevmekle yazmakla iştigal
Hemhal
Olduğundan da öte
Nöbette
Geçtiği kadar ömrün küllerinde
Saklı bir hazine…